Mental Retardasyon ve Fiziksel Uygunluk
Benan Berrin Ertürk *
Necmiye ÜN YILDIRIM *
İlker YILMAZ **
ÖZET
Zihinsel özürlülük (Mental Retardasyon); gelişim sürecinde ortaya çıkan, uyumsal davranışlardaki yetersizlik ile karakterize, genel zeka fonksiyonlarında önemli derecede ortalamanın altında olma halidir.
Fiziksel uygunluk, beklenmedik durumlara cevap vermek ve boş zaman aktivitelerini yapmak için yeterli enerjiyle aşırı yorgunluk olmadan günlük yaşam aktivitelerini yapabilmek için gereklidir. Yapılan araştırmalarda zihinsel özürlü bireylerin fiziksel uygunluk düzeylerinin zihinsel özürlü olmayan bireylerden daha düşük olduğu bulunmuştur. Zihinsel özürlü çocukların düşük fiziksel uygunluk düzeyleri ve uzun reaksiyon zamanları, günlük yaşam aktivitelerinde bağımsız olmalarını engelleyen önemli problemler arasındadır.
Zihinsel özürlü çocukların fiziksel uygunluk düzeylerinin düşük olmasını sadece kognitif (bilişsel) yeteneklerin kısıtlı olmasına bağlamak doğru değildir. Bu çocuklar için uygun fiziksel eğitim programlarının olmayışı, uygun öğretme teknikleri ve pratiklerin yapılamaması da diğer önemli nedenler arasında sayılabilir. Zihinsel özürlü bireyler ile çalışan kişilerin hem zihinsel özürlülük hakkında hem de fiziksel uygunluk komponentleri hakkında bilgi sahibi olması gerekir. Bu kişiler ayrıca özel öğretim teknikleri, özel motivasyon stratejileri öğrenmelidir. Fiziksel uygunluk düzeylerinin belirlenmesi ve buna yönelik eğitim programlarının düzenlenmesi, zihinsel engelli çocuıkların günlük yaşamda bağımsızlıklarını arttıracaktır.
Anahtar Kelimeler : Mental retardasyon, fiziksel uygunluk, kardiyovasküler endurans, kas kuvveti.
Zihinsel Özürlülük (Mental Retardasyon)Nedir?
Yıllardan beri zihinsel özürlülüğün çok farklı tanımlamaları yapılmıştır. Bunun nedeni zihinsel özürlülüğün birçok farklı disiplinleri yakından ilgilendirmesidir. Bu nedenle bu durum farklı yönlerden ele alınmış ve değişik tanımlamalar yapılmıştır. İlk yapılan tanımlama biyolojik ve tıbbi kriterler temel alınarak yapılmıştır. Konu ile ilgili en son tanımlama ise Amerikan Zihinsel Özürlülük Birliği (1992) tarafından yapılmıştır. Bu tanımlamaya göre zihinsel özürlülük; gelişim sürecinde ortaya çıkan, uyumsal davranışlardaki yetersizlik ile karakterize, genel zeka fonksiyonlarında önemli derecede ortalamanın altında olma durumudur (Heward, 1996; Masi, 1998; Bertoti, 1999; Eripek, 1996).
Amerikan Zihinsel Özürlülük Birliği’nin tanımına göre bireylerin zihinsel özürlü olup olmadığının belirlenmesinde üç kriter önemlidir (Masi, 1998; Bertoti, 1999; Winnick, 1995). Bu kriterler:
1 - Genel zeka fonksiyonlarında ortalamanın altında olması:
Standardize zeka testlerinde ortalama puanın 70-75’in altında olması teşhis için önemli bir parametredir. Dünyada yaygın olarak kullanılan 2 tane zeka testi vardır. Bu testlerden Stanford-Binnet’te 68 ve altındaki değerler, Wechsler’de 70 ve altındaki değerler ortalamanın altı olarak kabul edilir (Heward,1996; Patri, 1990; Barof, 1995).
