Günahın rengi nedir?
Kara mıdır sizce de?
Öyle midir değil midir bilemeyiz ama kopkoyu bir renk olduğunu ve bütün renkleri soldurduğunu söyleyebiliriz herhâlde.
'Günahın Rengi' Ahmed Günbay Yıldız� ın son romanının adı. Kitabını, bir anlık arzuya, ihtirasa ve intikam duygusuna acımasızca kurban edilen bir aşkın etrafında kurgulayan yazar, eserinde aslında toplumdaki ahlâkî çöküşü, eğitimsizliği, kutsal değerlerimize yeterince ehemmiyet vermeyişimizi eleştiriyor. Roman bu bakımdan okuyucuyu silkeliyor ve iç muhasebeye davet ediyor.
Romanın başkahramanı Hasret, ahlâk, iffet, iman, masumiyet timsali. Tüm genç kızlara örnek olacak hasletlere sahip olan Hasret, romanda, tahammül edilmesi güç acılara göğüs germek, manevî yükleri sırtlamak zorunda kalıyor. Tevekkül ve sabırla gönlündeki yarayı tedavi edemese de ayakta kalmayı başarıyor.
Romanın bir başka kahramanı Armağan, işlenen günahın kavurduğu masumlardan biri sadece... Çocukluk yıllarından büyüyüp bir yetişkin olana kadar bu günahın bedelini horlanarak, küçümsenerek, hakaret işiterek çok ağır ödeyenlerden...
Tek bir kıvılcımdan çıkıp hızla büyüyen ve etrafında ne varsa yakıp, yıkıp yok eden koca bir yangın gibi, düşüncesizce işlenen tek bir günahın, nasıl nesillere sirayet ettiğini, hayatları mahvettiğini anlatıyor Günahın Rengi.
Romanında daha pek çok toplumsal yaraya değinen Ahmed Günbay Yıldız, Adem Bey ve oğullarıyla ebeveyn - evlât ilişkisini sorguluyor, problemli yanlarına dikkat çekiyor. Okuyucuya her evlâdın anne ve babasına karşı olan vefa borcunu hatırlatıyor.
Ahmed Günbay Yıldız alıştığımız kendine has üslubuyla kaleme aldığı Günahın Rengi� ni şu satırlarla nihayetlendiriyor ve âdeta okuyucusuna sesleniyor:
'Evlâtlarınıza iyi bir gelecek bırakabilmek için hazırlık yapın sizler de... Nöbeti devrederken borçlu olmayın onlara... Hazan istemeseniz de hüznü beraberinde getirir. Sakın unutmayın bu mısraları, hatta çerçeveletip gözünüzün önüne asın ve okuyun sık sık:
Gül ağacı demiş tomurcuğuna:
Yarın rayihanı yel alır gider.
Annesi demiş ki yavrucağına:
Bütün emeklerim el alıp gider...
Geleceğin dünyasına da bu mısralarımla selâm olsun...'
(Tanıtım Yazısı'ndan)
************************************************** **
'Nişanlıydı... Son günlerde yaşadıkları inanılmazdı... İki katlı ahşap binanın alt katındaki geniş salonda nişanlısının annesi ve babası vardı.Aslında deliler gibi âşıktı nişanlısına... Bir yandan buhranlar içindeki düşüncesiyle boğuşuyor bir yandan da hayallerini nişan takılmadan önceki günlerine dönebilmek için zorluyordu…
Odasına çekilmiş ve kapısını üzerine kilitlemişti. Misafirlerin yanına inmesi gerektiğini biliyordu anda; fakat inmiyordu her nedense... Kafasının içinde hapsettiği ve dışarıya sızmasına asla izin vermediği sıkıntıların kıskacında sıkışıp kalmıştı. Yasin'i seviyordu hâlâ... Duygularındaki yoğunluk sevdasının belgesi gibiydi.
Bütün bunlara rağmen evlerine düğün gününü kararlaştırmak için gelenlerin yanlarına inmeyişi diğer yandan parmağındaki nişan yüzüğünü yorgun uğraşlarla bir an önce çıkarmak için acele edişi inanılmazdı...Nihayet parmağındaki yüzüğü çıkardı. Avucunun içine aldığı yüzüğü seyrederken içli bir soluk tazeledi. Sıra kulağındaki küpelerle kolundaki bileziklerdeydi...'
ALINTI