18 ay "Cız" Dönemi...
Çocuğu 'cız' ya da 'hayır' komutları ile sus*talı maymuna çevirirseniz, çevreyi tanımasına engel olursunuz
Onsekizinci ayda istekleri anında doyurulması beklenen altben dönemi bitmelidir, çocuk benliğin 'dur bekle' kontrolüne hazırlanmalıdır. O halde, çevre*yi deneme yanılma yöntemi ile tanımasına olanak sağlanmalıdır. Yani aşırı korunan kollanan kucak ço*cukluğu bitmeli, çocuk çevreye salınmalıdır. Çeşitli çevresel uyaranlar içinde beyni daha çok uyarılır da ha çok gelişir. Deneme yanılma ile tecrübeleri artar. Kendine zarar verecek nesneleri keşfetmeli, uzak durması gereken gerçeklerle tanışarak onlardan uzak durmayı öğrenmelidir.
Ancak, henüz fiziksel gerçeklerin bilinci ve yorum yeteneği olmadığından, her an zarara açıktır. O hal*de, deneme yanılma tecrübeleri, ona geriye dönüşü olmayan zararlar verebilir. O halde, onu hem çevrey*le tanıştırmak, hem de uzaktan kontrollü bir şekilde onu korumak nasıl olacaktır.
Esasında, bu dönemdeki çevre algılaması, yine annenin çevresinde ve 3–5 metre çaplı dar bir alandır. Annenin devamlılığını sık sık kontrol eder. Bunun için, üç beş adım atıp anne hala orada mı diye sık sık geri dönüşlerle bu dairenin sınırlarını kendisi belirler. Yani kontrol edeceğimiz alan öyle çok geniş bir alan değildir.
Ancak yaş ilerledikçe çocuk bu daireyi sınırsız bir şekilde genişletir. Giderek kontrolü zorlaşır. O zaman, 'Ben ilaç kutularını, deterjanları, böcek ilaçlarını yük*seğe koymuştum, dolaba kaldırmıştım...' feryatları yetmez. Üç- dört yaş çocuğunun araştırmacı ruhu vardır, olacaktır, olmaması anormaldir. Bu yaşlarda tehlikeli objelere karşı kilit gibi daha ciddi tedbirler almak gerekir.
Onu hem çevreye bırakıp hem kontrol edebilmek için, sembol yeteneğinden faydalanırız. Önce, etrafta*ki objeleri ikiye ayırırız:
O'na zarar verecekler ve O'nun zarar verebile*cekleri olmak üzere.
Prize çivi sokarsa bu ona geriye dönüşü olmayan bir zarar verir. Çiçeğin yaprağını koparırsa çiçek ona değil, o çiçeğe zarar verir.
O halde priz, bıçak, makas, ateş ona zarar vere*cekler grubundandır. Yani bunlar" cız" dır, "hayır"dır. Ancak, bu sözcükler sadece bir ses iseler, onun için bir oyun olurlar. Siz heyecanla "hayır" da deseniz "cız" da deseniz, yapmasını istemediğiniz şeyi o, oyun olarak algılar ve tekrarlamak ister. Burada yap*manız gereken, bu sözcükleri sembolleştirmenizdir.
'Cız" Sözcüklerini; Tehlike İle "Hayır" Ya da Sembolleştirelim
Isı duyusu en erken gelişen duyudur. Evde kont*rollü ısı üretebileceğiniz alet ütüdür. İşe "ipek" dere*cesine ayarladığınız ütünün, onun elinde oluşturacağı his ile başlayın. Bu his onun elini yakmasın. 'İpek' de recesine ayarladığımız ütüyü usulca eline değdirip 'hayır' ya da 'cız' sözcüğünü tekrarlayın. Yani ısı du*yusu ile bu sözcüklerden birini eşleştirin. Yani, bu söz*cüklerden biri ısının sembolü olsun. Çocuğun bunu kolayca öğrenebildiğine şahit olacaksınız.
Isı sevimsiz bir duyudur. Çocuk ısıdan uzaklaşır. Daha sonra ona zarar vereceğini düşündüğünüz ob*jeler ile aynı sembol kelimeyi kullanın. Yani, bir eliniz*de ütü olduğu halde, ütü ve prizi işaret ederek sembol kelimenizi tekrarlayın. 3–5 kereden sonra, çocuğun si*zin istediğiniz tehlikeli objeler ile sizin seçtiğiniz 'cız' ya da 'hayır' sembol sözcüğünü eşleştirdiğini göre*ceksiniz. Bu sözcükleri söylediğiniz her obje çocukta ısı çağrışımı yapacak ve çocuk o objeden uzaklaşa*caktır.
