Konuşurken ne çok durakladığınızın farkında mısınız? Sadece birkaç harften oluşan ‘Aaa..’, ‘Iıııı..’ gibi sözcükler, karşınızdaki kişinin dikkatini dağıtır, söyledikleriniz tüm önemini yitirir. Aman onlardan uzak durun!
Benim amacım, insanları süslü kelimelerle etkilemek değil. Zaten hiçbir zaman böyle bir hevese kapılmadım. Benim için önemli olan, kişinin düşünce ve duygularını doğru sözcüklerle açıklayabilmesi.
Hepimiz insanız ve de birbirimizle konuşarak anlaşmamız gerekir. Benim derdim de bu. İnsanların doğru kelimeleri kullanarak birbirleriyle anlaşmaları.
Konuşurken yaptığımız bazı hatalar, aslında kötü alışkanlıkların bir sonucudur.
Kelimeyi ağzımızdan çıkarmaya çalışırken ‘Ee, aaa, ah, uh’ gibi anlamsız sesler çıkararak zaman kazanmak isteriz.
Ve de söylediğimiz söz ne kadar etkileyici olursa olsun, önceden çıkardığımız sesler, sözcüklerin değerini sıfıra indirir. Karşımızdaki kişi o anlamsız sesleri dinlerken dikkati dağılır, söylenen sözleri anlamakta güçlük çeker. Ve de söylenen sözler bir anda değerini, anlamını yitirir.
Söze ‘şey…’ diye başlamamayı öğrenin
Konuşmanın güzelliğini temelinden bozan bir kelime var:
Şey! Eğer siz söze şey diye başlarsanız, arkadan gelen önemli kelimeler etkili olmaz.
Bir cümleye ‘şey’ sözcüğü ile başlamak hatadır. Ama ne yazık ki, bu üç harfli sözcük pek çoğumuzda bağımlılık yaratmış.
Biliyor musun diye sakın sormayın
Ne söyleyeceğimizi bilsek bile, alışkanlıktan olacak ‘Şey’ diye söze başlıyoruz. Bazen arkadan ‘Bak sana ne diyeceğim’ diye bir cümle de gelince, bir çuval incir berbat oluyor.
Karşınızdaki kişiye söylemek istediklerinizi doğrudan sıralamak varken, konuşmanızı güçlendirmek, karşınızdaki kişinin merakını tetiklemek uğruna sarf ettiğiniz kelimeler konuştuğunuz kişi üzerinde ters tepki yaratıyor.
Büyük küçük herkesin çok sık kullandığı, aslında anlamsız bir söz daha var:
‘Biliyor musun?’ Aslında bir öğretmenin öğrencisine sormasının doğru olacağı soruyu siz, sohbet arasında kullanıyorsunuz. Karşınızdaki kişi ‘Evet biliyorum’ cevabını verirse ne yapacaksınız?
Bilmek fiilini soru şeklinde değil de ‘Biliyorsun’ şeklinde kullanmanın da hiç anlamı yok. Kişi, sizin söyleyeceklerinizi zaten biliyorsa, neden aynı şeyleri bir de sizden dinlesin?
Nasılsa kullanmaya alıştığımız ve de bir türlü vazgeçemediğimiz sözcükler, doğru konuşmayı zorlaştırıyor.
Bazı sözcükleri, kişisel konuşma üslubunuz olarak değerlendirmeye kalkışırsanız büyük bir hata yaparsınız.
Ağız kalabalığı yapmakta kaçınmalısınız
Hiçbir anlam taşımayan, zihinleri karıştırmaktan, insanları sıkmaktan başka bir işe yaramayan sözcükleri aklınızdan ve de kelime hazinenizden ne kadar çabuk çıkarırsanız, o kadar iyi bir iş yapmış olursunuz.
Tabii yıllar yılı kullanmaya alıştığınız sözcükleri bir anda aklınızdan silip atamazsınız. Kötü alışkanlıklarınızdan kurtulabilmeniz için bir süre egzersiz yapmalısınız.
Ayrıca haber spikerlerini ve beğendiğiniz konuşmacıları da dikkatle takip edin, bakalım nasıl konuşuyor, nerelerde vurgu yapıyorlar!
