ÖZEL KOCAELİ EĞİTİM KURUMLARI
REHBERLİK SERVİSİ
Çocuğun bulunduğu her ortam ve koşulda kendini açık bir şekilde ifade edebilmesi, kendi kararlarını alabilmesi ve bu kararları uygulamaya koyabilmesi çocukta yeterli düzeyde özgüven gelişimini gerektirir.
Özgüven gelişimi çocuktan çocuğa değişen karmaşık bir süreçtir. Bu sebeple özgüveni geliştirmek için çocuğu iyi tanımak önemlidir.
Benlik, bir bireyin kendini algılama şekli, kim ve ne olduğuna, kimliğine ilişkin düşüncesidir. Benlik kavramı, bir çocuğun sadece kendini algılama ve beklentileri değil, hayatındaki önemli insanların -anne-babası, öğretmenleri ve arkadaşlarının onun hakkındaki düşüncelerinden ve ona karşı olan davranışlarından da etkilenir.
Özgüven düzeyi bireyin kendisini nasıl gördüğü ile nasıl olmak istediği arasında farka ilişkin duygularını gösterir.
Özgüven gelişimi yaşamın ilk yıllarında bebekler anne-babalarıyla veya kendilerinden sorumlu yetişkinlerle bağ kurduklarında başlar. Okul çağına geldiklerinde çeşitli sorumluluklar almaya hazırdırlar. Yaşlarına uygun sorumluluklar almaları ve takdir görmeleriyle kendilerine olan güvenleri artar. Bu dönemde çocuklar kendilerini başarılı hissetmelerini sağlayacak etkinlikler ve etkileşimler ararlar. Bu nedenle çocukların çabalarını takdir etmek ve başarma duygusunu ortaya çıkarmak büyük önem taşır. arkadaşlarından aldıkları geri bildirimler ve bir gruba ait olma duyguları da önemli olmaya başlar.
Özgüveni yüksek olan çocuklar kendisine gerçekçi hedefler koyabilen ve bunları gerçekleştirebilen yetenekli bireyler olarak algılarken düşük benlik saygısına sahip çocuklar ise okulda ve hayatının geri kalanında potansiyelinin altında başarı hedeflerler.
Özgüveni az olan çocuklar genelde kendisini akran grubuna benzetmeye çalışarak onların sevgisini kazanmak isteyen bir tutum içersine girmesine, onlardan kabul görmek, ait olma duygusuna sahip olmak, kendini değerli hissetmek için onların davranışlarını ve değerlerini kendisininmiş gibi benimsemesine yol açar.
Bazı çocukların ise yüksek benlik saygısını geliştirmesine engel olacak bazı özel durumu olabilir. Benlik aynı zamanda, çevresinde gelişen ve yaşamındaki insanlarda oluşan değişikliklerden de etkilenir. (Örn; okul değişikliği, şehir değişikliği...)
İlkokul çağında, bir çocuğun benlik kavramı genellikle akranlarından aldığı geri bildirimlere bağlı olsa da aile içinde ve dışında ki yetişkinlerle arasındaki olumlu ilişkiler çocuğun benlik değeri geliştirmesine önem taşımaktadır.
Düşük benlik saygısına sahip olan çocuklar başarılarının büyük bir bölümünü kendi kontrollerinin dışındaki diğer etkenlere dayandırırlar. "Matematik sınavım yine kötü geçti. Hep öğretmen yüzünden. Bana taktı galiba"
Yüksek benlik saygısına sahip olan çocuk başarılarını kendi becerileri olarak görürler. Başarısız olduğunda daha iyisini yapmak için motive olurlar. "Matematik sınavım kötü geçti, iyi çalışmadığım yerlerden geldi. Gelecek sınavda daha iyi hazırlanırım."
ANNE -BABANIN ÖZGÜVENE ETKİLERİ
Yüksek benlik saygısına sahip çocukların anne babaları, çocuklarını kabul gören, onlara serbestlik tanımakla birlikte, belirli ve kesin kurallar koyan, çocuğunu okul içinde veya okul dışında beklentilerine uygun başarılar ortaya koyacağına inanan anne babalardır.
Düşük benlik saygısına sahip çocukların anne babaları, çocuklarından beklenti ve kural belirsizliği içinde yetişen ve ödün veren daha çok cezalandırıcı olmaları yanında ne zaman verileceği belirsiz bir ödül ceza yöntemi kullanan, çocuklarına beklentilerine uymaları konusunda onlara güvenmeyen, başarısızlıklarını soğuk bir ifade içinde kabullenen anne babalar olduğu saptanmıştır.
Özgüveni Geliştirmek İçin Neler Yapabilirsiniz?
