Eflatun’a sormuşlar: İnsanoğlunun sizi en çok şaşırtan iki davranışı nedir? Eflatun tek tek sıralamış:
• Çocukluktan sıkılırlar ve büyümek için acele ederler. Ne var ki çocukluklarını özlerler.
• Para kazanmak için sağlıklarını yitirirler. Ama sağlıklarını geri almak için de para öderler.
• Yarınlarından endişe ederken bugünü unuturlar. Sonuçta, ne bugünü, ne de yarını yaşarlar.
• Hiç ölmeyecek gibi yaşarlar. Ancak hiç yaşamamış gibi ölürler.
“Peki sen ne öneriyorsun?” Bilge yine sıralamış:
• Kimseye kendinizi “sevdirmeye” kalkmayın!
• Yapılması gereken tek şey, sadece kendinizi “sevilmeye” bırakmaktır.
• Önemli olan; hayatta, “en çok şey’e sahip olmak” değil, “en az şey”e ihtiyaç duymaktır.
Eflatun binlerce yıl öncesinden bize sesleniyor. Sesi çok uzaklardan ve derinden geliyor. Bu sözler; M.Ö 347 yılından bu güne ışık tutuyor.
Yukarıdaki konu ile ilgili olarak; ünlü kişisel gelişimci Mümin Sekman; insanoğlunun üç hayatı olduğunu söylüyor, bunlar:
• Yaşamak istediğimiz bir hayat; ideallerimiz, tutkularımız, isteklerimiz, hedeflerimiz.
• Birde yaşadığımız hayat var; şu an yaptığımız işler, yaşadığımız yer, arkadaşlarımız, ortamımız.
• Birde yaşamamız istenen hayat var; ailemizin, eşimizin, dostlarımızın bizim hakkımızdaki düşünceleri, ya da bize layık gördükleri hayat.
Bu üç hayatı birbirine karıştırıp, “ortaya karışık bir hayat” çıkartıyoruz. İnsanlar, başarısız oldukları alanlarda değişiklik yapmak istiyor. Kendine biçilen vazifeden sıkılıp, sıçramak istiyor fakat bir türlü harekete geçemiyor. Bu durumun tek bir açıklaması var: Atalet yani eylemsizlik hali. Sebebini bile bile bir şeyi değiştirememek, harekete geçememek... Unutulmaması gereken bir gerçek var, insan inandığına denktir, yapabileceğini düşündüğü kadardır.
Bir insan bir işi yaparken başarısız oluyor. Tekrar deniyor ve yine başarısız oluyor. Bundan sonra, nasıl olsa başaramayacağım diyerek denemekten vazgeçiyor.
Bu tip insanlar kaybetmekten korktukları için hayatlarında hiçbir şeyi değiştirmeye çalışmazlar. Artık çaresizliği öğrenmiş ve benimsemişlerdir. Gelecekte ise kendilerine olan güvenlerini tamamen kaybederler.
İnsanların çoğu kaybetmekten korktuğu için sevmekten korkar.
İnsanlar sevilmekten korkuyor, kendisini sevilmeye layık görmediği için. Düşünmekten korkuyor, sorumluluk getireceği için.
Konuşmaktan korkuyor, eleştirilmekten çekindiği için.
Duygularını ifade etmekten korkuyor, reddedilmekten ürktüğü için.
Yaşlanmaktan korkuyor, gençliğinin kıymetini bil¬mediği için.
Unutulmaktan korkuyor, dünyaya iyi bir şey vermediği için.
Ve ölmekten korkuyor, dolu dolu yaşamadığı için.”
- SHAKESPEARE -
Acaba çocuklarımızın başarısız olmasında: "Sen bunu yapamazsın., "Bunu başaramazsın." , "Sen kim onu yapmak kim." , "Zaten sen bundan fazla ileri gidemezsin." gibi sözlerimiz etkili olmamış mıdır, dersiniz.
Olumsuz düşünen insanları duymayın. Bu şekilde düşünen insanlara kulaklarınızı tıkayın, sağır olun. Çünkü bu gibi insanlar sizin ümitlerinizi, hayallerinizi, gelebilecek başarılarınızı, kısaca geleceğinizi çalarlar. Bu gibi sözler ailede, okulda, işyerinde, hayatın her alanında bizim davranışlarımızı kısıtlar. (Mehdi Baran – PDR Uzman)
Amacımız, imkansızı mümkün, mümkünü kolay, kolayı da zarif ve zevkli
yapmanın yollarını bulmaktır.
- DR. FELDENKRAIS -
Öğrenilmiş çaresizlikle ilgili olarak hayvanlar üzerinde yapılmış bazı ilginç deneyleri sizlerle paylaşmak isterim.
Köpekbalığı Deneyi
Bir köpek balığı aç halde akvaryuma konulur. Daha sonra akvaryumun cam ile ayrılan bir bölümüne küçük balıklar konur. Köpek balığı aç olduğu için hemen küçük balıklarla saldırır. Ama cama çarpar. Sonra bir daha dener, yine kafasını cama çarpar. Yaklaşık 48 saat sonra köpek balığı küçük balıkları yemek için uğraşmayı bırakır. Çünkü ne yaparsa yapsın o küçük balığı yiyemeyeceğine inanmıştır.
