[COLOR="Red"]Çocuk ve İletişim
Genel olarak iletişim, insanlar arasındaki düşünce ve duygu alışverişi olarak ele alınmaktadır. İletişim bir toplulukta veya bir grupta oldukça önemlidir. Kişi, sosyal çevrede sağlıklı ve mutlu bir yaşam sürmek için iletişim kurmak zorundadır. Ayrıca ruhsal - bedensel ihtiyaçları gidermek için de iletişim gereklidir. Kurduğumuz iletişimin niteliği, bizim duygu ve düşüncelerimizle doğru orantılıdır. İletişimde amaç, alan ve veren arasında bilgi, düşünce ve tutum ortaklığı yaratmaktır. Sosyalleşme sürecinin en önemli noktası karşı tarafla sağlıklı iletişim kurmaktır.
Her konuşma iletişim değildir. Çocukla konuşmak, çocukla iletişim deyince çoğu yetişkinin aklına çocuğa bir şeyler söylemek, anlatmak hatta söz dinletmek gelir. Örneğin anne ve babaların çocuklarına emirler yağdırıp, bu emirler karşısında çocuktan gelen tepki ve davranışlarla ilgilenmezlerse bu iletişim değildir. Gerçek bir iletişimde konuşulanları anlama ve söylenenleri dinleme vardır. Çocuklarla kurulacak tutarlı ve etkili bir iletişim, çocuk eğitiminde ve onların sağlıklı birey olarak yetişmelerinde temel davranıştır. Çocukla en etkili iletişim kurmanın yolu onu “Dinlemektir!”.
Bazı aileler, çocukları kendileri ile konuşmak istediklerinde, onları dinlemek yerine onları duymayı tercih ederler. Duymak ile dinlemek arasında fark vardır. Çocuğun, önemsediği ve heyecanlandığı bir konuyu size anlatırken sizin hiç tepki vermeden pasif olarak dinlemeniz duymaktır. Bu, çocukta onun size anlattıklarının değersiz olduğu, sizin için önemli olmadığı duygusu verir ki bu da çocukta hayal kırıklığına yol açar ve kendini değersiz hissettirir. İleride kendini ifade etmekte çekingen davranan, sosyal ortamda kendini rahatsız hisseden, içine kapanık bir birey olmasına neden olabilir. Bunun yerine çocuğunuz sizinle konuşmak istediğinde onun duygularını anlayarak, anlattıklarını önemseyerek karşılık verin.
Çocuğunuzu dinlemeniz demek, onun söylediklerinin ya da söyleyemediklerinin arkasındaki duyguyu tanımlamanız ve ifade etmeniz demektir. Böylece ona: “seni olduğun gibi kabul ediyorum ve duygularını anlıyorum” mesajı vermiş olursunuz. Çocuğunuz size duygularını söylediğinde ona ayna görevi yapın. Size anlattığı duyguları sizde ona yansıtın. Böylelikle çocuğa duyulduğu ve kabul edildiğini, çocuğun kendi duygularını anlamasına, anlattıklarının sizin tarafınızdan önemsendiğini hissetmesini sağlarsınız. Bunu yaparak konuşmayı devam ettirmesi yönünde cesaretlendirmiş olursunuz. Çocuklarınız size duygusunu doğrudan belirttiğinde siz onun duygusunu açarak cevap verebilirsiniz. Arkadaşları tarafından alay konusu olduğunu söyleyen bir çocuğa onun incindiğini söylerseniz, hem sizin onu anladığınızı göstermiş hem de kendini ifade etmesini geliştirmiş olursunuz. Çocuk hissettiği ve yaşadıklarını karşıdan sözcüklerle duyduğunda rahatlar. Çünkü siz, onun iç dünyasında yaşadıklarını anlayabilmiş, çocuğun sosyalleşmesinde ona yardımcı olmuş ve onu cesaretlendirmiş olursunuz.
