Kimi Şili’den, kimi Endonezya’dan, kimi İngiltere’den …Dünyanın dört bir yanından gelen çocukların dilinde, farklı bir anlam kazanıyor benim Türkçem. Bazen bir bahar rüzgârı serinliğinde, bazen bir fırtına haşinliğinde dokunuyor yüreğime. Bazen hasret kokuyor,bazen vuslat. Alıp götürüyor beni bilmediğim yerlere. Ovalara, dağlara, düzlere…
Hasretinle yandı gönlüm.
Yandı yandı söndü gönlüm.
Evvel yükseklerden uçtu;
Düze indi şimdi gönlüm.
Aramızda karlı dağlar.
Hasretin bağrımda kışlar.
Başa geldi olmaz işler.
Yokluğundan öldü gönlüm.
Dinliyorum…. Dinledikçe tarifsiz duygular yükleniyorum. Dünyanın her yerinden ses veriyor benim Türkçem. Tenimde hasret dokunuşlarını hissediyorum.
Uzak yaylalarda bir otağ kuruyorum sonra.Ak yazmalı nineler,elleri kınalı gelin kızlar geçiyor gözlerimin önünden. Bulutlarla söyleşiyor,ırmaklarla çağlıyorum. Anlatılamayan müthiş bir duyguyla sarsılıyorum.
Sen gülünce güller açar Gülpembe
Bülbüller seni söyler ,biz dinlerdik Gülpembe
Sen gelince bahar gelir Gülpembe
Dereler seni çağlar, sevinirdik Gülpembe
Üveyikler kanat çırpıyor gökyüzünde. Mavinin özgürlüğünü kuşanıyorum. Bir meltem saçlarımı savuruyor,ürperiyorum.
Toprağın kokusunu duyuyorum buram buram. Kuş cıvıltılarını dinliyor,gökkuşağı renklerine bürünüyorum.
Güz yağmurlarıyla bir gün göçtün gittin sen, inanamadık Gülpembe
Bizim iller sessiz, bizim iller sensiz olamadı, Gülpembe
Dudağımda son bir türkü Gülpembe
Hâlâ hep seni söyler, seni çağırır Gülpembe
Ayrılığın acısı çörekleniyor yüreğime. Aralıyorum kapıyı,soluklanıyorum Yahya Kemal’in bir şiirinde.
“Dönülmez akşamın ufkundayız vakit çok geç.
Bu son fasıldır ey ömrüm nasıl geçersen geç...”
Dudağımda son bir türkü Gülpembe
Hâlâ hep seni söyler, seni çağırır Gülpembe
Gidiyor Gülpembe ve ben onu görüyorum bir bulutun içinde.
Türkçem… Ağıtlarım, mutluluklarım, acılarım… Türkçem...Ağrılarım, sancılarım... Türkçem… Dünyanın dört bir yanında açan bahar dallarım.Seninle dile gelir bütün duygularım.Hüzün çiçeğim… Dilimdeki tek gerçeğim.
Necip Fazıl’ın “Sakarya” şiirini okuyor bir çocuk:
“İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
Bir yanda akan benim,öbür yanda Sakarya.
Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak…"
Ne de güzel konuşuyorlar benim ana dilimi… Seviniyorum,övünüyorum.Türkçemin tohumları ayrı ayrı topraklarda boy veriyor. Gururlanıyorum.
Bugün ben, renkleri ayrı, dilleri ayrı,ülkeleri ayrı;ama yürekleri aynı coşkuyla çarpan dünya çocuklarının dilinden Türkçemi dinliyorum.
Ülkü Duysak
NOT:Geçen seneki "Türkçe Olimpiyatları" ndan etkilenerek yazmış olduğum bir yazı