Evvel zamanda bir kasabanın kedileri pek çokmuş. Kediler, çöp tenekelerinden, insan artıklarından beslenirlermiş. Gel zaman, git zaman bu kasabaya yeni bir başkan seçilince olan olmuş. Kasabanın kedileri insanlar tarafından horlanmış, aşağılanmış, çünkü başkan kedileri hiç sevmiyormuş. Yemek artıklarını toprağa gömmüşler, kediler aç kalmış.
Kedilerin padişahı, kasabanın ileri gelen kedileriyle bir toplantı yapmış. Hal ve gidiş çok kötüymüş. Sonunda kediler, bu kasabadan ayrılarak civar köy ve kasabalara dağılmışlar.
Kedisiz kalan kasabayı kısa sürede fareler istila etmiş. Evlerde fareler, yollarda fareler; kasabalılar ne yapacaklarını şaşırmışlar. Kasabalılar da bir toplantı yapmışlar ve bu toplantıda kedi düşmanı olmayan bir başkan seçmişler.
Yeni başkan, kedilerin padişahına giderek, hürmetlerini sunmuş, olanlar için, özür dilemiş ve eğer geri dönerlerse kedileri köfteyle, dolmayla besleyeceklerini söylemiş. Kedilerin padişahı, bir denemekte yarar var deyip, çevre köy ve kasabalara giden kedilere haberciler yollayıp, eski kasabalarına davet etmiş.
Kediler geri dönünce ortalıkta fareden eser kalmamış. Böylelikle kasaba fare belasından kurtulmuş. Kasabalılar, saygıdeğer ve dost kedileri en iyi yiyeceklerle beslemişler.
Kediler öyledir, bahçede, yolda görürsünüz ve pist dersiniz kaçar gider. Bazen bir kedi görürsünüz size yalvararak bakar, bazen bir yavru kedi görürsünüz size miyav der, açım, bana yiyecek bir şeyler verebilir misiniz, demektir bu. Onları dışlamayalım, onlara sevgiyle yaklaşalım, onları besleyelim. Bahçede, sokakta bir kedi yerine on fare görmek istemiyorsan buna kendini mecbur hissetmelisin.
SON
Serdar Yıldırım