Çocukluk çağı boyunca çocuğunuzun kendisiyle ilgili düşüncesinin sizin beklentilerinizle şekilleneceğini aklınızdan çıkarmayın.
Eğer eve 4'lerle dolu bir karne getirdiyse onu çaba ve başarılarından dolayı överseniz, oda, kendini başardığı şey hakkında iyi hissedecektir. Ancak hayal kırıklığı ile "Neden Matematik ve Türkçe'den 5 almadın? şeklinde tepki verirseniz her iki durumda da aynı kaldığı halde benlik değeri zarar görecektir. Kendi tepkilerinizin ve sözlerinizin gücüne duyarlı olun.
Çocuğunuzun ailesi tarafından sevildiğini ve kabul gördüğünü hissetmeye ihtiyaç duyar. Bu konuda çocuğa karşı kullanılan dil çok önemlidir.
Çocuğa sorumluluk verilerek kendi başlarına bir şeyler yapabildiklerini görmeleri gerekir.
Çocuklar sadece belirlenmiş bir amacı başardıkları için değil, çabaları için de desteklenmelidir. Cesaretlendirirken çok genel ve abartılı övgüler yerine belirgin geribildirimler kullanmak onların kendi kendilerini değerlendirmeyi de öğrenmelerine yardımcı olur.
Çocukların yaşadıkları problemleri sahiplenmek yerine, onların sorunlarıyla mücadele etmelerine izin verilmelidir. Onların yaptıkları işe fazla müdahale etmeyerek, ona duyulan güveninizi belli edin.
Onların fikir ve düşüncelerini eleştirmeden dinleyiniz.
Çeşitli sosyal etkinliklere (resim, tiyatro, spor vb...) yönlendirin.
Çocuğunuzun sınırlarını göz önünde bulundurarak çok zor hedefler belirlememesine yardımcı olun. Oluşturduğu hedeflere saygı gösterin.
Değişik yaş gruplarının bulunduğu ortamlara girmesini sağlayın. topluluk içinde söz almasını teşvik edin. Asla başkalarının yanında küçük düşürmeyin, kimse ile kıyaslamayın.
BİR DENEY...
Bir laboratuarda büyük bir akvaryum var. İçine büyük bir balık ve çokça küçük balık atılıyor. Haliyle büyük balık, küçük balığı yiyor. Daha sonra akvaryumun ortasına dikey bir cam yerleştiriliyor. Büyük balık cam bölmeyi geçmek ve küçük balıkları yemek için defalarca deneme yapıyor. bu durum tam 28 saat boyunca sürüyor. 28. saat sonunda büyük balık artık diğer taraf geçmek için mücadele etmeyi bırakıyor. Ve sonunda cam bölmeyi kaldırıyorlar. Büyük balık küçük balıkları yemek için hiçbir hamle yapmıyor. Saatler geçti halde onları yemediği gözleniyor. buna psikolojide öğrenilmiş acizlik deniyor. İstatistiklere göre bir çocuk ergenlik yaşına gelinceye kadar ortalama 148.000 defa anne babanın "yapma, elleme, dokunma..." gibi sözlerini duyuyorlarmış. böyle olunca da çocukta büyüyünce yapamama, edememe özellikleri gelişiyor ve kendine güvenini yitiriyor.
Ergenlik döneminde birey hem bedensel, hem ruhsal olarak değişime ve dönüşüme
uğrar. Büyümek, sadece ergenliğe özgü değildir,çocuklarda büyürler. ama pek değişmezler.
Ergenler ise hem büyürler, hem de değişirler. Aşağıdaki yazıda hem gelişen hem de değişen ergenlere yaklaşımlarla ve yaşadıkları ile ilgili bilgiler bulacaksınız.
ERGENLERİN BELİRGİN ÖZELLİKLERİ
1. Ergenin vücudu biçim değiştirmeye başlar. Çocuk bedeninden yetişkinlerin bedenine benzer bir vücuda sahip olmaya başlamak hem ergen hem de ailesi için sıkıntı yaratır.
2. Ergenin artık yükselen cinsel değerleri vardır: Ergen cinselliği keşfetmeye başlamıştır.
3. Ergen anne ve babasıyla arasındaki farkı ortaya koymaya çalışır.Çocukluktaki o bağ gevşemeye başlar. Ergen farklı olduğunu anlatabilmek ve farkı ortaya koyabilmek için büyük çaba harcar. Anne babasından farklı giyinmeyi tercih eder. Yırtık kotlar, kısa etekler, değişik saç biçimleri... Belki bu tarz anne babaları utandırıyor. Ama unutmamak gerekir onlarda anne babalarının tarzlarından utanıyorlar.