2 - Uyumsal davranışlardaki yetersizlik:
Uyumsal davranışlar; toplumda yaşamak, çalışmak ve rekreasyonel aktiviteler için gerekli olan becerilerdir. Başka bir deyişle bireyin kendi yaşından ve kültür grubundan beklenen kişisel bağımsızlık ve sosyal sorumluluk kriterlerini yerine getirmesidir. Amerikan Zihinsel Özürlülük Birliği’nin tanımında belirtilen uyumsal davranış alanları; İletişim, özbakım, ev yaşamı, sosyal beceriler, toplumsal yararlılık, kendini yönetme, sağlık ve güvenlik, eğitim ve öğretim, boş zamanları değerlendirme ve iş yaşamıdır. Bu sayılan uyumsal davranışlardan 2 veya daha fazlasında yetersizlik olması teşhis için yeterlidir (Heward, 1996).
3 - Gelişimsel süreçten orijin alma:
Gelişim döneminden kastedilen, zihinsel gelişimin meydana geldiği dönemdir. En son yapılan tanımlamada bu yaş sınırı 18’dir. Böyle bir sınırlamaya gidilmesinin nedeni; zihinsel özürlülük durumunu, zihinsel işlevlerde gerilik ve uyumsal davranışlarda yetersizlik özellikleri gösteren diğer engel durumlarından ayırmak içindir(Heward, 1996; Patri, 1990; Eripek, 1996).
Zihinsel Özürlü Bireyin Özellikleri
1- MOTOR GELİŞİM: Zihinsel özüre sahip çocuklarda tüm diğer gelişim alanlarında olduğu gibi motor gelişim alanında da yetersizlikler bulunmaktadır. Motor gelişim fiziksel gelişme ve büyüme ile bağlantılı olarak olgunlaşmaktadır. Zihinsel özürlü çocuklarda fiziksel büyüme ve gelişme, genellikle metabolik ve endokrin bozukluklara ya da genetik mutasyonlara bağlı olarak, normal akranlarının gerisinde kalmaktadır. Bu durum, kaba ve ince motor beceriler ile el-göz koordinasyonunu da etkilemektedir. Zihinsel özürlü çocukların sahip olduğu zayıf kaslar ve stabil olmayan eklemler, yaşamlarının ilk yıllarından başlayarak motor gelişime ait basamaklara ulaşmalarında gecikmelere neden olmaktadır (Özsoy, Özyürek ve Eripek, 1989).
Yapılan araştırmalarda, zihinsel özürlü çocukların, sosyal gelişimlerindeki yetersizliklerden dolayı, fiziksel aktivitelere katılmada güçlük çektikleri ya da katılımlarının zayıf olduğu; bu durumun da çocukların motor performanslarını olumsuz yönde etkilediği belirtilmektedir (Metin ve Şahin, 1996).
2 - ZİHİNSEL GELİŞİM: Zihinsel özürlü bireylerin öğrenmeleri güçtür ve zaman alır. Ayrıca yetişkin yaşta bile bazı kavramları ya da becerileri kazanmaları mümkün olmayabilir. Hafif bir zihinsel özüre sahip olsalar bile, normal akranlarının seviyesinde öğrenebilmeleri için özel eğitim desteğine gereksinim duymaktadırlar (Özsoy, Özyürek ve Eripek, 1989).
Zihinsel özürlü çocukların öğrenme kapasiteleri, öğrenme süreçlerinde (dikkat, bellek ve genelleme becerileri gibi) yeterli ve etkili olabilmek için uygun değildir. Ancak bilgiyi uygun şekilde toplama, etiketleme, sınıflama, hatırlama ve kullanma yetenekleri az da olsa bulunmaktadır. Soyut kavramları, sembolleri ve genellemeleri daha az anlayabilmektedirler (Patri, 1990; Eripek, 1996; Rusch, Linneman ve Rylance, 1997).
