Bayram tatilinin başlamasıyla artış gösteren ve çok sayıda vatandaşın ölümüne yol açan trafik kazaları, direksiyon başındaki sürücülerin dikkatli araç kullanmalarının önemini bir kez daha gündeme getirdi.

Uzmanlara göre, uyku bozukluğu bulunan sürücülerin direksiyon başında uyuması kazalara davetiye çıkarıyor.

Dışkapı Yıldırım Beyazıt Eğitim ve Araştırma Hastanesi Uyku Laboratuvarı Sorumlusu uzman Dr. Hikmet Fırat, ''Uyku apnesi'' ya da ''uykuda solunum durması'' adı verilen hastalık ve trafik kazalarına etkisi ile ilgili bilgiler verdi.

Türkiye'deki en fazla yatağa sahip uyku laboratuvarında yüzlerce uyku sorunu bulunan kişiyle karşılaştıklarını belirten Fırat, şiddetli ve sürekli horlamanın bu hastalığın en önemli belirtisi olduğunu bildirdi.

Fırat, bu kişilerin, daralan hava yolundan nefes almak için aşırı bir güç harcadıklarını, dar bir yoldan geçen havanın da horlama sesine neden olduğunu anlattı.

Dünyada, erişkinlerin yüzde 10-20'sinde horlama görüldüğünü, bu rakamın Türkiye'de ise yüzde 26 olduğunu belirten Fırat, ''Her 100 kişiden en az 5'inin horlamakla kalmayıp aynı zamanda solunum durmasına sahip olduğu bilinen bir başka gerçek. Aşırı horlama ve kilo, orta yaşlı erkeklerde uyku apnesi gelişme riskini daha da artırıyor'' diye konuştu.

Bu hastalığa sahip kişiler gece düzenli nefes alamadıkları için dokulara yeterli oksijen taşınamadığını belirten Fırat, bu nedenle bu kişilerin sabah kalktıklarında kendilerini yorgun ve uykulu hissettiklerini söyledi.

''TRAFİK KAZALARINA DAVETİYE ÇIKARIYOR''

Uyku apnesinin, zamanla hipertansiyon, kalp yetmezliği, kalp krizi ve felç gibi hastalıklara yol açtığını ifade eden uzman Dr. Hikmet Fırat, şu uyarıları dile getirdi:

''Şiddetli ve sürekli horlaması olanlar mutlaka uyku bozuklukları merkezlerine başvurup gerekli testlerden geçmelidirler. Horlamanın kısa aralıklarla kesilmesi ve ardından derin ve gürültülü bir sesle tekrar nefes alınmaya başlanması gece içinde apnelerin varlığını düşündürmelidir. Bazı hastalarda solunum durması gecede 300-400 kez tekrarlanmakta, uykunun dörtte üçünde nefessiz kalınabilmektedir. Bu aynı zamanda uykunun gecede 300-400 kez bölündüğünün ifadesidir ki hastalar çoğu kez uyanıklıklarının farkına bile varamamaktadırlar. Ancak, böyle kalitesiz bir uyku, ertesi gün yorgunluk ve uykusuzluğa sebep olmaktadır.''

Uyku apnesi bulunan kişilerin bazen uygunsuz yerlerde uyuya kaldığını, iş ve özel hayatlarında, uykulu halleri nedeniyle ciddi problemler yaşadıklarını belirten Fırat, ''Uyku apnesi bulunan sürücülerin direksiyon başında uyuması ciddi kazalara yol açabiliyor. Bu hastaların, normal insanların 2-3 katı daha fazla trafik kazası yaptığı belirlenmiş'' şeklinde konuştu.

Uyku apnesinin sinir sistemini de etkilediğini, bu hastaların konsantrasyon güçlüğü çektiğini, unutkan olduklarını, kolay sinirlendiklerini, isteksizlik ve iş veriminde azalma yaşadıklarını kaydeden Fırat, bu tür şikayetlerin birden başlayabildiğini, ancak sıklıkla yavaş yavaş geliştiğini kaydetti.

''CİNSEL YAŞAMI BİLE ETKİLİYOR''

Yavaş gelişen şikayetlerin hasta tarafından fark edilmediğini, çevre ve ailenin bu konuda duyarlı olmasının büyük önem taşıdığını ifade eden Fırat, şu bilgileri aktardı:

''Hatta bazen hormonal değişikliklerin etkisiyle hastaların cinsel yaşamı bile olumsuz etkileniyor. Çoğunlukla hastalar uykuya kolay daldıkları için uykuyla ilgili bir şikayetleri olmadığını dile getirirler. Bazıları ise gece boyunca sık sık hava açlığı ile uyanmaktan, gece uyandıklarında tuvalete gitme ihtiyacı duyduklarından yakınırlar. Bu kişilerin gece uykuları huzursuzdur, boyun ve başlarında terlemeler olabilir, sabah kalktıklarında baş ağrısı olur ve ağız kuruluğu hissederler.''

