Neslihan öğretmenim belli ki, genç müdürün olmuş.
Benim de yeni mezun bir bölüm şefim olmuştu.
Öncelikle şunu belirtmek istiyorum ki; Yeni mezunun bilgileri tazedir, ancak deneyimi yoktur. Eski mezunlar kendilerini yenilemiş, gençlerden yeni bilgileri alabilmişse deneyimlerine deneyim katarlar. O nedenle her iki yaş grubunun da birbirinden öğreneceği çok bilgi ve deneyim vardır. Ne büyük 'Herşeyi ben bilirim', demeli, ne de yeni mezun 'ben herşeyi daha da iyi bilirim.'', demeli. Alçak gönüllü olup birlikte ekip ruhu ile çalışmak, mesleğimiz dışında olanların gözünde bizleri toplumda daha saygın hale getirir.
*Herşeyden önce basamaklar tek tek çıkılmalı ki, iz bıraksın.
*İdareci olabilmek için öğretmenin sıkıntılarını anlamak gerek. İyi bir idareci, çalışanların duygularını anlayabilendir, empati kurabilendir. Basamaklar ikişer üçer çıkılıyorsa sorunların ne olduğu bilinemez. Ben sadece idarecilik için değil, akademisyenler için de aynı tezi savunuyorum. Önce o tozu yutmak gerek.
Bir öğretmenin devlet okulundan önce 'Özel Okul' tozunu da yutması gerektiğini yazıyorum. Böylece devlet okulunda daha başarılı olunacaktır. Zira bazı durumlar yeni mezunlara zor gelebiliyor. Oysa daha farklı şartlarda çalışıldığında mutluluğu yakalayabiliyorsunuz. Zoru görmeyen, karşılaştığı ilk engelde havlu atıyor.
Hem özelde hem de devlet okulunda çalışarak deneyim edinmiş bir öğretmen, idareci olmak istediğinde makamını hakkı ile dolduracaktır. Çalıştığı okulun, çevrenin, öğretmenlerinin sorunlarını bilir, çözüm önerir, çözer, adildir, kanun, tüzük, yönetmelik bilgisi tamdır, yenilen bilgileri takip eder ve asıl önemlisi statikocu olmaz.
Daha ne diyeyim, öğretmenim? Unuttuğum bir madde kaldı mı?
Meslekte mutlu olmak için ne istenildiğini iyi bilmek gerek. İdareci olan 'Öğretmen Olamaz.''