Zihinsel özürlü çocuklar, öğrenme ve diğer aktivitelere (gerekli zaman dilimi içerisinde) dikkatlerini odaklamada başarısızdırlar. Dikkat süreleri kısa ve dağınıktır. Bu durum, öğrenme aktivitesi ile ulaşılmaya çalışılan hedefe ulaşılamamasına neden olmaktadır. Özellikle seçici dikkat ile ilgili sorunları, dikkatlerini vermeleri gereken yere değil, kişinin davranışlarına odaklamaları ile kendini göstermektedir (Özsoy, Özyürek ve Eripek, 1989).
3 - DİL GELİŞİMİ: Yapılan araştırmalarda, zihinsel özürlü çocukların dil gelişim düzeylerinin zeka yaşı düzeylerinden daha düşük olduğu bulunmuştur. Ayrıca alıcı dil düzeyleri, ifade edici dil düzeylerinden daha yüksektir. Konuşmaya genellikle yaşıtlarından daha geç başlamaktadırlar. Dil gelişimi özürün şiddetine bağlı olarak yavaş ilerlemektedir. Dil ve konuşma problemleri bulunmakta, ses ve artikülasyon bozuklukları normal çocuklardan daha sık görülmektedir (Eripek, 1996).
4 - SOSYAL VE DUYGUSAL GELİŞİM: Zihinsel özürlü bireylerin sosyal ve kişilik özelliklerinde tipik bazı problemler görülmektedir. Bu problemler kısmen toplumdaki bireylerin bu çocuklara yönelik tutum ve davranışlarıyla, kısmen de çocuğun geçmişte kendisinden beklenen davranışları yerine getirmedeki başarısızlıklarıyla ilgilidir (Rusch, Linneman ve Rylance, 1997).
Zihinsel özürlü bireyler, kişinin topluma uyumunda önemli rol oynayan uyumsal davranış şekilleri açısından yetersizdirler. Bu yetersizlikleri, topluma sosyal uyumlarını güçleştirmekte, gerekli eğitimsel ve psikolojik önlemler alınmadığı taktirde sosyal uyumları imkansız hale gelmektedir (Ersoy ve Avcı, 2000).
Zihinsel Özürlü Bireylerde Fiziksel Uygunluk
Yapılan araştırmalarda zihinsel özürlü bireylerin fiziksel uygunluk düzeylerinin zihinsel özürlü olmayan bireylerden daha düşük olduğu bulunmuştur. Zihinsel özürlü çocukların fiziksel uygunluk düzeylerinin düşük olması ve reaksiyon zamanlarının(kişiye bir uyarının verilmesi ile kişinin uyarana verdiği cevabın başlangıcı arasında geçen zaman dilimi) uzun olması günlük yaşam aktivitelerinde bağımsız olmalarını engelleyen önemli problemler arasındadır (Ün ve Erbahçeci, 2001; Ün, Erbahçeci ve Ergun, 2001).
Zihinsel özürlü bireylerin uygun uyarının seçilmesinde, buna uygun cevabın verilmesinde ve algılanan bilgilerin depolanmasında başarısız oldukları açıklanmıştır (Leclair,Polock ve Elliott 1993). Zihinsel özürlü bireylerin bilgi işlem süreçleri yavaş ve yetersizdir. Bu nedenle de öğrenme, hafıza ve reaksiyon zamanları olumsuz yönde etkilenir (Mosley, 1985). Zihinsel özürlü bireylerin reaksiyon zamanı, normal bireylerin reaksiyon zamanı ile karşılaştırıldığında daha uzun bulunmuştur (Mosley, 1985; Saccuzzo ve Michael, 1984; Gardepe ve Runcie, 1983).