4. Ergenlerin anne babayı terk eden yalnızca düşünceleri değil aynı zamanda duyguları da terk ediyor.
5. Onların gitgide büyüyen gizli bahçeleri var.Kendilerini daha çok arkadaşlarına anlatıyorlar çünkü anne babanın aşırı merakı ve her şeyi öğrenme istekleri onları sıkıyor. Okuldan eve geliyorlar ve gelir gelmez bir saat önce ayrıldığı arkadaşları ile dakikalarca telefon görüşmesi yapıyorlar. Yalnızlığı ve anne babadan arındırılmış hayalleri tercih ediyorlar.
6. Anne baba ergeni zaptetmeye çalışırken o da anne babayı alt etmeyi deniyor. Anne babanın doğru dediğini o yanlış diyor.Çok zor durumlarla karşılaşıldığında işi şakaya vurmak en çıkar yol.
NE YAPMALI?
Anne babası tarafından eleştirilmeden, yargılanmadan, sorgulanmadan dinlenen genç karşılaştığı güçlükleri aşmada zorlanmayacaktır. Ayrıca sorunlarını anne babasıyla paylaşmaktan kaçınmayacaktır.
Ergenle iletişim kurmak sabır ister. sorunlarla yakınmalarla işe başlamak çözümü güçleştirir.
Ergen başkalarının yanında uyarılmaktan, öğüt almaktan hoşlanmaz, şiddetle karşı çıkar. bu tür davranışları ve yaklaşımları kendi varlığına yönelik bir tehdit olarak algılar, yetişkine düşmanlık duyguları beslemesine neden olur.
Ergen, yeni ve değişik bir ilişkiye her zaman açıktır.
Hepimiz anlaşılmak ve önemsenmek için yaşarız. Elbete anlaşılmak ve önemsenmek ergen için de çok önemlidir. Ailesiyle kurduğu iletişimlerinde ve ilişkilerinde bu iki önemli ihtiyacının karşılanmasını bekler. bunları bulamadığında içine kapanır.
Ergen için sır önemlidir. Paylaşılan sırlar asla kimseyle paylaşılmamalıdır.
Gerektiği zamanlarda ergenle ergence iletişimler kurulması onun hoşuna gider.
Ben küçük bir kız çocuğuyum... Yaşım 11.
Sabahleyin annem her sabah beni yedi buçukta servise bindiriyor. Okula gittiğimde yanımda beslenme çantam;dersten önce bir şeyler atıştırıyorum. ilk teneffüste bir "dürülülülü" sesi. Birkaç arkadaşım cep telefonuna davranıyor, ama piyango bana vuruyor. Annem beni cep telefonumdan arıyor. "Yeliz, sandviçini yedin mi?"...
"Evet, anne yedim." "iyi, dışarıda çok dolaşma, arkadaşlarınla çok içli dışlı olma, biliyorsun grip salgını var!"..
"Evet, anne..." Annem böyledir. Onun annesi de böyle miydi bilmiyorum. Ben dogmadan ölmüş. Böyle giderse, ben de onun gibi bir
anne olacağım. Kendime hiç güvenim yok. Annem olmadan, susasam su bile içemem. Geçenlerde binbir çabayla izin
alarak bir arkadaşıma yatıya gittim. Annesi, yatacağım yere sermem için bir çarşaf verdi. Çarşafı sermeyi beceremedim, hiç yapmamışım ki! Büyüyünce nasıl olacak bilmiyorum. Ne diyorlardı, hah "taylör"... Bir taylör giyip işe gideceğim, servis varsa tabii... Servis olmadan ben nasıl ise giderim? inşallah işyerinin servisi vardır. Yoksa da önemli değil, servisi olan bir is bulurum ben de... O zaman nasıl olacak acaba, annem yine arayacak mi, çayını içtin mi, öğlen yemeğini yedin mi, insanlarla el sıkışma mikrop bulaşır diye... Yok, yok abartıyorum, böyle olmaz.
iş dünyasında başka şeyler olmalı. Mesela toplantı yapmak gibi. Babam hep toplantılardan söz eder. Acaba ben nasıl
konuşurum toplantıda? Kolay, önce annemi ararım, "anne, toplantıda nasıl konuşayım" diye. Yok, yok böyle de olmaz. En iyisi öğretmenime, şeey... işyerinde öğretmen olmaz, ama müdür vardır elbet, tıpkı okuldaki gibi... Evet, en iyisi müdürüme sormak. Acaba, tuvalete giderken de sormalı miyim, müdür beye? Acaba, her istediğimi verirler mi işyerinde? Oyun bahçesi olan büyük bir oda. Şaşırmayın, oyun bahçesi benim için
değil, çocuğum is yerine ziyarete geldiğinde sıkılmasın diye. (Ben annemi ziyaret ettiğimde çok sıkılıyorum da.)