Çocuğun ilk sosyalleşmesi, anne ile olan iletişimiyle; bebekle anne arasındaki ilk iletişim de “dokunma” ile başlar. A.B.D de yapılan bir araştırmada Psikolog. Dr. T. Field prematüre bebeklerin büyümesini sağlamak için, dokunarak ve masaj yaparak iletişim kurulduğunda, çocukların kilo aldıklarını saptamış, daha iyi uyuduklarını gözlemlenmiştir. Bu bebeklerin, aileleri ile sonraki yıllarda daha iyi iletişim kurdukları tespit edilmiş ve bu çocuklarda hızlı odaklanma ve çabuk öğrenme görülmüştür.
Annenin çocuğa sevgi ve şefkatle bakması, iletişimi ve bebekteki sosyalleşmeyi kolaylaştırır. Bebekteki ilk sosyalleşme tepkisi de bebeğin gülümsemesidir. Bebekle kurulan iletişimde jest ve mimikler çok önemlidir. Bebekler sizin onlara söylediklerinizden daha ziyade göstermiş olduğunuz jest ve mimiklere dikkat ederler. Amerika’da bununla ilgili yapılan araştırmada bebeğe çeşitli jest ve mimiklerle iletişim kurulmuştur. İlk olarak anne bebeğe güler yüzle bir şeyler söylenmiştir. Bebeğin tepkisi de aynı şekilde gülerek ve hareketlerle tepki vermek olmuştur. İkincisinde bebeğe aynı şeyler söylenmiş ancak bu sefer annenin yüz ifadesi bazen ağlamaklı bazen de öfkeli olmuştur. Önce tepkisiz kalan çocuk daha sonra ağlamaya başlamıştır. Araştırma, bebeklerle iletişimde jest ve mimiklerin öncelikli olduğunu göstermiştir.
Anne - bebek arasındaki iletişimden sonra bebeğin baba ile iletişimi başlar. Babanın bebeğin bakımında görev alması, bebeğin sağlığı, beslenmesi, temizliği, ağladığında sakinleştirilmesi ve tüm ihtiyaçlarının karşılanması konusunda anneye yardımcı olması, babayla bebek arasında ileriye dönük olarak sağlıklı bir ilişkinin kurulmasını sağlar. Unutulmaması gerekir ki baba ile çocuk arasındaki ilişki kurma biçimi çocuğun kişiliğini etkiler.
İş yoğunluğundan çocuklarına zaman ayıramayan babaların eve geldiklerinde onlara hediye getirerek bu ihtiyacı karşılamaya çalıştıkları görülür. Böylece baba da çocuklara hediye alarak bir nebzede olsa kendini rahatlatmış olur. Fakat bu tavır çocukları sürekli yeni bir şeyi yaşama hazzından alıkoyar ve çocuklarda doyumsuzluk duygusunu geliştirir. Zamanla aldığınız hediyelerin de bir değeri kalmaz. Bunun yerine eve gelindiğine ilk olarak çocuklara 15-20 dakika ayırıp, onlarla oyun oynamak, onları dinlemek ve onlarla birlikte kitap okumak çocuklar için daha geliştirici ve doyurucu olur. Zaten çocuklar ebeveynleri ile çok uzun süre birlikte oyun oynamazlar. Belli bir zaman sonra sıkılır, kendi başlarına oynamaya başlarlar. Anne ve baba ile kurulan iletişim, bebeğin toplumsallaşma sürecinde oynayacağı rolü de belirler.
Bireyin toplumsallaşması ev içinde başlar, okul hayatıyla devam eder. Evde sağlam temeller üzerine kurulan ilişkilerle gelişen toplumsallaşma süreci onun sosyal hayatta karşılaşacağı kişilerle güvenli ve sağlıklı ilişkiler kurmasına zemin hazırlar. Unutulmaması gerekir ki sağlıklı bireyler sağlıklı toplumların oluşmasını sağlar, sağlıklı toplumlar içerisinde büyüyen çocuklar da sağlıklı bir birey olarak yetişirler.[/COLOR
Yazar Psikolog Ahmet Yılmaz