Ancak, ona zarar verecek objelerin sayısı sınırlı olmalıdır. Çocuğu 'cız' ya da 'hayır' komutları ile sus*talı maymuna çevirirseniz, çevreyi tanımasına engel olursunuz. Esasında, çevrede ona zarar verecek nes*neler; priz, bıçak, makas, ateş, pencere kenarı hadi balkonlu evlerde balkonun kenarı da olsun, bunun gi*bi tehlikelerin sayısı 8–10 âdeti geçmez.
Onun zarar verecekleri grup daha geniş olabilir. Bu gruptaki objelere yaklaşmamasını, onun çevresel uyaranlarla beyin kapasitesini geliştirmesine engel olmadan sağlamamız gerekir. Bunun için, zarar ver*mesini istemediğiniz objelere, onun hiç aklında yok*ken "Gel canım, çiçeklerimizi sevelim, onları inceleye*lim." gibi bir yaklaşımda bulunun. Böylece sizin kont*rolünüzde, o objeye dokunmasına, onu koklamasına, yakından görüp öğrenmesine olanak yaratın. Böylece araştırıp öğrenme isteği doygunluğa ulaşarak, 2–3 ke*re sizin kontrolünüzde o objeye dokunarak, o objeye olan ilgisi azalacaktır.
Bu şekilde, zarardan koruma koşulu ile ona ser*bestlik tanımanız, gelecekte başkalarının haklarına saygı duyan, etik değerlere önem veren öz-güveni, yaşama sevinci ve öz-saygısı olan kendini kontrol edebilen bir kişilik oluşacaktır.
İşte Örnekler;
— İki yaşındaki oğlum, eline ne geçirirse, 6. katta*ki evimizin penceresinden aşağıya atıyordu. Vazo, bardak, yastık ne bulursa. Dövmek, sövmek, iyilikle konuşmak hiç fayda etmiyordu. Doktorumuz, hafif be*yaz ambalaj köpüklerinden faydalanmamı, onun hiç aklında yokken, bu ambalaj malzemelerini oğlumla birlikte pencereden aşağıya atıp, anne oğul merdi*venlerden koşarak inip alıp, tekrar atmamızı önerdi. Başarılı olabilmem için 2–3 deneme yetti.
Bu anne temiz tertipli bir anne idi. Çocuğun etra*fı karıştırmasına izin vermeyerek büyütme çabası, ço*cuk tarafından böyle bir tepki ile durdurulmuştu. An*nenin mi çocuğu, çocuğun mu anneyi terbiye ettiği içi*ce geçmişti. (KP, 2 yaş) erkek
Evde ilaç içtiği için acil servise getirildi. Midesi yıkandı. Aileden, yapılan işlemlerin 3 misli para talep edildi. Nedenini sorduklarında, çocuk onların hatası yüzünden zehirlenmişti, Bu da bizim onlara bir ceza*mız oluyordu. Anne öne atıldı. Hatalı değildi. İlaç buz*dolabının üstünde idi. Buzdolabının yüksekliği çocu*ğun boyunun 3 misli idi. O tedbirini almıştı. Çocuğun sandalyeye çıkıp buzdolabının üstüne bakacağı nere*den aklına gelebilirdi kil.
Gün geçmiyordu ki biz acilde benzer bir hikâye dinlemeyelim. Anneler çocukların çevreyi araştırarak öğrendiklerini bilmiyorlardı. Üstelik bunun olmaması*nın anormal olduğunu da bilmiyorlardı. Daha da üstelik biz 3 misli ücret talep etmesek, kendi hataları ne*deni ile acil serviste olduklarını bile öğrenemeden ev*lerine gideceklerdi.
Nitekim acil servisin kargaşası içinde 3 misli üc*ret talep etmeği unuttuğumuz bir çocuk 3 ay sonra 2. kez zehirlenerek yine bize getirilmişti. Baba üç misli ücreti duyunca, soluğu doğru odamda aldı. 'Biz hep böyle yapıyoruz.' dedim. 'Geçen defa bizden 3 misli almadınızdı.' dedi. Üç misli ücret bir kez daha işe ya*ramıştı. Yoksa bu çocuğun 2. kez gelişi kayıt tarama*larında gözden kaçacak kendi keşfimiz olan aile ce*zalandırma yöntemimizin ne kadar değerli olduğunu kanıtlayan bu delile sahip olamayacaktık." (AÇ, 3,5 yaş erkek)
Doç.Dr. Sabiha Paktuna Keskin
Pediatrist, Pediatrik Nörolog
Uluslararası Tıp
Çocuk Beyin Hastalıkları
Alıntıdır.