Konuşma egzersizleri yaparken o anlamsız sözcükler elinizde olmadan ağzınızdan çıkarsa hemen durun ve cümleyi o sözcükleri kullanmadan birkaç kez tekrarlayın.
Konuşmanızı kasete alın
Çok sık kullandığınız sözcükleri konuşma dilinizden atmak isterseniz, işe kendinizi dinlemekle başlayın. Ağzınızdan çıkan kelimeleri dikkatle takip edin. Bu yöntem çok etkili olabilir. Belki ilk denemelerde saçma sözcüklerin farkına varmazsınız.
Fakat aynı cümleyi birkaç kez tekrarlayınca, durumu anlayacaksınız. Söylemek istediğiniz sözleri önceden tasarlarsanız, kelimelerin arasına anlamsız sözcükler katmak gereğini duymazsınız.
Bu konuda ailenizden, yakın arkadaşlarınızdan da yardım isteyebilirsiniz. Sizi uyarsınlar. Konuşurken yaptığınız hataları çekinmeden yüzünüze vursunlar.
Konuşmaya başlamadan önce, konu her ne olursa olsun, ne konuşacağınızı bilin. Neyi nasıl açıklayacağınızı bilirseniz, konuya hâkim olursanız, anlamsız sesler çıkararak ya da o cümlede yeri olmayan sözcükleri söyleyerek zaman kazanma ihtiyacını duymazsınız.
Birinci cümleyi söylerken, zihninizde ikinci cümleyi tasarlamaya zamanınız olur.
Bir başka yöntem de konuşmanızı kaydetmek. Sözlerinizi kaydettikten sonra, cihazı tekrar çalıştırıp konuşmanızı dinleyin. Bu işlemi çok ciddiye alın, özel vakit ayırın.
Savaşmayın konuşun
Aralara sıkıştırdığınız anlamsız sözcükleri not edin. Sonra tekrar konuşun ve bu kez o sözcükleri kullanmamaya dikkat edin.
Bu egzersizler, sizi hemen bir günde kötü alışkanlıklarınızdan kurtarmaz. Ama zaman içinde kendinizi frenlemeyi öğrenirsiniz.
Unutmayın, konuşmak bir savaş değil. Kendinizi başarılı olmaya zorlarsanız, hatalarınızın sayısı her gün biraz daha artar. Konuşmanın, bir ihtiyaç ve bir ayrıcalık olduğunu aklınızdan çıkarmayın.
Eğer doğru sözleri doğru yerde kullanmaya kendinizi alıştırırsanız, çevrenizdeki kişilerle bir iletişim sorununuz kalmayacak. Bir anda sosyal bir çevreniz olmasa bile, sahip olduğunuz çevrede farklı kabullenilecek, saygı duyulan biri olacaksınız.
Zaten doğru konuşmanın amacı da, insanlar arasında iletişimi sağlamak değil mi?
Zamanlamanın önemi büyük
Anlamsız sözcükleri sıralamakla bitiremeyiz. Bazen doğru kullanıldığı zaman anlamı olan sözcükler, yanlış zamanda ve yerde cümlelerin anlamını bozmaktan başka bir işe yaramıyor.
Söz gelimi, ‘Aslında’ sözcüğünü ele alalım. Aslında kendi başına anlam taşıyan bir sözcük. Ama onu, yerli yersiz kullanmanız doğru olmaz. ‘Ondan sonra’ da bu kelimelerden biri… Bazı kelimeler de dönem dönem insanların ağızlarına sakız oluyor.
‘Ciddi mi’ ya da ‘İnanmıyorum’… hatta ‘Şaka gibi’ bunlardan birkaçı…
Bu kelimeleri ve cümleleri günlük yaşam içinde kullanmak modaya dönüşüyor. Moda sözcükleri kullanmayı marifet sayanlar, konuşmanın temel kurallarını bozduklarını belki de fark etmiyorlar.
Televizyon dizilerinde izleyicileri güldürmek amacıyla yanlış yerde kullanılan sözcükleri, papağan gibi ezberleyip günlük hayatımızda kullanmaya başlıyoruz.
Bu kötü alışkanlıklardan kurtulmanız için size yardımcı olacak kişi, gene sizsiniz. Dikkat, özen, her zaman sizi kurtaracaktır.
Kaynak: Hürriyet