02 NİSAN OTİZM FARKINDALIK GÜNÜNDE FARK ETMEMıZ GEREKENLER
Prof. Dr. Gönül Kırcaali iftar
Bundan 60 yıl kadar önce ABD’de çocuk psikiyatrı olarak çalışan Dr. Kanner, dış
dünyadan kendilerini tümüyle soyutlamış bazı çocukları anlatmak için ‘otizm’ kavramını
kullanmıştı. Günümüzde her 150 çocuktan birinin otizm kategorisinde yer aldığı biliniyor.
Dolayısıyla, otizm günümüzde rastlanan en yaygın nörolojik bozukluk olma özelliğini
gösteriyor.
Otizmli çocuklar başkalarıyla etkileşime girmekten kaçınıyorlar. Örneğin, ‘ce-e’
oyunu gibi diğer çocukların pek sevdiği etkileşimli oyunlara hiç ilgi göstermeyebiliyorlar. Dil
ve iletişim becerileri de oldukça yetersiz. Ya hiç konuşmuyorlar, ya da sıra dışı konuşma
özellikleri gösteriyorlar. Örneğin, TV reklamlarından ezberledikleri sözleri ilişkisiz
zamanlarda tekrarlayıp durabiliyorlar. Başkalarının söylediklerini anlamakta da zorlanıyorlar.
Örneğin, adlarıyla seslenildiğinde dönüp bakmıyorlar çoğu kez. Belirtilen iletişim sorunlarıyla
yakından ilişkili olarak, saldırganlık davranışlarına da sıklıkla rastlanıyor.
Otizmli çocuklarda yoğun takıntılı davranışlar da gözleniyor. Örneğin, ellerine geçen
bir çay tabağını saatlerce döndürebiliyorlar ya da parmak uçlarında odanın bir köşesinden
diğerine dakikalarca koşabiliyorlar.
Yapılan araştırmalar, yukarıda sıralanan özelliklerin, beyin ve sinir sistemindeki
sorunlardan kaynaklandığı yönünde bilgiler sağlıyor. Pek çok genin de bir şekilde otizmle
bağlantılı olduğu belirlenmiş durumda. Ancak, otizmin genetik sırrı henüz çözülebilmiş değil.
Ayrıca, otizmi tedavi eden bir ilaç da henüz yok.
Öyleyse, tedavisi olmayan bu sorunla boğuşan binlerce çocuğu nasıl bir gelecek
bekliyor? İyi haber şu: Erken yaşta uygun bir eğitim alabilenlerin yarısına yakını birkaç yıl
içinde bu sorundan büyük ölçüde kurtuluyor. Geri kalanlar da az ya da çok ilerliyor. Kötü
haber de şu: Böyle bir eğitimin 3-4 yaştan önce başlaması, haftada en az 20 saat olması ve çok
özel yöntemlerle yürütülmesi gerekiyor. Yapılan araştırmalar, böyle bir eğitimin uygulamalı
davranış analizine (ABA) dayalı olması gerektiğini de gösteriyor.
Düşünün ki, her çocuğa en temel iletişim becerilerini bile sistematik bir süreçle
öğretmeye çalışacaksınız. Sözel iletişimde ilerleyemeyen çocuklara resimlerle ya da jestlerle
iletişim kurmayı öğreteceksiniz. Yanı sıra taklit etmeyi, sosyalleşmeyi, takıntılardan
kurtulmayı, günlük yaşam becerilerini, çeşitli kavramları vb. de öğreteceksiniz. Haliyle, böyle
bir eğitim oldukça zahmetli ve masraflı. Ancak, birincisi, şu an için başka çare yok! İkincisi
ve daha da önemlisi, pek çok çocuk birkaç yıl içinde normal eğitime devam edebilir hale
geldiği için, uzun dönemde karımız çok!
Tohum Otizm Vakfı 2003 yılında Mine Narin başkanlığında otizmin ülkemizde
bilimsel olarak ele alınmasına katkıda bulunmak amacıyla kurulmuş bir STK. Vakfın bir özel
eğitim okulu var. Bu okul, ülkemizde yukarıda belirtilen özelliklerde eğitim sağlayan ender
kurumlardan biri. Ayrıca Vakıf, otizmin erken dönemde tanılanmasından eğitmenlerin
eğitilmesine kadar pek çok projede Sağlık ve Milli Eğitim Bakanlıklarıyla işbirliği içerisinde
çalışıyor.
Bundan birkaç yıl önce 2 Nisan günü, ‘Dünya Otizm Farkındalık Günü’ olarak, Nisan
ayı ise ‘Dünya Otizm Farkındalık Ayı’ olarak ilan edildi. Nisan ayı boyunca TV
ekranlarından gazete sayfalarına, alış-veriş merkezlerinden pazar yerlerine kadar pek çok
yerde otizmle ilişkili etkinlikler yapacağız. Amacımız, size otizmi anlatmak… Ve
desteğinizle, ülkemizde %10 bile olmayan otizmli çocukların okullaşma oranını %100’e
çıkarmak…
.ALINTIDIR.