Zihinsel özürlü bireyleri zihinsel özürlü olmayan bireylerden ayıran en önemli iki özellik; dikkatlerini toplama ve tekrarlama işleminde yetersiz kalmalarıdır. Dikkatin herhangi bir aktiviteye hazırlıklı olma, uyarıyı algılama ve cevap işlemi komponentlerini içeren bir yönetici olduğu ileri sürülmüştür. Genel dikkat, bilgi işlem sisteminin tüm yönlerini etkiler. Genel dikkatte meydana gelen bozukluktan dolayı zihinsel özürlü bireyler reaksiyon zamanı işlevinde düşük performans gösterirler (Matson, 1983).
Fiziksel aktivite ve egzersiz sağlıklı bireyler için olduğu gibi zihinsel özürlü bireyler için de bir o kadar hatta daha önemlidir. Böyle olmasına karşın bu popülasyondan elde edilen bilgiler yeterli değildir (Pitetti ve Campbell, 1991). Zihinsel özürlü bireyler uzun yıllar yaşayabildikleri için bu bireylerde yaşlı popülasyonun sayısı da artmaktadır (Seltzer ve Krauss, 1987). Bu nedenle zihinsel özürlü yaşlı bireylerin fiziksel uygunluk düzeylerinin belirli seviyede tutulması ve geliştirilmesinin önemli olduğu açıklanmıştır. Zihinsel özürlü yaşlılarda kardiyovasküler bozukluklar oldukça yaygındır ve yaşamdan beklentileri doğrudan aktivite ile ilgilidir. Bu nedenle zihinsel özürlü bireylere egzersizin önerilmesi önem taşımaktadır (Pitetti ve Campbell, 1991).
Zihinsel özürlü bireyler, zihinsel özürlü olmayan bireyler ile karşılaştırıldıklarında obezite (şişmanlık) görülme oranının oldukça yüksek olduğu bulunmuştur. Yapılan araştırmalarda, obezite (şişmanlık) ile zeka düzeyleri arasında ters bir ilişki olduğu belirtilmiştir (Kell ve Rimmer, 1987; Kreze, Zelinda ve Juhas, 1974). Bu bilgilere rağmen zihinsel özürlü bireyler arasında obezite görülme oranı çok fazla araştırılmamıştır. Hafif ve orta derecede zihinsel özürü olan bireylerde obezite oranının ciddi ve ağır olanlara göre daha fazla olduğu görülmektedir. Hafif ve orta derecede zihinsel özürlü kadınların %38’i, erkeklerin %28’i obez bulunurken, diğer grupta bu oranın kadınlarda %28, erkeklerde %7 olduğu açıklanmıştır (Fernhall, 1993).
Zihinsel özürlü bireylerde obezitenin temel nedeni, uygun olmayan beslenme alışkanlığı ve inaktivitedir. Ağır derecede zihinsel özürlü bireyler başkalarına bağımlı bir hayat sürdürdükleri için bu grupta obezitenin görülme oranı daha düşüktür. Hafif ve orta derecede olanlar ise başkalarına daha az bağımlı yaşamakta, ne zaman, ne kadar ve hangi sıklıkta yiyeceklerine kendileri karar vermektedirler. Bu durum obezite görülme oranını arttırmaktadır (Fernhall, 1993).
Obezite gelişiminin önlenmesi ve obez olan zihinsel özürlü bireylerde vücut yağ oranının azaltılmasına yönelik çalışmaların yapılması önem taşımaktadır.
Pek çok çalışma, zihinsel özürlü yetişkin bireylerin kuvvet seviyelerinin zihinsel özürlü olmayan bireylerden düşük olduğuna dikkat çekmektedir. Kas kuvveti ve enduransı, ağırlık taşımak ve kaldırmak, merdiven inip çıkmak, iyi bir duruşu devam ettirmek, işle ilgili aktiviteleri yerine getirmek dahil günlük aktivitelerde geliştirilmiş performans ile ilişkilidir. Kuvvet azlığı, osteoporozun (kemik erimesi) gelişmesine ve travma riskinin artmasına neden olur (Feliz, McCubbin ve Shaw; 1998).
