DANIŞTAY BAŞKANLIĞI’NA

Yürütmenin Durdurulması İstemlidir.

DAVACI : Türk Eğitim-Sen (Çankaya Vergi Dairesi No: 8760196179)

(Türkiye Eğitim, Öğretim ve Bilim Hizmetleri Kolu Kamu Çalışanları Sendikası)

VEKİLİ : Av. Dilek Atak ZENGİN-Av. Hilal Kezban DÜZGÜN KILIÇ

Av. Hatice AYTEKİN- Av. Emrah AYTEKİN

Bayındır 2 Sok. No:46 Kızılay/ANKARA


DAVALI : Maliye Bakanlığı /ANKARA


T.KONUSU : 31.12.2009 tarih ve 27449 sayılı Maliye Bakanlığı Kamu Personelinin Sağlık Hizmetlerinin Sosyal Güvenlik Kurumuna Devrine İlişkin Tebliğ uyarınca kamu personeline uygulama imkanı bulan, 28.08.2008 tarih ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin 17. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “istirahat süresi 10 günü geçmeyen raporlar” ve “10 günü aşan raporlar ise..” 2. fıkrasında yer alan “Ayaktan tedavilerde sigortalıya tek hekim raporu ile bir defada en çok 10 gün istirahat verilebilir.” ve 4. fıkrasında yer alan “Kurumca yetki tanınan işyeri hekimi bir kerede en fazla 2 gün istirahat verebilir.” İbarelerinin öncelikle YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASI ve devamında İPTALİ talebini içerir.


ÖĞRENME TARİHİ : 31.12.2009

İZAHAT :

5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanununun geçici 12. maddesinde yer alan “Kamu idarelerinin sağlık hizmetlerinin sağlanmasına ilişkin görevleri, yürürlükten kaldırılan kanunlardaki hak ve yükümlülükler çerçevesinde ilgili kayıt ve işlemler Kurum tarafından devralınan tarihe kadar devam eder. Devir süreci üç yıl içinde tamamlanır.” hükmü uyarınca, Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından ilgili kayıt ve işlemlerin 15.01.2010 tarihinden itibaren devir alınması kararı alınmıştır. Devre ilişkin usul ve esaslar ise 18.12.2009 tarih ve 27436 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Tebliği’nde belirlenmiştir. Buna göre, kamu personeli ve bakmakla yükümlü bulundukları aile fertleri (5510 sayılı Kanunun geçici 12. maddesinin 9. fıkrası kapsamına girenler hariç) 15.01.2010 tarihinden itibaren, 5510 sayılı Kanun hükümlerine göre genel sağlık sigortalısı sayılacaktır.

31.12.2009 tarih ve 27449 sayılı Maliye Bakanlığı Kamu Personelinin Sağlık Hizmetlerinin Sosyal Güvenlik Kurumuna Devrine İlişkin Tebliğ’in 1. maddesinin 8. fıkrasında “Devir tarihinden itibaren (15/1/2010 tarihi dâhil) olan sağlık hizmetlerine ilişkin işlemlerde ise, Sosyal Güvenlik Kurumunca yürütülen mevzuat (5510 sayılı Kanun, Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği, Sağlık Uygulama Tebliği (Bundan sonra “SUT” olarak ifade edilecektir.), genelgeler vb.) hükümleri uygulanacak ve söz konusu kişilerin tedavi giderleri Sosyal Güvenlik Kurumu tarafından ödenecektir.”hükmüne yer verilmiştir.

Kamu personelinin sağlık hizmetlerinin SGK’na devredildiği 15.01.2010 tarihinden önce, memurların hastalık izni sürelerine ilişkin düzenlemeler 657 Sayılı Yasanın mülga 107. maddesine göre hazırlanarak, 06./02/1981 tarih ve 17243 sayılı Resmi Gazetede yayımlanmak suretiyle yürürlüğe giren Memurların Hastalık Raporlarını Verecek Hekim Ve Sağlık Kurulları Hakkında Yönetmelikte yer almakta idi. Ancak devir tarihi olan 15.01.2010 tarihinden sonra, sağlık hizmetleri SGK’na devredilen kamu personelinin istirahat raporlarına ilişkin süreler, dava konusu Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin 17. maddesine göre belirlenmektedir.

Bu bağlamda, kamu personeli açısından Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği 15.01.2010 tarihinden itibaren uygulama imkanı bulmakta olup, dava açma süresi açısından da bu tarihin dikkate alınması gerekmektedir.

