EVEREST YAYINLARI
Çeviren: Püren Özgören
Yayın Yılı: 2008
430 sayfa
Kapak Yazısı :
Nereye giderseniz gidin, ülkeniz peşinizden gelir. Artık siz orada yaşamasanız da o içinizde yaşar. Afganistan'ın Khaled Hosseini'de yaşadığı gibi...
Bin Muhteşem Güneş, ilk romanı Uçurtma Avcısı'yla tüm dünyada inanılmaz bir başarı yakalayan Hosseini'nin ikinci romanı. Yazar bu romanında da yine doğduğu toprakları anlatıyor. Bu kez iki kadının kesişen yaşamları ve dostlukları üzerinden...
Küçük yaşta evlendirilen kızlar, çocuğu olmayan kadınlar, babaya ya da çocukluk arkadaşına duyulan, geçmişe gömülmüş aşklar...
Khaled Hosseini, hasreti, dostluğu, aşkı ve insanlığı en iyi anlatan yazarlardan. Başarıyla kurduğu olay örgüsüyle, çıkmaz yolların nasıl düzlüklere açılabileceğini gösteren yaratıcı bir kalem.
Bin Muhteşem Güneş, kelimenin tam anlamıyla 'beklenen' bir roman...
Kitaptan Alıntılar :
“Pusulanın hep kuzeyi gösteren ibresi gibi, bir erkeğin suçlayan parmağı da daima, bir kadını gösterir. Her zaman. Bunu hiç unutma Meryem….Seninle benim gibi kadınlara hayatta yalnızca bir, tek bir marifet gereklidir, o da zaten okulda öğretilmez. O da tahammül. Sabretmek. Katlanmak. Sahip olduğumuz tek şey bu yeteneğimizdir…. Bir erkeğin kalbi fesat, habir bir şeydir, Meryem. Bir ananın rahmine hiç benzemez. Kanamaz, sana yer açmak için genişlemez.”
Bir harami, haram çocuk olarak dünyaya gelen Meryem, annesinin olanca nasihatine karşılık, babası Celil en sevdiği insandır. Ancak babası, Meryem’i gözlerden ırak yerlerde ziyaret etmekte, onunla kalabalıklarda boy gösterememektedir.
Meryem bir gün baba aşkıyla evden kaçar. Bu karar bütün hayatını etkileyecektir.
“Daha çok küçüksün, biliyorum, ama bunu şimdiden anlamanı ve iyice öğrenmeni istiyorum. Evlilik bekleyebilir, eğitim beklemez. Sen çok, çok zeki bir kızsın. Gerçekten öylesin. İstediğin her şey olabilirsin, Leyla. Seni tanıyorum. Ayrıca, bu savaş bittikten sonra Afganistan’ın erkekler kadar, belki daha da çok, sizlere gereksineceğini biliyorum. Çünkü bir toplumun, kadınları eğitimsiz olduğu sürece başarıya ulaşma şansı hiç yoktur, Leyla. Hiç yoktur.”
Kültürlü bir babanın kızı olarak yetişen Leyla, annesiyle istediği yakınlığı hiçbir zaman yakalayamaz. Savaşta ölen iki abisinin gölgesi her an üzerindedir. Günlerini, en yakın arkadaşı Tarık ve babasıyla geçirmektedir.
Roman, aralarında yirmi yaş olan Meryem ve Leyla’nın, Afganistan’ın Sovyet işgali ile başlayıp, şeriat rejiminin ilan edilmesine kadar uzayan tarihi örgüsünde; bir gün, bir şekilde aynı evi paylaşmalarına kadar uzanan hayatlarını anlatır. Ülkelerinde olagelen değişim sürecinin yansımasında, her ikisinin hayatı da beklenmedik dramlara sahne olur.
Khaled Hosseini’nin anlatımından, gözlem yeteneğinden, bir ülkenin siyasi tarihini de içererek, ayrıntılara temasından, son derece başarılı bir kurguyla olayları ve insanları bir araya getirdiği bu romandan etkilenmemek mümkün değil..