'KONTROL DELİSİ' MİSİNİZ?
Sürekli hata yapmaktan korkuyor, her şeyi eksik yaptığınızı ve yetersiz olduğunuzu düşünüyorsanız siz de bir ‘kontrol delisi’ olabilirsiniz. Peki kontrol delisi ne demek, kontrol delisi olmak bir rahatsızlık mı ve eğer öyleyse bu durumda ne yapmak gerekir?
Amerikan Hastanesi’nden Uzman Psikolog Aslı Akkan, bu durumun psikolojide Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu olduğunu söyledi. "Bu durum, hata yapma, eksik ve yetersiz olma gibi korkular ile "Yaşamımı devam ettirebilemek için kontrolde olmalıyım" gibi fonksiyonel olmayan temel inançların bulunması halidir. Yani Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğu olarak da tanımlanan durumdur" diyen Akkan, ’kontrol delisi” olma hali hakkında merak edilen soruları şöyle yanıtladı.
Kontrol delisi insanlar, bir yerde diğer insanlara güvenmiyorlar. Kendilerini diğer insanlardan daha akıllı ve üstün mü görüyorlar?
Bu tip insanlar kendilerini üstün görmekten ziyade diğerlerini yetersiz görürler. Hem kendilerinden hem de çevrelerinden beklentileri oldukça ve çoğu zaman rasyonel olmayan bir biçimde fazladır. Güvensizliklerinin temelinde felaket beklentileri ve bunu ancak kendilerinin önleyebilecekleri yönünde inançları vardır.
Kontrol delisi olmak, psikolojik bir rahatsızlık mıdır?
Her ne kadar OKKB’ yani Obsesif Kompulsif Kişilik Bozukluğunun tek belirtisi kontrolde olma isteği değilse ve ayrıntılara dikkat, disiplinli olma, katılık, mükemmeliyetçilik, temizlik, kuralcılık, kararsızlık gibi uç noktalara ulaşan ve işlevsel olmayan yönleri varsa da “kontrol deliliğini”, kişinin işlevselliğini engellediği durumlarda OKKB olarak sınıflandırabiliriz veya “kontrol delisi” olma özelliğini bir tip OKKB özelliği olarak düşünebiliriz.
Evde, işte, arkadaşlıkta, aile hayatında nasıl davranıyorlar?
Mesela, kişi okul veya iş hayatında bir grup projesi yapmakta oldukça zorlanabilir. Tüm projenin sorumluluğunu ve yükünü üstüne almak zorunda olduğu inancına sahiptir. Çünkü kimse o projeyi onun kadar “mükkemel” yapamayacaktır. Başkasına verdiği sorumlulukla birlikte kontrolü de kaybetmiş olacak ve felaketler silsilesini başlatmış olacaktır. Bu, doğal olarak işlevsel olmayan bir süreçtir. Kişi, dört beş kişinin yapıp ancak yerine getirebileceği görevi tek başına üstlenmeye kalkınca, hem diğerleriyle çatışma yaşayacak hem de projeyi tehlikeye sokacaktır. Ayrıca bu yük onu çok yoğun stres altına sokacaktır ki bu duygudurum OKKB patolojisinin iyice alevlenmesine yol açabilecektir.
Bu kişiler, “kontrolde olma” özelliğinin sıkıntılarını aile ortamına da yansıtabilir. Zevk, eğlence ve paylaşım için yapılacak olan bir tatil planı, ailenin kabusu haline dönüşebilir. Çünkü bu kişi, tatil planının her anının mükemmel olması adına kontrolde olmaya çalışacak, her detayı planlayacak ya da planlamaya çalışacak, olası bir aksilikte bunu dünyanın sonu haline getirecek, sonuçta yoğun öfke, mutsuzluk ve tatminsizlik duygularının ortaya çıkmasına yol açacaktır.
Neden insanlar kontrol delisi olurlar? Doğuştan gelen mi, yoksa sonradan, yaşananlar karşısında geliştirilen bir özellik mi?