Kamu personeline 15.01.2010 tarihinden önce uygulanan Memurların Hastalık Raporlarını Verecek Hekim Ve Sağlık Kurulları Hakkında Yönetmeliğin 3. maddesinde “hastalık izin süreleri” şu şekilde düzenlenmiştir:

“Hastalık raporlarında;

a) Resmi sağlık kurulları, 657 sayılı Kanunun değişik 105 inci maddesindeki süreler dikkate alınarak, lüzum gördükleri süre kadar,

b) Tek hekim 20 güne kadar,

c) İkinci maddenin ikinci fıkrasında belirtilen hallerde sağlık memuru, hemşire ve ebeler 7 güne kadar,

d) Dış ülkelerde tek hekim veya sağlık kurulları, o ülkenin raporlarla ilgili mevzuatında tesbit edilmiş süreler kadar,

Hastalık izni verilmesine lüzum gösterebilirler.

Ancak (c) bendine göre düzenlenmiş hastalık belgelerinin geçerli sayılabilmesi için bunların İl Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüğünce veya bu kuruluş tarafından belirlenen bir hekim tarafından, (d) bendine göre alınan raporların geçerli sayılabilmesi için raporlardaki sürelerin o ülke mevzuatına uygunluğunun misyon şefince onaylanması zorunludur.”

8. maddesinde ise;

“Resmi sağlık kurullarınca düzenlenen veya onaylanan raporlara göre verilen hastalık izinleri hariç 3 üncü maddenin (b) fıkrası uyarınca tek hekimlerin değişik tarihlerde düzenledikleri hastalık raporlarında gösterdikleri zorunluluk üzerine kendilerine yıl içinde toplam 40 gün hastalık izni verilen memurların o yıl içinde bu süreyi aşan ilk ve müteakip bütün hastalık raporlarının geçerli sayılabilmesi için bunların kurumun veya İl Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüğünün belirleyeceği resmi sağlık kurullarınca onaylanması gereklidir.”

Buna göre, memurların alacağı istirahat raporlarında,

-Resmi sağlık kurulları, 657 sayılı Kanunun değişik 105 inci maddesindeki süreler dikkate alınarak, lüzum gördükleri süre kadar,

-Tek hekim ise bir seferde 20 güne kadar rapor verebiliyordu.

Tek hekimden yıl içinde aralıklı olarak alınan sağlık raporlarının süresinin 40 günü aşması halinde ise, aşan süre açısından hastalık raporlarının geçerli sayılabilmesi için bunların kurumun veya İl Sağlık ve Sosyal Yardım Müdürlüğünün belirleyeceği resmi sağlık kurullarınca onaylanması gerekmekteydi.

Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin “İstirahat raporlarında uygulanacak usul ve esaslar” başlıklı 17. maddesinde,

“(1) İstirahat raporlarının Kurumla sözleşmeli sağlık hizmeti sunucuları tarafından düzenlenmesi şarttır. Kurumla sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucuları tarafından verilen ve istirahat süresi 10 günü geçmeyen raporlar, Kurumla sözleşmeli resmî sağlık hizmeti sunucusu hekimi tarafından, 10 günü aşan raporlar ise Kurumla sözleşmeli resmî sağlık hizmeti sunucusu sağlık kurulunca onandığı takdirde geçerli olur.

(2) Ayaktan tedavilerde sigortalıya tek hekim raporu ile bir defada en çok 10 gün istirahat verilebilir. İstirahat sonrasında kontrol muayenesi raporda belirtilmiş ise toplam süre yirmi günü geçmemek kaydı ile istirahat uzatılabilir. Yirmi günü aşan istirahat raporları sağlık kurulunca verilir. Sağlık kurulunun ilk vereceği istirahat süresi sigortalının tedavi altına alındığı tarihten başlamak üzere altı ayı geçemez. Tedaviye devam edilmesi hâlinde malullük hâlinin önlenebileceği veya önemli oranda azaltılabileceği sağlık kurulu raporu ile tespit edilirse bu süre uzatılır.

(3) Sigortalılara bir takvim yılı içinde tek hekim tarafından ayaktan tedavilerde verilecek istirahat sürelerinin toplamı kırk günü geçemez. Bu süreyi geçen istirahat raporları sağlık kurulunca verilir.

(4) Kurumca yetki tanınan işyeri hekimi bir kerede en fazla 2 gün istirahat verebilir…..”

Hükümleri mevcuttur.

Bu düzenlemeye göre, kurumla sözleşmesiz sağlık hizmeti sunucuları tarafından verilen raporların 10 günün altında olması halinde kurumla sözleşmeli tek hekim tarafından, 10 günü aşması halinde kurumla sözleşmeli sağlık kurulu tarafından onaylanarak geçerlilik kazanabilecek, ayaktan tedavilerde tek hekim tarafından 10 günün altında rapor verilebilirken,

istirahat sonrasında kontrol muayenesi raporda belirtilmek şartıyla ve toplam süre yirmi günü geçmemek kaydı ile istirahat uzatılabilecektir. Kurumca yetki tanınan işyeri hekiminden ise bir kerede en fazla 2 gün istirahat raporu alınabilecektir.