Kuvvet eğitim programı; kişinin hoşlandığı, ilerleyici, kişiye özel planlanmış, gövde, kol ve bacaklardaki özel kas gruplarını hedefleyen aktiviteleri içermelidir (Rimmer ve Kelly, 1991). İdeal programın haftada 3 gün, 15-20 dk süren seansları içermesi gerektiği belirtilmiştir. Kas kuvvetini artırmak için; elastik bantlar, ağırlıklar, ağırlık makinaları, kalistenik (büyük kas gruplarını içeren) ve ağırlık kaldırma egzersizlerinin kullanılabileceği açıklanmıştır.
Rimmer ve Kelly (1991), zihinsel özürlü bireyler için kas kuvvetini arttırmaya yönelik bir program geliştirmişlerdir.Bu programın içeriğinde şunlar yer almaktadır:
1 - Her çalışma seansı 8-10 tekrardan oluşur
2 - Birinci seans için 1 maksimum tekrarın (bir defada kaldırılan maksimum ağırlık) %30’u
3 - İkinci seansta 1 maksimum tekrarın %60’ı
4 - Üçüncü sette 1 maksimum tekrarın %70 ‘i alınır.
Çalışan kas grubuna göre 1 maksimum tekrar belirli aralıklarla belirlenmelidir.
Zihinsel özürlü bireylerin kas kuvveti ve enduransı üzerine yapılan çalışmaların çoğu saha çalışmaları olmuştur. Bunlar sit-ups (mekik), push-ups (şınav çekme), bükülü kolla asılma ve pull-ups (barfiks çekme) testleridir (Fernhall, 1993; Campbell, 1973; Speakman, 1977).
Saha testleri, zihinsel özürlü bireyler için geçerli ve güvenilir test yöntemi değildir. Bu testleri yaparken testin iyi anlaşılmaması ve motivasyon eksikliği problemleri vardır. Zihinsel özürlü bireyler için bükülü kolla asılma testinin güvenilirliği oldukça düşüktür. (r=0.48). Bununla birlikte sit-ups (mekik) testinin hem çocuklar hem de yetişkinler için güvenilirliği daha yüksektir. (r=0.66-0.90) (Londere ve Johnson, 1974; Pizarro, 1990).
Sit-ups (mekik) ve push-ups gibi saha testleri kas kuvvetini ölçmede iyi bir değerlendirme yöntemi değildir. İzometrik ve izokinetik laboratuar testleri zihinsel özürlü bireyler için daha objektif bilgiler sağlar (Fernhall, 1993). Fernhall (1993), yetişkin zihinsel özürlü bireylerin kas kuvvetini, zihinsel özürlü olmayan bireylerle kıyaslamış, üst ekstremite (kollar) kas kuvvetini zihinsel özürlü olmayan bireylerinkinin %78, alt ekstremite (bacaklar) kas kuvvetini %71 olarak bulmuştur. Pitetti (1990), yaptığı bir araştırmada, izokinetik diz fleksiyon (dizi bükme)-ekstansiyon (dizi açma) kas kuvvetinde benzer sonuçlar elde etmiştir. Zihinsel özürlü bireylerin izokinetik diz fleksiyon ve ekstansiyon kas kuvveti zihinsel özürlü olmayan bireylerden daha düşük bulunmuştur. Alt ekstremite (bacak) kas kuvveti belirgin olarak max VO 2 (maksimum oksijen tüketimi) ve koşu performansı ile yakından ilişkilidir ve zihinsel özürlü olmayan bireylerle kıyaslandığında daha düşüktür. Bu nedenle bu populasyonda, zayıf kas kuvvetinin max VO 2’ yi limitleyen faktör olduğu açıklanmıştır (Horvat ve arkadaşları, 2000).