Farklı psikolojik ekoller OKKB’yi farklı süreçlere dayandırırlar. Bu açıklamalar arasında anne–baba tutumları, biyolojik, genetik süreçler, öğrenilen davranışların bu durumu tetiklemesi ve irrasyonel düşüncüleri oluşturması sayılabilir. Hipotez sayısı çok olmakla birlikte bu hipotezleri destekleyen bilimsel çalışma sayısı azdır. Bunların bazıları doğuştan gelen genetik faktörlerin OKKB’ye etkisini göstermekte, kimisi ise öğrenilmiş süreçleri desteklemektedir. Ancak halen tam bir anlaşma sağlanamamıştır.
Kontrol delisi olan insanlar, çevrelerini rahatsız ettiklerinin farkında mıdırlar yoksa yaptıklarının normal olduğunu mu düşünürler?
Bu kişilerin tıpkı diğer kişilik bozukluğu patalojilerinde olduğu gibi içgörüleri ya çok azdır veya yoktur. Onlara göre “normal” olan budur. Hatta aksi, kınanacak ve eleştirilecek bir haldir. Bu yüzdendir ki terapiye çoğu zaman bu sorunla değil, bu sorunun yarattığı başka bir sorun ve zorunlu olarak yani başka seçenek kalmadığında başvururlar.
Sık karşılaşılan bir rahatsızlık mıdır, daha çok hangi meslek gruplarında görülüyor, böyle bir ayrım var mı?
Böyle bir ayrım yapmam zor. Herhangi bir kişilik bozukluğu tanısı koymak, o danışanla uzun bir terapötik süreç içinde olmayı gerektirir. Ancak OKKB bozukluğundan çok, OKKB özelliklerine sahip danışanlarımın olduğunu söyleyebilirim. Son dönemlerde bu özelliklere sahip danışanların sayısının daha fazla olduğunu görmekteyim. Bunun bir sebebi ekonomik krizin yarattığı stres ve kontrol kaybının bu özellikleri alevlendirmesi olabilir. Ancak tam bir sebep sonuç ilişkisi çıkarmak olası değil.
Ayrıca, bu kişilerin OKKB özelliklerinden dolayı yaşadıkları işlevsel sorunlarla değil, daha çok bunların yarattığı eş problemleri, iş veya arkadaş ortamlarındaki zorlanmalardan dolayı geldiklerini de belirtmem lazım. OKKB özellikleri taşıyan çok ender danışan direkt olarak “Ben bu kontrolde olma halini veya isteğini bırakmak istiyorum” diye başvurur. Böyle bir farkındalık durumda bile ifadeleri “Ben bu halimi bırakmalıyım” veya “Bu halimi daha rahat kontrol etmeliyim” gibi patolojileriyle uyumlu fonksiyonel olmayan düşünce kalıpları öndedir.
Kontrol delisi insanlar bu alışkanlıklarından vazgeçebilmek için neler yapmalılar?
Bu özelliklere sahip olan kişiler bu durumun sorun olduğunu çoğu zaman kabul etmezler. Bu özelliklerinden vazgeçmek zor olduğu için değil, vazgeçmek istemedikleri için vazgeçemezler. Bu durumun onların hayatında oluşturduğu zorluklardan habersizdirler. Ancak çevreleriyle yaşadıkları sıkıntılar, biraz farkındalık yaratabilir. Sadece o zamanlarda bu durumlarıyla ilgili geribildirim almaya yatkınlıkları artar. O zamanlar da bile savunma mekanizmaları oldukça kuvvetli olacağından defansif davranabilirler. Direkt olarak bu sıkıntılarına dair konuşmaktansa dolaylı olarak bu konuyla ilgili konuşulması ve kişinin ikna edilmeye çalışılması faydalı olacaktır. Bir uzmandan yardım almalarına teşvik etmek en uygun yardım biçimidir.
Yazan : Uzm. Psikolog Aslı Akkan
Kaynak : www.ntvmsnbc.com