Böylelikle kamu personelinin sağlık hizmetlerinin SGK’na devri neticesinde memurların istirahat raporlarının sürelerinin eskisine göre kısıtlandığı ve sahip oldukları haklarda bir kötüleşme durumunun meydana geldiği görülmektedir.

T.C. Anayasası “Sağlık hizmetleri ve çevrenin korunması” başlıklı 56. maddesi;

“ Herkes, sağlıklı ve dengeli bir çevrede yaşama hakkına sahiptir.

Çevreyi geliştirmek, çevre sağlığını korumak ve çevre kirlenmesini önlemek Devletin ve vatandaşların ödevidir.

Devlet, herkesin hayatını, beden ve ruh sağlığı içinde sürdürmesini sağlamak; insan ve madde gücünde tasarruf ve verimi artırarak, işbirliğini gerçekleştirmek amacıyla sağlık kuruluşlarını tek elden planlayıp hizmet vermesini düzenler.

Devlet, bu görevini kamu ve özel kesimlerdeki sağlık ve sosyal kurumlarından yararlanarak, onları denetleyerek yerine getirir.

Sağlık hizmetlerinin yaygın bir şekilde yerine getirilmesi için kanunla genel sağlık sigortası kurulabilir.”

Biçiminde düzenlenmiştir. Madde hükmünden anlaşılacağı üzere, sağlık hizmetlerinin yürütülmesi, beden ve ruh sağlığının korunması, devlet açısından bir yükümlülük, kişiler açısından ise talep imkanı sağlayan bir hak olarak tanımlanmıştır.

İdare, diğer idari tasarruflarında olduğu gibi sağlık hizmetlerinin yürütülmesinde de idare hukukunun temel ilkelerine uygun hareket etmek durumundadır. Davamız açısından “kazanılmış hak” kavramı ve kazanılmış haklara saygı ilkesi önem arz etmektedir.

Kazanılmış haklara saygı ilkesi, hukuk devleti olmanın olmazsa olmaz koşuludur. Hukuk devletinin tanımı ise Anayasa Mahkemesi kararlarında şu şekilde yapılmıştır. “Anayasa’nın 2. maddesinde, Cumhuriyetin nitelikleri arasında sayılan hukuk devleti, insan haklarına dayanan, bu hak ve özgürlükleri koruyup güçlendiren, eylem ve işlemleri hukuka uygun olan, her alanda adaletli bir hukuk düzeni kurup bunu geliştirerek sürdüren, Anayasa’ya aykırı durum ve tutumlardan kaçınan, hukuku tüm devlet organlarına egemen kılan, Anayasa ve hukukun üstün kurallarıyla kendini bağlı sayan, yargı denetimine açık, yasaların üstünde yasa koyucunun da bozamayacağı temel hukuk ilkeleri ve Anayasa’nın bulunduğu bilincinde olan devlettir. Bu bağlamda, hukuk devletinde yasa koyucu, yasaların yalnız Anayasa’ya değil, evrensel hukuk ilkelerine de uygun olmasını sağlamakla yükümlüdür”

Bu tanımdan da anlaşılacağı üzere, hukuk devleti ilkesi gereği, idarenin eylem ve işlemlerinde öncelikle kişi hak ve özgürlüklerini koruyup gözetmesi, normlar hiyerarşisi çerçevesinde iç hukuk normları ve evrensel hukuk ilkeleri ile kendisini bağlı sayması, idare hukukunun yerleşmiş temel ilkelerine aykırı hareket etmemesi gerekmektedir.

Kazanılmış hak kavramı ise Anayasa Mahkemesinin muhtelif kararlarında; “Kazanılmış haklara saygı ilkesi hukukun genel ilkeleri ve hukuk devleti kavramı içerisinde yer alır. Bu ilkenin temel amacı ise bireylerin hukuk güvenliğini sağlamaktır. Devlet faaliyetlerinin hukuk kurallarına uygun olması, kazanılmış haklara saygı duyulmasını gerektirir. Ancak, kazanılmış bir haktan söz edilebilmesi için bir hakkın ya da borcun yeni yasadan önce yürürlükte olan kurallara göre bütün sonuçlarıyla fiilen elde edilmiş olması gerekir. Kazanılmış hak, kişinin bulunduğu statüden doğan, tahakkuk etmiş ve kendisi yönünden kesinleşmiş ve kişisel alacak niteliğine dönüşmüş haktır.” biçimlerinde tanımlanmıştır.