Kardiyovasküler Uygunluk
Kardiyovasküler uygunluk, fiziksel uygunluğun en önemli parametrelerinden biri olarak kabul edilmektedir. Bunun nedeni ise genel sağlık durumu ve koroner arter hastalığı ile yakından ilişkili olmasıdır (Peters, Cady, Bischoff, Bernstein ve Pike, 1983). Ayrıca kardiyovasküler uygunluk, boş zaman aktiviteleri ve yaşam kalitesi için gerekli olan önemli bir parametredir. Hem zihinsel özürlü bireyler hem de sağlıklı bireylerin iş performansı ile yaşam kalitesi arasında pozitif bir ilişki vardır (Fernhal, Tymeson ve Webster, 1988).
Laboratuar çalışmalarından temel alınarak yapılan çalışmalarda 18-40 yaş grubu zihinsel özürlü bireylerin kardiyorespiratuar kapasiteleri değerlendirilmiş ve maksimum oksijen tüketim değerleri en düşük 30 ml. kg -1 . dk -1 ile 38-42 ml. kg -1 . dk -1 arasında bulunmuştur (Kittredge ve arkadaşları, 1994; McCubbin ve arkadaşları, 1997). Çalışmalarda, kadınlar ve erkeklerin kardiyovasküler endurans düzeyleri kıyaslanmış, kadınların kardiovasküler endurans düzeylerinin erkeklerden %10-20 arasında düşük olduğu belirtilmiştir (Fernhall ve arkadaşları, 1996; Frey ve arkadaşları, 1999). Bu verilerin zihinsel özürlü olmayan bireyler arasındaki farkla uyumlu olduğu görülmüştür.
Zihinsel özürlü olan ve olmayan bireylerin maxVO 2 ’lerinin (maksimal oksijen tüketimi) değerleri karşılaştırıldığında zihinsel özürlü bireylerin max VO 2 ’nin düşük veya birbirine benzer olduğu rapor edilmiştir. Fernhall, Pitetti ve arkadaşları yaptıkları araştırmada çocuk ve yetişkin zihinsel özürlü bireylerin maxVO 2 değerlerini erkeklerde 32-36 ml. kg -1 . dk -1 , kadınlarda 26-35 ml. kg -1 . dk -1 olarak bildirmişlerdir ( Fernhall ve arkadaşları, 1996). Başka bir çalışmada ise kadın ve erkeklerin kardiyovasküler endurans seviyelerinin 39.4-46 ml. kg -1 . dk -1 arasında olduğu açıklanmıştır (Fernhall ve arkadaşları, 2000). Teo-Hoh ve McCubbin (1999), çocuk ve yetişkin zihinsel özürlü grupta maxVO 2 normal değerinin 41 ml. kg -1 . dk -1 olduğunu rapor etmişlerdir.
Zihinsel özürlü bireylerde fizyolojik değişiklikler elde etmek için bunlara 20-30 dk’lık yüksek yoğunlukta egzersiz vermek sorunlara neden olabilir. Bu durumda egzersize, iş yükünü yavaş yavaş, aşamalı olarak arttırarak başlamak en iyisidir. 5 veya 10 dk’lık bir aktivite ile başlanır ve kişilerin kalp hızı ölçümüyle yoğunluk derecesi ayarlanır (Rimmer, 2000).
