ZEKA MI, YARATICILIK MI?
Zekanın, doğuştan gelen bir yetenek olduğunu artık herkes biliyor. Peki, ya yaratıcılık? O da zekayla bağlantılı bir yetenek mi acaba? Zeki insanlar daha çok mu yaratıcı oluyor?
Kesinlikle hayır! Yapılan araştırmalar, zeka düzeyinin yüksek olmasının yaratıcılıkla çok fazla ilgisi olmadığını ortaya koyuyor. Reklam filmlerinde, ‘‘Tembel adam yaratıcı olur oğlum’’ gibi mesajlar gönderilse de, biz artık bunları da yutmuyoruz; çünkü yaratıcılığın, tembellik ve çalışkanlıkla da bir ilgisi olmadığını hepimiz biliyoruz. Elbette zeka ve yaratıcılık, doğuştan gelen yetenekler. Gereksinim duyduğumuz şey ise, sahip olduğumuz bu yetenekleri ortaya çıkarmak. Bunun için uygun sosyal şartlar ve eğitim gerekiyor. Yani yeteneklerimizin farkına varmak için, önce kendimizi keşfetmemiz sonra da eğitimle bu yeteneklerimizi geliştirmemiz şart!
Nasıl geliştirilir?
Yapılan araştırmalar, zeka ve yaratıcılığın gelişmesi için en uygun döneminin 3-6 yaş arasındaki dönem olduğunu gösteriyor. Yani ‘‘ağaç yaşken eğilir’’ sözü bir kez daha doğrulanıyor. Bu dönemde çocuğun yaratıcılığını geliştirmesi için aileye büyük bir görev düşüyor. Bu dönemde ailenin çocuğa yaratıcı düşüncenin gelişmesine izin veren oyunlar oynatması, fikirler üretmesine izin vermesi ve çocuğu bu alanda desteklemesi gerekiyor. Aileler, yaratıcılığı geliştiren birçok malzeme temin edebilirler. Bunun yanında çocuğa gösterilen tutum ve davranışlar da yaratıcılığın gelişiminde son derece önemli. Çocuğun söylediklerini dikkate almaları, sorularına doğru cevaplar vermeleri gerekiyor. İlerki yaşlarda yaratıcılığın ortaya çıkması daha zor, ama imkansız değil.
Geç mi kaldık?
Artık hiçbirimiz 3 ya da 6 yaşında değiliz. Yaratıcılığımızı geliştirmek için çok mu geç kaldık dersiniz? Aslında hayır! Yaratıcılığımızı keşfetmek ve geliştirmek hala elimizde. Sadece işimiz biraz daha zor, o kadar. Çünkü artık yaratıcılığımızı etkileyen bir sürü faktör var. Bir çocuk gibi umursamaz davranamadığımız ve diğerlerinin fikirlerini daha çok önemsediğimiz için yaratıcılığımız körükleniyor. ‘‘Ya başaramazsam, ya alay ederlerse’’ gibi düşünceler bizi korkutuyor ve harekete geçmemizi engelliyor. Peki, o zaman ne yapmalı? İşte önerilerimiz...
1- Kendine güven
Yaratıcılığın önüne geçen en önemli sorun, güven yetersizliği. Bunu yenmek için yapmamız gereken ilk şey, bu sorunun üstesinden gelmek ve kendimize güvenmeyi öğrenmek.
2- Kalıpların dışına çık
Ailenin, çevrenin ve okulunun, yaratıcılığını körüklediğini mi düşünüyorsun? Bu düşünceyi aklından çıkart. Örneğin okulun yaratıcılığını geliştirecek imkanlar sunmuyorsa, sen özel projeler üreterek bunları öğretmenlerine aktar. Okulda düzenlenecek ödüllü bir yarışma da, hem öğrencilerin motivasyonunu yükseltir hem de kaynaşmayı sağlar.
3- Açık fikirli ol
Yaratıcılık, kalıpların dışına çıkmayı ve yeni düşüncelere açık olmayı gerektiriyor. Açık fikirli ol ve karşındaki kişilerin düşüncelerine saygı göster. Tartışmalara katıl, inandıklarını savunun. Ama söylenen her şeyi de "Olur mu öyle şey" diyerek reddetme.
4- Keşif turlarına çık
Elbette hepimiz birer dahi değiliz. Ama bu, hiçbir becerimiz olmadığı anlamına da gelmiyor. Spor, müzik, iletişim, resim, el sanatları ya da matematik... Hangi alana yatkın olduğunu hala bilmiyorsan, endişelenme. Yapman gereken şey, sadece bir an önce kendini keşif turlarına başlamak! Önce becerini keşfet, sonra da kendini bu konuda geliştirmenin yollarını ara.
5- Mücadale et
Düşüncelerin veya yarattığın şeylerle ilgili eleştiri yapılması, hatta dalga geçilmesi seni yıldırmasın. Ailen ve çevrenin eleştirilerinin seni etkilemesine izin verme. Doğru olduğuna inandığını yap.
Kaynak : www.milliyet.com.tr