Kamu hukuku alanındaki düzenleyici tasarruflarda kazanılmış haklara saygı ilkesinin yanı sıra, hukuki güvenlik ilkesine de uygun hareket edilmesi gerekir. Hukuki güvenlik, kişilerin gelecekle ilgili plan, düşünce ve kararlarında mevcut hukuk kurallarına güvenerek hareket etmelerinin hukuken korunması gereğini ifade eder. Devletin, vatandaşların mevcut kanunlara olan güvenine saygılı davranması, bu güvenlerini boşa çıkaracak uygulamalardan kaçınması gerekir. Bu durum hukuk devleti ilkesinin bir gereği olduğu kadar Anayasanın 5. maddesiyle devlete yüklenen, vatandaşların refah, huzur ve mutluluk içinde yaşamalarını sağlama, maddi ve manevi varlıklarını geliştirmek için gerekli ortamı hazırlama ödevinin de bir sonucudur. Anayasa Mahkemesinin bir kararında bu ilke devlete güvenle özdeşleştirilerek şöyle ifade edilmiştir; “Devlete güven ilkesi vazgeçilmez temel öğelerdendir. Devlete güven hukuk devletinin sağlamak istediği huzurlu ve istikrarlı bir ortamın sonucu olarak ortaya çıkar. Yasaların Anayasaya uygunluğu karinesi asıldır. Yasalara gösterilen güven ve saygıdan kaynaklanan oluşumların sonuçlarını korumak gerekir”

Diğer yandan idari tasarrufların kamu yararı ve kamu hizmetinin gereklerinin de dikkate alınarak düzenlenmesi gerekliliği muhakkaktır. Dava konusu düzenleme ile rapor sürelerinin düşürülmesi gerek kazanılmış haklara saygı ilkesine, gerek hukuki güvenlik ilkesine ve gerekse hizmet gereklerine aykırıdır.

Bu bağlamda, dava konusu ibarelerin iptal edilerek, kamu personelinin istirahat rapor sürelerinin eski düzenlemeye benzer biçimde yeniden düzenlenmesi kamu yararı ve hizmet gereklerine de uygundur. Şöyle ki; bu sürelerin eskiye oranla yarı yarıya inmesi (20 günden 10 güne düşürülmesi) bürokrasiyi ve iş yükünü artıracak, gereksiz zaman kaybına sebep olacaktır.

Yukarıda izah edilen nedenlerle, iş bu davayı açma zarureti hasıl olmuştur Şüphesiz ki nihai takdir hakkı Sayın Mahkemenize aittir.


HUKUKİ SEBEPLER : T.C. Anayasası, 657 Sayılı Devlet Memurları Kanunu, 5510 sayılı Sosyal Sigortalar ve Genel Sağlık Sigortası Kanunu, 18.12.2009 tarih ve 27436 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan Sosyal Güvenlik Kurumu Tebliği, 31.12.2009 tarih ve 27449 sayılı Maliye Bakanlığı Kamu Personelinin Sağlık Hizmetlerinin Sosyal Güvenlik Kurumuna Devrine İlişkin Tebliğ, 28.08.2008 tarih ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği, Memurların Hastalık Raporlarını Verecek Hekim Ve Sağlık Kurulları Hakkında Yönetmeliği vs. ilgili mevzuat


HUKUKİ DELİLLER : 31.12.2009 tarih ve 27449 sayılı Maliye Bakanlığı Kamu Personelinin Sağlık Hizmetlerinin Sosyal Güvenlik Kurumuna Devrine İlişkin Tebliğ, 28.08.2008 tarih ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliği ilgili madde hükümleri, vs. her türlü yasal delil


SONUÇ VE TALEP :

Yukarıda arz ile izahına çalıştığımız ve mahkemenin de re’sen gözeteceği sair hususlar nedeni ile;

1) 28.08.2008 tarih ve 26981 sayılı Resmi Gazetede yayımlanarak yürürlüğe giren Genel Sağlık Sigortası İşlemleri Yönetmeliğinin 17. maddesinin 1. fıkrasında yer alan “istirahat süresi 10 günü geçmeyen raporlar” ve “10 günü aşan raporlar ise..” 2. fıkrasında yer alan “Ayaktan tedavilerde sigortalıya tek hekim raporu ile bir defada en çok 10 gün istirahat verilebilir.” ve 4. fıkrasında yer alan “Kurumca yetki tanınan işyeri hekimi bir kerede en fazla 2 gün istirahat verebilir.” İbarelerinin öncelikle YÜRÜTMESİNİN DURDURULMASI ve devamında İPTALİNE,

2) Tüm yargılama harç ve masrafları ile ücreti vekaletin karşı yan üzerinde bırakılmasına karar verilmesini bilvekale saygılarımızla arz ile talep ederiz. 01.02.2010

DAVACI VEKİLLERİ

Av. Dilek Atak ZENGİN-Av. Hilal Kezban DÜZGÜN KILIÇ

Av. Hatice AYTEKİN- Av. Emrah AYTEKİN


EKLER : *Onanmış vekaletname örneği

*Deliller bölümünde sayılanlar

memurlar.net