Mahrem, Elif Şafak ın üçüncü romanı. Şafak, Pinhan ve Şehrin Aynaları nda kendine özgü dil kullanımı ve "öteki"yi romanın merkezine yerleştirme yaklaşımıyla, yeni bir tavrın da habercisi olmuştu. Mahrem, bu özellikleri bir adım öteye götürmesinin yanı sıra, kurgusal olgunluğuyla da ülkemiz edebiyatına kalıcı bir iz bırakacağını kanıtlıyor.
Mahrem in alt başlığı "Görmeye ve Görülmeye Dair Bir Roman". Adına uygun olarak bir gözle başlayıp, dört yüzyıla yayılan seyretme ve seyredilme, bakma ve görme, görme ve görülme öykülerini, ikisi de farklı nedenlerle "öteki" olan iki kahramanın hayatlarında birleştiriyor. Görme ve görülme takıntısını bir sözlükle ("Nazar Sözlüğü") kurumlaştırıp, romanında yer alan tüm figürleri karşımıza birer seyirlik olarak çıkarıyor. Mahrem de "göz" daima dışlanmayla içerilmenin, "ben" ile ötekinin, aşk ile karanlığın orta yerinde, bir geçiş noktasında duruyor; tıpkı "Nazar Sözlüğü"ndeki "Gözbebeği" maddesinde olduğu gibi:
"gözbebeği: İnsanlarda yuvarlak, hayvanların çoğunda ise dikine elips biçiminde olan gözbebeğinin çapı, irise gelen ışığın miktarına göre değişir. Karanlık ve uzaklık büyütür gözbebeğini; aydınlık ve yakınlık küçültür. Yani bu kararsız çember, ışık varsa küçülür, ışık yoksa büyür. Yakına bakarken de küçüldüğüne göre, yakın olan aydınlıktır, aydınlıktadır. Uzağın payına karanlık düşer. Zaten karanlığı kimse yakınında görmek istemez.
Aşık olunca da büyür gözbebeği; demek ki âşık olunan hep uzaktadır. Aradaki mesafenin verdiği acıyı azaltmak için, maşuka gözbebeğim! diye hitap edilir."