Telefonum sabahın ilk saatlerinde haykırırcasına aşk nağmeleri sayıklarken,uykusuz,günlük yaşantımın hızında mağlubiyetini ilan etmiş yorgun bedenim,isteksizce doğruluyor yatağından.Araladığım göz kapaklarımdan süzen ışık süzmesiyle kızışmış gözlerimi ovalama çabasıyla tekrar karanlığa düşüyorum.Diğer elim yastığımın altında.İlk kez dişi düşmüş küçük bir çocuk misali,diş perisi hikayelerine aldanmış, yeni hediyesini bulmanın ümidiyle sabırsızca arıyor telefonu.İçimdeki sessizliğe hasreti bir dindirebilsem şu telefonu bulup diye düşünmeden de edemiyorum.Buldum,ışığı belli belirsiz buğulu yanıp sönüyor.O bile farkında vereceğin haberin,titriyor avuçlarımda...
-Efendim babacım;
..................
Hayır ya hayır.Kabul etmiyorum.Bunu bana nasıl yaparsın.Sormadan fikrimi almadan nasıl?Sana bir saat uzaklıktayken birbirimizden bu kadar bihaber olmamız ne kadar doğru sence?Hayır çabuk geri dön,ben gitmene izin verdiğimi hatırlamıyorum.Kaldı ki konusu dahi geçmedi.Çabuk diyorum sana...
Düşünce denizimde boğulmak bu olsa gerek.Ağlıyorum...
-Kısacık telefon görüşmemizin sonuna noktayı koymadan "Lanet olsun geliyorum hemen" diyerek kapatıyorum telefonu.Elime ilk geçen,mavi,üzerinde bir önceki günün hatırları kazılı, kırışmış tişörtümü,tozuna toprağına bakmadan giyiyorum.Yorgunluktan olsa gerek,bekarlığımın özgüveninde gecenin sarhoşluğundan kalma pantolonum hala üzerimde.Markası zamanın rüzgarlarında aşınmış okunmuyor bile.Dizinde yaşam mücadelesini kaybettiğim anlardan kalma küçük yırtıklar var.Aldırmıyorum.Yetişmem gereken bir elveda var sonuçta.
Yolda arabayı nasıl kullandığımı hatırlamıyorum.Nerelerden geçtim.Nasıl Gittim.Ne düşündüm...Daha zile basmadan,annem açıyor kapıyı,yolumu gözler hep.Yılların verdiği yorgunluk ela gözlerinin altındaki çizgilerden belli.Sorsam dile gelip ne çok şey anlatcaklar bana.Geçmişim ile bana dair ne çok konu gizli o vadilerin içersinde biliyorum.O da uykusuz,göz kapakları açılmaya üşeniyor.Hoşgeldin diyor yolumdan çekilirken,babam sarılıyor.Hiç bu denli içten, bu denli zavallı sıktığını hatırlamıyorum beni..Elim kalkmıyor omzuna dokunup onu cesaretlendirmeye.Acizleşiyorum.
Oturuyoruz koltuğa.Karşımda saklamaya çalışırsacına sarılmış cesedin.Kalkmanı bekliyorum hala.Doğrulup tüm bu yaşadıklarımızın şaka olduğunu söylemeni.Yalnız bırakın bizi diyorum.Şaşırıyor herkes.Fısıltıların beni yargılayan cümleler olduğunu anlamamak imkansız.Yineliyorum isteğimi.Bu kadar net,ısrarcı,cesaretli,kaba ses tonum karşısında yeniliyor herkes.
İki kişilik bir öykü bu diye başlıyorum konuşmaya.Hiç beklemediğin bir anda terkedişini hazmedemedim.Şimdi geçmişe dair o kadar şey var ki söylemek istediğim.Yalnızlığı titreyen ellerinle,yaşıma bakmadan karşına alıp senden büyükmüşçesine dertlerini nefretime anlatmaya çalışırken,ben senin 2.hayatına sırtımı döndüm.Göremedim sen gibi hayatı.Bilemedim yalnızlığını.Anlayamadım.Kelimelerin kifayetsiz kaldığı noktadayım,özür dilemek neye yarar bilmiyorum okuyamayacağın,duyamayacağın cümlelerimde.Seni hakaretlerimde dahi sevdim inan.Bir çok kötü söz döküldü dudaklarımdan.Seni paylaşamadım,kaldıramadım.Özür dilerim kardeşim....Hoşçakal...
DarkMagic.....04.10.2010