-Düşündüğüm halde yok gibiyim hayatta, hiçliği kuşanmış boşlukla savaşıyorum.
Dereler tepeler aşıyorum sonra gözlerimi açıyorum.Kendimi göremiyorumki nerede olduğumu bileyim...
-Beyefendi önünüze baksanıza
-Pardon, önüne bakmakmı?
Yürürken sendeledi, acı bir tebessüm bıraktı kilitli taşlara
-Ezbere bildiğim bu yollar anlaşılan beni hala ezberleyememiş.
Dudağına asılı kalan melodi canını sıkmaya başladı.Zoraki aklını başka şeylere kaydırarak kurtulmak istedi hüzünlü melodiden.
Kapının önünde bekledi, imkanı zorlayan bir umutla elini kapının ziline uzattı.Kimbilir kapı açılır, buğulu bir ses ''bu gün geciktin ama neredeyse seni beklerken uyuyacaktım'' der yanağına sitemkar bir öpücük kondururdu..
Kapı açılmadı.Yüzündeki hüznü sinirlenerek örtpas etmeye çalıştı.
-Hayallah nerde bu anahtarlar.
İçerisi yanlızlık ve sessizlik kokuyordu, sadece sineklerin ahenksiz,ritimsiz sarkıları dolaşıyordu.
Bu kez düşüncelerini zihnine bedenini koltuğa gömdü.ayin müziği yavaş yavaş inişe geçmişken bütün vücut hücrelerini uyandıracak telofon sesi odayı doldurdu.
'Kim bilir belkide odur' Tereddütsüz uzattı elini telofona
-Alo
-..........
-Buyurun benim
-..........
Telofondakine inat bir kahkaha bıraktı ortalığa.
-Eğer faturayı ödemezsem elektiriğimi keseceksiniz ha
Telofonda bu ukala tavrı neticesinde kapandı.
-İşte günün en komik olayı
Birden bıçak gibi kesti kahkalarını - o değilmiş
Kendini mıhladığı koltuktan doğrulup dışarı çıktı.
-Görmeyen biri nasıl bakar önüne,görmeyen birinin elektiriğini kesseniz ne olacakki, zaten oda yok
Bu kez izn verdi dudaklarına
KIRIK CAM PARÇALARI GİBİ PARLADIM..........