Kadın ve Erkek İlişkileri!
Yaşama bakış açılarımız farklı, kadınlar detaycı, erkeler ise genele bakıyor. Kadınların üstünde titizlikle durduğu pek çok konu, erkekler için son derece gereksiz oluyor. Hepimiz şöyle biraz geri çekilip, objektif olarak bakmayı becerebilsek, fark edeceğiz ki, birbirimizi tamamlıyoruz. Bizde eksik olanı, karşı tarafın özellikleriyle kapatıyoruz. Yan yana güzel duruyoruz. Her şey kendi dengesi içinde var oluyor. Kadın ve erkek, siyah ve beyaz gibi; zıt olduğumuzu zannediyoruz oysa terazinin kefelerini gösteriyoruz.
Bunu ne kadar aklımızda onaylasak da, birlikteliklerimizde didişmeden duramıyoruz. İlişkilerin ayarını oturtamadık. Sürekli bir savaş halimiz var. Kim kimi ne kadar yenecek? Kim ipleri eline alacak? Kim karşı tarafa diz çöktürüp, sözünü dinletecek?
Ortalıkta adam kalmadı diye söylenip duruyoruz ama erkeklere göre de, ortalıkta kadın kalmadı. Bu durumda ikisinin de nesli tükendi demektir. Ama ne kadın, ne erkek, dönüp şöyle bir kendine bakmak ihtiyacı hissetmiyor.
Bu kadar basit midir ki aşklar? Eskiye neden bu derce büyük bir özlem var? Neden herkes geçmişten, ilk aşklarından söz ediyor? Hasretini çektiğimiz bu ilişkileri, kaybeden de biz değil miyiz? Karşı cinsi yerden yere vuruyoruz ama kendimizle yüzleşmeye cesaretimiz yok. Belki de sonucunu biliyoruzdur.
Sevmek ve bir ömrü birlikte yürüyebilmek, lafla oluyor mu? Kim gerçekten büyük emekler vermeden, ölene kadar birlikte yaşamayı becerebilir ki? Havadan para kazanalım, emeksiz aşk yaşayalım, armudu pişip ağzımıza düşürelim, temizliği hizmetçi, yemeği aşçı yapsın; biz sadece sefasını sürelim. Oldu! Nerde öyle bolluk?
Benim de hayalimdi, ilk aşkımla son nefesimize kadar birlikte yaşamak! Yaşlılığımızda sallanan sandalyede oturup kahvemizi yudumlarken, hatırları anımsamak ama öyle bedavadan ömür olmuyor. Ben sıkıntıya gelemedim. Dertle, tasayla uğraşamadım. Ağır geldi sorumluluklar. Özgürlük cezp etti. Daha fazla özveri, emek ve sabır gerekiyordu öylesine bir ilişki için, yapmadım! Biraz çuvaldızı kendimize batıralım. Yapmadık! Cefasını neden çekmemiz gerektiğini düşündük, bir takım değerlerin yerine oturması için zaman gerekiyordu, katlanmadık! Bu durumda, o rüya gibi aşklara da ancak öykünebiliyoruz şimdi, gerisi boş!
Hayat kimseye altın tepside sunulmuyor. Mücadele etmeden, tırnaklarınla kazımadan, çaba göstermeden, hiçbir şeyin karşılığı alınmıyor. Belki de dünyada en az emekle kazanılan şey para, diğer tüm değerler, olağanüstü çaba gerektiriyor. Hele aşk! Kimse gerçek bir aşka, kalbini, aklını, ruhunu teslim etmeden, bir heykeltıraş gibi uzun uzun üstünde çalışmadan ulaşamıyor. Ya deneriz ve sonunda elde ederiz; ya böyle oturmaya devam eder, olduğumuz yerde sayar ve sadece söyleniriz. Seçim bizim! Benden söylemesi..
ALINTI