Ben annemlerden ne istersem alıyorlar, müdür bey niye almasın? Acaba müdür bey, her istediğimde para verir mi? Okuldaki öğretmenim "çalışmadan para kazanılmaz" diyor ama kazanılıyor,iste... istiyorum, annemler veriyor. Niye müdür bey de vermesin! is görüşmesinde hemen soracağım,
"siz her istediğimde para verecek misiniz" diye. Yok vermiyorlarsa, hemen başka is bakacağım. Acaba yeryüzündeki bütün çocuklar benim gibi mi yetişiyor?
Öyle olmalı, annem bana örnek oluyor. Ben de kendi çocuklarıma örnek olacağım. Evde babam kral gibi. Abim de, neydi o, geçenlerde filmde duymuştum. Hah, "veliyah". Evet,babam kral, abim de veliyat gibi. Annem pirpir, ne isterlerse anında veriyor, hiç öyle televizyondaki gibi "az sonra" yok. Babam öncelikli tabii, su getir, yemek koy, gömleğimi ütüle ve haydi yatağa. Annem, her zaman onları hayatının merkezine yerleştiriyor. Annem işyerinden geldiğinde, çoğu zaman kızgın. Bize değil, işyerindekilere...
"Biz çalışıyoruz, hep erkekler terfi ediyor..." diyor ve benzeri şeyler. Seviyor da olsa, kızıyor da olsa, hayatinin hep merkezinde erkekler var.
Geçen gün öğretmen, Türkçe dersinde bir gazeteden bir yazı okuttu. Melih Arat yazmış. Söyle bir şeyler diyordu. Artık
yeni bir çağdaymışız. Değişmemiz gerekiyormuş. Kendimize güvenmemiz, araştırma yapmamız, başkalarına saygı duymamız gerekiyormuş. Bizim evdekilerin bu durumla ilgisi yok tabi. Bizim evde kimse bana güvenmiyor. Baksanıza sandviçimi
bile yiyip yemediğimi telefonla kontrol ediyorlar. Öğretmenim sınavda başımda, kopya çekerim diye. Gel de kendine güven.
Araştırma yapmak ve soru sormak imkansız. Annem, babam, öğretmenim ne derse, doğru illaki odur. Bana bazen söyledikleri
doğru gelmiyor,acaba öyle mi diye araştıracak, soru soracak olsam, hemen susturup yerime oturtuyorlar. Öğretmenimin dağıttığı yazıda başkalarına saygı duymamız gerektiğini söylüyordu. Öğretmenim
beni saymıyor. Babam annemi saymıyor, annem beni saymıyor, abim annemi ve beni de saymıyor. Aslında babamı da saymıyor
da, korkusundan öyle görünüyor. En çok annemin beni saymamasına içerliyorum. Bazen onu kader arkadaşım gibi görüyorum. Hiç olmazsa, o beni saysa ya... Yazıda diyordu ki sorumluluk duymak, gelecekte ihtiyaç
duyulacak yeni yetenekler kazanmak, neydi empati kurmak -çevremizdekilerin yerine kendimizi koymak,bildiklerimizi
sorgulamak gerekir. Kendimizi ve hayattaki rolümüzü yeniden tarif etmeliymişiz. Değişim insanin kendisinden başlarmış. En zoru da başkasını suçlamak yerine şimdiki halimizden, mevcut kendimizden vazgeçmekmiş.
Bütün herkes daha önce çocuk olduğuna göre bütün is de annelere düşüyormuş, çünkü çocuğun gelişiminde en etkili olan annelermiş. Anneler, çocuklarını yetiştirmede özellikle benim anneminki gibi aşırı koruyucu tavırdan vazgeçmeliymiş. Çünkü bu bizlerde özgüvenin gelişmesini engelliyormuş. Sorunlarla kendi başımıza çıkamıyormuşuz, tıpkı benim bir yatak örtüsünü serememem gibi. Ama gel de bunu anneme anlat.
Su yazıya göre içine girdiğimiz yeni çağ, her şeyin sorgulanması ve her şeyin değişmesi için fırsatlarla doluymuş. Bu fırsatı kullanmaksa kadınlara kalmış. Annem, bu fırsatı kullanmayacak galiba, olsun yine de annemi çok seviyorum. Bana gelince, bugünden tezi yok, değişime başlıyorum,
uzaktan kumandaya son, bundan sonra okula giderken cep telefonu evde kalacak!