Deneyin ikinci aşamasında bilim adamları aradaki cam bölmeyi çıkartır. Tam bu esnada çok enteresan bir şey olur. Köpek balığı günlerdir aç olmasına rağmen, hiçbir engel olmadığı halde küçük balığı yemek için hiçbir şey yapmamaktadır. İşte bu durum öğrenilmiş çaresizlik olarak adlandırılır.
Öğrenilmiş çaresizlik, bir canlının defalarca denediği halde istediği sonucu alamaması durumunda, bir sonraki denemesinde başarısız olacağını beklemesinden dolayı, deneme cesaretini kaybedip hiçbir şey yapmaması halidir.
Öğrenilmiş çaresizlik:
• Zihne takılan bir kelepçedir.
• Bir daha deneme cesaretini kaybetmektir.
• Sürekli başarısızlık korkusuyla hareket etmektir.
• Kendine olan güvenini kaybetmektir.
Başarısız olmayı öğrenenler, öğrenmekle kalmaz, başarısızlık üreten zihniyetlerini çevrelerindekinin beyinlerine de yükleyerek, onları da başarısızlığa sürüklerler. (Mümin Sekman – Her Şey Seninle Başlar)
Zıplayan Pireler Deneyi
Bilim adamları, pirelerin 50cm zıpladığını tespit eder. Daha sonra bu pireleri bir cam fanusun içine koyarlar ve 30cm mesafe bırakıp üzerini cam bir kapak ile kapatırlar.
Fanus altından hafifçe ısıtılır. Pireler ısındıkça zıplayıp çıkmaya çalışırlar. Ama zıpladıkça kapağa çarparlar. Bir süre sonra pireler kapağa çarpmamak için 29cm zıplamaya başlar.
Fanusun üzerindeki kapak açıldığında, pireler yine 29cm zıplamaya devam ederler. 50cm zıplayabilen pireler, denemekten vazgeçmişler ve 29cm zıplamayı öğrenmişlerdir. Yani çaresizliği öğrenmişlerdir.
Dışarıdaki engelleri aşabilmemiz için, önce zihnimizin içindeki engelleri aşmamız gerekir. Bu kolay bir iş değil, çünkü göremediğimiz bir engelle karşı karşıyayız. Örneğin cam kapak pireleri engelledi, o bir dış engeldi. Aynı şekilde köpek balığının da bir dış engeli vardı, küçük balığa ulaşamadı. Ama bu engeller kalktıktan sonra, iç engel aşılmadığı için sonuç yine başarısızlıkla sonuçlandı...
Zihninizdeki Haritayı Güncellemek
Dil psikolojisiyle ilgilenenler dış dünyayı arazi, iç dünyamızı ise haritaya benzetirler. Hayat, insanlar ve başarı hakkındaki tüm düşüncelerimiz birer haritadır. Biz hayat arazisinde zihinsel haritalarımızla yol alırız.
Şartlar, arazi değiştiği halde köpek balığının fikri (harita) değişmedi. Eğer iç inançlarımız, dış gerçeklere uymuyorsa düşüncelerimizin son kullanma tarihi geçmiş demektir.
Her sabah dünya yeniden kurulur, her sabah şartlar yeniden oluşur. Dün olmayan bu gün olabilir hale gelir. Her gün ihtimallere yoklama çekmek gerekir. Bildiklerinizin son kullanma tarihine, en az marketten aldığınız süt kadar dikkat edin lütfen. (Mümin Sekman – Her Şey Seninle Başlar)
Başarı, içinizdeki inançla, çevredeki şartların olgunlaştığı anın kesişmesi durumunda elde edilir. Öncelikle inanın, başaracağınıza inanın, içinizdeki engelleri ayağınızın altına alın, sonra da haritanızı gözden geçirin, şartlara bakın, imkanları zorlayın. Bu durumda başaramayacağınız hiçbir şey olamaz.
Eğer istediğiniz sonucu elde edemezseniz düzeltip tekrar deneyin. Ama asla denemekten vazgeçmeyin. Başarısızlık, istediğiniz sonuca ulaşamamaktır. O halde sonuca ulaşana kadar deneyin. Denerseniz, ya başarılı olursunuz, ya da istediğiniz sonuca ulaşamazsınız. Ama denemezseniz kesinlikle kaybedersiniz.
Kimse kaybetmek için doğmuyor, kimse başarısızlık kavramını doğuştan yanında getirmiyor. Çaresizlik ve karamsarlığı dünyada, yaşamımızda öğreniyoruz. Asla şikayet etmeyin, homurdanmayın. Şikayet etmek, söylenmek, homurdanmak hem sizin hem de etrafınızdaki insanların enerjisini düşürür, inançlarını yıkar.
Arabesk hayatlar yaşamamak için, çaresizliği, karamsarlığı, acıların çocuğu olmayı bırakıp, hedeflerimiz için; yol bulmayı, yol yoksa yeni bir yol açmayı prensip haline getirmemiz dileğiyle.
ALINTIDIR.