BENDE EMEĞİ VAR/SUNAY AKIN
Anadolunun orta vilayetlerinden birinde, tam ortasındaki bir köyde yavaş yavaş güneş batmaya hava kararmaya başlar. Karanlık iyice çöker köyün üzerine. Yatsı ezanı okunmuş, namazlar kılınmış, artık bütün köy evlerinde tatlı bir uyku telaşı almaya başlamıştır. Evlerde ışıklar bir bir sönmeye başlar.
Evlerden birinde de bir kadın ve adam yatma hazırlığı yapmaktadır. Erken yatıp yarın sabaha, güneş ışığına erken uyanılacaktır. Tarlada otlar yolunacak, hayvanlar otlatılacak, sonra belki de günün yorgunluğu kahvede bir pişti masasında bir bardak çay ile atılacaktır. Adam üzerini değiştirir yatağına yönelir. Evin penceresinden karanlık bahçeye vuran ışıkta bir gölge belirir ağaçların arasında. Kadın pencereden dışarı bakar ve gülümser. Kadının sevgilisi bahçededir. Tam sözleştikleri gibi, sözleştikleri saatte aynı yerde adam onu beklemektedir. Birlikte kaçıp çok uzaklara gidip köy hayatından kurtulup belki de kendi mutluluklarını büyük kentlerde arayacaklardır.
Kadında kocası ile yatağa girer, uyur numarası yapar. Saatler biraz daha ilerledikten sonra kocasının uyuduğundan emin olan kadın ilk önce üzerini değiştirir sessiz sessiz. Sonra bohçasını atar bahçeye, sonra ayakkabılarını ve en sonunda da kendi atlar pencereden aşağıya. Sonra sevgilisinin yardımıyla ayağa kalkar. Gene sessizce bahçenin arka kapısından çıkıp koşmaya başlarlar. Tarlaları aşarlar, ovaları aşarlar, dereleri geçerler. Hala daha koşmaya devam ederler. Gün artık yavaş yavaş ağarmaya başlamış ama hala daha koşmaya devam ederler. Nasıl koşmasınlar ki? Arkalarından kovalıyan onca şey vardır. Namus belası, töre cinayetleri, yoksulluk, cefa, korku. Arkalarında bunlar varken nasıl durabilirler ki zaten? Saatler sonra kadın sevgilisine "Biraz durup dinlenelim. Hem ayağımda acıdı, içinde bir şeyler var" sanki der. Adam kadının bu isteği üzerine bir kayanın arkasına saklanarak dinlenecekleri bir yer arar. Bulduğu yerde kadın ayakkabısını çıkarır. Canın neden yandığını anlamak için. Ayakkabısnın içine baktığında kocası ile kara kış günleri için biriktirdiği bütün paranın ayakkabısının içinde olduğunu fark eder.
Geride bıraktığı kocası karısının kendisini terk edeceğini, bir başkası ile kaçacağını biliyor ve diyor ki; "Bende emeği var, yıllarca önüme yemek koydu, sırtımı sabunladı, keseledi, çamaşırlarımı yıkadı, ütüledi, bende emeği var...Yaban elde muhtaç olmasın..." Ve tüm birikimini kendinden uzaklaşıp giden o adımların içine koyan o güzel adamı hepiniz tanıyorsunuz... O adam AŞIK VEYSEL' dir...
Diyor ki Sunay Akın;
bu güzel insanların olduğu topraklarda, töre cinayetleri, kadını dövmek, şiddet uygulamak, namus cinayetleri bizden midir? hiç değildir! bu toplumun insanlarına yakışan o VEFA duygusur. Aşık Veysel' e layık olmamız gerekir...