Çocuklara renkleri yerinde kullanmayı öğretmenin bazı kuralları vardır, ama bu kuralların çok erken yaşlarda uygulamaması gerekir. Her çocuk renklerle arasındaki özel ilişkiyi kendi kendisine kurmalıdır. Renk iki şekilde kullanılabilir:
Renklerin doğaya uygun olarak kullanılması: deniz mavi, otlar yeşil, ay beyaz.
Renklerin belirli hiçbir kurala uymayan ve iç dünyanın temel duygularını açığa çıkan bilinç altına göre kullanılması. Ne yazık ki okulların çoğu, modern sanat anlayışının renk konusunda getirdiği gelişmelere kapalıdır. Empresyonist ressamlardan sonra çağımızda, bir rengin kendisiyle anlatmak istediği şey arasındaki bağlantı kurulamamıştır. Eskiden yeşil bir renkti, ama aynı zamanda bir ağacı, bir otlağı simgeliyordu. Modern resimde yeşil, yeşil olmayan bir eşya içinde kullanılabiliyor. Gauguin’in fırtınalı yaşamını simgeleyen yeşil atlı gibi.
Böylece renk gerçek karşısında tam bir bağımsızlık kazandı ve günümüz ressamları, renge bir sembol olarak yaklaşmaya başladı. Estetik anlayışımız renklere karşı ani bir tepki gösteriyor, hiçbir teorik bilgimiz olmasa bile, sezgilerimizle resmin derinliğini, sıcaklığını, renk tonlarını algılayabiliyor, duygularımızla ödeştirebiliyoruz.
Bu tablo karşısında genellikle tek bir renkten etkilenmez, farklı renklerin uyum içinde olduğu, eserin bütününü severiz. Müzikte de böyledir. Farklı seslerin bir uyum içinde bir araya gelmesinden bir müzik eseri doğar. Müzisyenden de belli notları yan yana getirmesi istenemez. Her şey kurallara göre yapılırsa, ne resimde ne de müzikte “dahilere” rastlanmazdı. İşte yaratıcı kişiler, tıpkı notaları olduğu gibi renkleri farklı biçimlerde karıştırarak, orijinal resimler yaratırlar.
Renkli karton parçalarından yararlanarak, çocukta ki bir yetenek ortaya çıkarılabilir. En yetenekli çocuklar, genellikle farklı renkleri simetrik olmayan karışık bir biçimde yan yana getirerek, göze hoş gelen komposizyonları yapmayı başarırlar. Ve kullanımında kuralların en aza indirildiği ressam ve grafiklerin doğal olarak kullanıldığı metotlar vardır.
Resim yapma yeteneği olan bir çocuk, belirli kurallara uymaya zorlanırsa bu yeteneğini tamamen kaybedebilir. Çünkü sanat yaratıcılık demektir. Kural da yaratıcılığın düşmanıdır. Ünlü ressamların çoğu, resim yapmayı kendi kendilerine öğrenmiş. Sadece çok basit bazı temel kurallarla yetinmişlerdir. Genellikle çocuğun bir resim “diploması” yoktur. Bu arada küçükken çok güzel resim yaptığı halde sonradan bir resim akademisine gidip, bu yeteneklerini kaybeden gençlerde vardır. Kurallar, onların kişilik özelliklerini ve yaratıcılıklarını etkilemiş, yok etmiştir.
ALINTIDIR...