Bir varmış bir yokmuş. Zamanın birinde minik bir kuş yaşarmış.Bu minik kuş annesinin izin vermemesine rağmen sık sık yuvadan uzaklaşırmış. Tanımadığı başka kuşlarla hep güvenirmiş. Onlarla çokça vakit geçirirmiş. Bir gün yine annesinden izin almadan, yemek aramak için yuvasından uçmuş. Her tarafı gezmiş dolaşmış. Bulduğu ekmek kırıntılarıyla karnını doyurmuş. Su birikintilerinden su içmiş, sonra yuvasına çekilmiş. Karnı doyduğu için çok keyifliymiş. Öğlen uykusuna yatmış. Bir rüya görmüş. Rüyasında yuvasına büyük bir kuş gelmiş, minik kuşun kanadından tutmuş:
-Gel seninle parka gidelim, demiş.
Minik kuş biraz düşünmüş:
-Ama ben seni tanımıyorum ki, demiş.
-Merak etme tanışırız, demiş büyük kuş.
Sonra birlikte uçarak bir parka gitmişler. Parkta salıncaklar varmış.Bir güzel sallanmışlar. Karınları acıkmış. Bir lokantaya gitmişler. Minik kuş döner yemek istemiş. Büyük kuş da köfte yemek istemiş. Yemekten sonra:
-Şimdi de bizim eve gidelim, demiş büyük kuş.
-Evinize gidemem, sizi yeteri kadar tanımıyorum ki, demiş minik kuş.
-Seninle salıncakta sallandık, lokantada yemek yedik. Tanıştık ya, demiş büyük kuş.
Minik kuş biraz düşünmüş:
-Tamam, gidelim, demiş. Birlikte büyük kuşun evine gitmişler. Büyük kuş minik kuşu kafese kapatmış.
-Ha ha ha! Seni nasıl da kandırdım… Artık ömrünün sonuna kadar bu kafeste kalacaksın, demiş. Minik kuş çok korkmuş. Kan ter içinde uykudan uyanmış.
Gördüğünün sadece bir rüya olduğunu anlamış ve rahatlamış. O günden sonra, “Ya rüyamdaki gibi bir olayı gerçekten yaşarsam…” diye düşünmüş ve annesinden izin almadan hiçbir yere gitmemiş. Tanımadığı kimselere de fazla güvenmemiş.
ÜLKÜ DUYSAK