Her ne kadar fiziksel aktivitenin herhangi bir tipini gerçekleştirmek sağlığa faydalı olsa da maksimal kalp hızının belirlenmesi ile egzersiz şiddetinin ayarlanması sağlığa daha fazla yarar sağlayacaktır. The American College of Sports Medicine (ACSM), maksimal kalp hızının %55-90’ı arasında bir hedef kalp hızının uygun olacağını bildirmiştir. ACSM daha önce egzersiz yapmamış bireyler için de %55-64’lük kalp hızının iyi bir başlangıç olduğuna dikkat çekmiştir. Bir kişinin hedef kalp hızı (HKH) şu formülle hesaplanır (Rimmer, 2000):
HKH=220-yaş
2. Aşama=(220-yaş) -kişinin istirahat kalp hızı
3. Aşama=2. aşamadan elde edilen değer x egzersizin yoğunluğu
4. Aşama=3. aşamadan elde edilen değer +istirahat kalp hızı
Genellikle egzersizin yoğunluğu belirlenirken istirahat kalp hızının %60’ı alınır. HKH belirlendikten sonra bu kalp hızında egzersiz yapılmalıdır. Egzersizin hangi şiddette yapılacağı HKH hesaplanması sonucunda belirlenir. Egzersizin şiddeti kadar süresi ve sıklığıda önemlidir. Her gün yapılan düzenli aktivitelerin sağlığa faydası daha fazla olsa da, haftada 3 gün yapılacak aktivitelerin de etkili olduğu vurgulanmaktadır. Aktivitenin süresi minumum 30 dk, ideal programın ise yaklaşık 60 dk sürmesi gerektiği belirtilmektedir.
Zihinsel Özürlü Bireylerde Düşük Aeorobik Kapasiteye Neden Olabilecek Faktörler
1 - Motivasyon ve konunun anlaşılmaması: 1970-1980 yılları arasında zihinsel özürlü bireylerde, düşük kardiyovasküler test sonuçlarının yaygın olarak öne sürülen sebeplerinden birinin, motivasyon eksikliği ve konunun anlaşılmaması olduğu açıklanmıştır (McCubbin ve arkadaşları,1997). Normal zeka puanının düşük olması ve davranışsal problemler bu sonucu ortaya çıkaran faktörlerdir.
2 - Fiziksel Aktivite Yokluğu: Zihinsel özürlü bireylerin çoğu (çocuk, yetişkin, adölesan) düzenli olarak bir fiziksel aktiviteye katılamamaktadırlar. Bu nedenden dolayı literatürde fiziksel aktivite yokluğunun düşük kardiyorespiratuar uygunluğa neden olduğu kabul edilmektedir (Fernhall, 1993).
Frey ve arkadaşları aktif olan zihinsel özürlü bireylerle, sedanter yaşayan bireyleri karşılaştırmışlar ve aktif olan grubun kardiyovasküler uygunluklarının yüksek olduğunu göstermişlerdir (Frey ve arkadaşları). Frey ve arkadaşları (1999) maksimal oksijen tüketiminin iyi eğitilmiş koşucularda 56.3 ml. kg -1 . dk -1 , sedanter bireylerde de 30-40 ml. kg -1 . dk -1 arasında olduğunu bildirmişlerdir. Bu araştırmalar göstermektedir ki yaşam şekli (aktif veya sedanter), genel populasyonda olduğu gibi zihinsel özürlü bireylerin kardiyovasküler uygunluk düzeyleri üzerinde de etkilidir.
Zihinsel özürlü çocukların dikkat süreleri kısa ve öğrenme yetenekleri oldukça azdır. Fiziksel uygunluk eğitim programı, bu çocukların fiziksel uygunluk düzeylerini geliştirdiği gibi bu çocukların daha dikkatli olmalarını ve öğrenme yeteneklerinin artmasını sağlar. Fiziksel aktivite ve egzersiz programları zihinsel özürlü çocukların mental düzeylerinde herhangi bir değişiklik yapmamasına rağmen bu çocukların toplumla entegrasyonunda önemli yer tutan adaptif davranışların gelişmesine katkıda bulunacaktır. Yüksek düzeyde fiziksel uygunluğu olanlar uyarıya daha hızlı tepki vermekte, aerobik antrenman şekilleri ise zihinsel süreci hızlandırmaktadır.
* Yrd. Doç. Dr., Abant İzzet Baysal Üniversitesi K.D. Fizik Tedavi ve Rehabilitasyon Yüksekokulu.
** Yrd. Doç. Dr., Anadolu Üniversitesi Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu.
Kaynak: T.C. Başbakanlık Özürlüler İdaresi - Özürlülük Araştırmaları ve İstatistik Dairesi Başkanlığı