çalıştığım ilk yılları hatırladım...
öğretmenim, sakın bunlar sizi yıldırmasın.isyan etmeyi her düşündüğünüzde, çocuklarınızın tebessümleri, size içleri gülerek bakan gözleri gelsin aklınıza.
ben şu an dört dörtlük bir sınıfta çalışıyorum. hani derler ya; bir eli yağda, bir eli balda. öyle. ama hiçbir zaman sizin şartlarınızda çalıştığım yılların lezzetini almadım.
şimdi gelelim önerilere... köyün imamı ile görüşün, ya da müdürünüz, muhtarınız birileri aracı olsunlar. camilerde genelde halılar yenilenince eski olanları bir yere kaldırırlar. halı olarak bunlar işinize yarayabilir. (ben ilk yılımda öyle yapmıştım) ya da civarda ilçeye yakın, ile yakın, fabrikalardan görüşme taleb edin. maruzatınızı uygun bir dil ve hatta resimlerle anlatın. (ikinci yılımda bir fabrika eski halıflekslerini, elektrik süpürgesini ve eski bilgisayarını bile vermişti) velilerinizle iletişime geçin. kullanmadıkları fazla eski olmayan, kanepe koltuk gibi eşyaları kullanabilirsiniz.(bir velim kocaman bir bidon vermişti. eşim de bidonun alt kısmına çeşme yerleştirdi. eski bir de lavabo bulduk. duvarı delip gider yaptık. ellerimizi orada yıkadık, dişlerimizi bile fırçaladık. okulun suyu yoktu, kuyusu vardı da!) bunlar tecrübeyle sabittir. ama milli eğitimi sıkıştırmaya da devam edin. oyuncak seti gönderebiliyorlar bazen. (en sonunda bıkıp bize vermişlerdi) merkezdeki okullarda tanıdıklarınız varsa, ya da aracı olabilecekler, fazla malzemelerini gönderebiliyorlar.(ben merkezde görev yaptığımdan beri yolluyorum köylere)
şimdilik aklıma gelenler bunlar. ama yine de elimden bir şey gelir mi (maddi ya da fiziksel anlamda) bakıcam. tekrar Allah yardımcınız olsun. asla yılmayın.
ÖĞRETMEN adı aslında sizin gibi zor şartlarda çalışanlara daha fazla yakışıyor, unutmayın.