Hayatı son derece olumsuz etkileyen ve sadece hasta değil, başkaları için de tehlikeli sonuçlar doğurabilecek bu hastalığın teşhisinin büyük önem taşıdığına dikkati çeken Fırat, ''Uzun yol şoförleri bu hastalık açısından riskli gruba giriyor. Yollarda güvenli bir ulaşım için bu kişilerin gerekli testlerden geçmesi büyük önem taşıyor'' uyarısında bulundu.

Pilotlar ve ağır vasıta araç sürücüleri için uyku testinin zorunlu olduğunu, ancak sözünü ettiği belirtilere sahip 40 yaşın üzerindeki aşırı kiloluların da bu testlerden geçirilmesi gerektiğini ifade eden uzman Dr. Hikmet Fırat, ''Bunlar hayati öneme sahip kurallar haline getirilmelidir. Zira uyku bozukluğu iş kazalarının da en önemli nedenlerinden biri'' diye konuştu.

UYKU TESTİ

Uzman Dr. Hikmet Fırat, bir kişide uyku bozukluğu bulunup bulunmadığı, varsa bunun nereden kaynaklandığının belirlenmesi amacıyla yapılan uyku testiyle ilgili de bilgi verdi.

Uyku bozukluğu merkezinde kişilerin, otel konforundaki özel odalarda, vücutlarının çeşitli yerlerine yerleştirilen elektrotlar sayesinde bir gece boyunca izlendiğini anlatan Fırat, daha sonra kişinin çeşitli cihazlarla görüntülenen ve kaydedilen uyku fonksiyonlarının incelendiğini belirtti.

İnceleme sonucunda, herhangi bir nedene dayalı uyku bozukluğu tespit edilmesi halinde, kişinin ilgili uzmana yönlendirildiğini anlatan Fırat, tedavinin de bu uzman tarafından yapıldığını söyledi.

Tedavide çeşitli yöntemlere başvurulduğunu, kilo vermenin bazen belirtileri hafifletebildiğini kaydeden Fırat, bu kişilerin yatmadan önce alkol almamalarının da tedbirlerden biri olduğunu dile getirdi.

Fırat, bazı hastalarda ise uyku ilaçları önerildiğini belirterek, bunların hekim kontrolünde alınmasının büyük önem taşıdığını vurguladı.

Yatış pozisyonun düzenlenmesinin bazı kişilerde sorunu çözebildiğini bildiren Fırat, ''Bazı hastalarda horlama sadece sırtüstü yatarken ortaya çıkıyor. Bu hastalarda sırta konulan yastıklar veya pijamaya yerleştirilen tenis topu hastanın sırtüstü yatmasını, dolayısıyla uykuda solunum problemini kökünden çözüyor'' şeklinde konuştu.

Burun tıkanıklıklarının giderilmesinin de bazı hastalarda horlamayı yüzde 10-15 oranında azalttığını ifade eden Fırat, hastaların küçük bir bölümünde de cerrahi tedaviyle başarı sağlandığını söyledi.

En etkili ve kesin tedavinin ise ''Sürekli Pozitif Basınç Tedavisi'' olduğunu bildiren Fırat, ''Bu tedaviyle horlama,uykuda solunum durması ve bunların sebep olduğu kısa ve uzun dönemli problemler tamamen ortadan kalkıyor'' şeklinde konuştu.

Bir cihaz yardımıyla uygulanan bu tedavide, basıncı ayarlanabilen bir hava kompresörü aracılığıyla burundan basınçlı hava verildiğini, ağız içinde oluşan pozitif basıncın uyku sırasında hava yolunun tıkanmasına engel olduğunu belirten Fırat, ''Bu cihaz hayat boyu kullanılan bir gözlük gibi düşünülmeli. Cihazı deneyen hastaların yüzde 70'i tedaviyi başarıyla sürdürebiliyor'' diye konuştu.

Uzman Dr. Hikmet Fırat, uygun bir uyku merkezine yönlendirilmeyen hastaların, ''kapı kapı dolaşarak çare aradıklarını'', ancak sorunlarının kaynağı belirlenemeyen bu kişilerin problemlerinin çözümsüz kaldığını sözlerine ekledi.

Anadolu Ajansı