''Hatırlıyor musun, güneşli günlerde sana akın akın koşanlar güz gelince bir bir terk etmeye başlıyorlardı seni. Kış iyice bastırınca da hiç kimseyi bulamıyordun yanında. Gururun seni yalnız bırakıyordu ve o kuru gururun yüzünden ağlayamıyordun bile.
Bahardaki övgüler seni ne kadar yükseltmişse, sonbahardaki düşüşün de o denli yüksekten oluyordu. Havanın değişmesi yerle bir ediveriyordu seni... Oysa bir gül için bu böyle mi? Bir gül için, güz demek, yağmur demek. Güz demek, bahara hazırlık demek...
Üzgünüm dostum ama, sana tutkuyla bağlananlar bir gün seni terk edecekler. Çünkü onlar sana değil, kendi tutkularına tapıyorlar yalnızca. Bir gün gelecek, o tutkuları başka bir tanrıça bulacak. Senden daha güzel, daha güçlü, daha yüce bir tanrıça! İşte o zaman yok olup gideceksin.''
''Kendini özel hissetmek için ihtiyacın olan tel şey, yine kendinsin'' derdi hep annesi. Peki ya ''kendi'' neredeydi Dianna'nın?... ''Kendi', başkalarının övgü ve beğenilerini toplamak için koşturmuştu bugüne kadar. Üstelik en büyük düşünden ödün verme pahasına...
Bugüne kadar hiç tanımadığı, izleri İstanbul'a kadar uzanan bir ikizi olduğunu öğrenmesiyle birlikte, zaafları, mutsuzluğu ve en önemlisi, ''kendi''yle daha önce hiç cesaret edemediği bir şekilde yüzleşeceği bir dönem başlayacaktır Diana için...
29 dilde 40 tan fazla ülkede basılmış...