Kibrit kutusu kadar evimiz olacaktı
Evin içi on tane çocukla dolacaktı
Kızların adını anne, oğlanların adını baba koyacaktı
Komşular, misafirler çocukların adını karıştıracaktı.
Kibrit kutusu kadar evimiz olacaktı
Gökkuşağı mutluluk olup evimizi saracaktı
Güneş soba olup evimizi ısıtacaktı
Pencereleri açtık mı, rüzgar evimizi süpürecekti.
Hayallerimi sakladığım kibrit kutusu sol göğüs cebimde
Uzun zaman var ki, onu açıp bakmadım
Halımız, koltuğumuz daha yoktu ama evlendikten sonra alacaktık
Ben edi, sen büdü kilim üstünde kıvrılıp yatacaktık.
Kapıda arabam olmayacaktı ama ben de adamdım
Daha iyi bir iş bulur, çalışır, evime bakardım
Serde askerlik vardı ama boş ver aldırma
Sayılı günler çabuk geçermiş, bilmez misin?
Evlenince bakkal, kasap borcu derler, ev kirası
Ev kirası olmayacak, onu düşünme
Bir bakkal borcu ne tutacak ki?
Kasap mı, et yemeyiveririz, olur biter.
Sevdalar saldım yalnızlığıma
Ümitler saldım umuduma
Nikah defteri diye hayal edip
İmzalar attım boş kağıtlara.
Daha nişanlıydık, ben yalnız kaldım
Sen trafik kazasında ölmesen ben yalnız gezmezdim
Yollarda avare dolaşıp geleceği ezmezdim
Bu şiiri yazdığım kalemi kırmazdım.
Nikahımız on haziran bilmem kaç yılındaydı
O güne ayarlıydı, zaman saati kuruluydu
Kiraladığımız gelinliğin evin duvarında asılıydı
Pek çok on haziran geldi geçti, sen dönmedin.
Serdar Yıldırım