BİR VARMIŞ BİR YOKMUŞ......
Masalların kurtarıcı avcısı
"Bundan sonra ne oluyor?" diye gözlerini aça aça bana bakıyor.
"Masal burada bitiyor" diyorum.
"Tamam da sonra ne oluyor?" diye ısrar ediyor.
"Bilmiyorum, hadi uyu" diye kestirip atmak istiyorum ama o yemiyor "Sen anne değil misin, hepsini sana soruyoruz ya" diye devam ediyor.
Konuşmayı ilerlettiğinden beri maşallah sıkıştırma sorularda Reha Muhtar'dan geri kalmıyor.
"Neyi merak ediyorsun?" diyorum, ya sabır çekerek.
"Sonra ne oluyor, mutlu mesut yaşamışlar ya ne yapmışlar onu diyorum" diyor.
Aslında sorduğu soru irkiltiyor beni..
Doğru..
Her masalı "onlar mutlu mesut yaşamışlar, bu masalda
burada bitmiş" diye bitiriyorum.
Çocuğun kafası karışıyor.
Mutlu mesut yaşamak da nasıl yaşamak yani?
Her masalın sonunda bir tane prens gelip kızı öpüyor sonra da her şey "mutlu mesut" sonra eriyor.
Peki, neler oluyor?
"Külkedisi ile prens evlenince prensin babası hemen çocuk yapmalarını istemiş. Ben çok yaşlandım, torun torba görmek isterim demiş. Külkedisi de hemen bir kız çocuk yapmış. Sonra da bir oğlu olmuş. Prensin babası kral emekli olmuş. Prens kral olmuş. Daha büyük bir saraya taşınmışlar. Külkedisi çocuklarına kurabiyeler yapmış, onlarla oyunlar oynamış. Çok mutlu olmuşlar." diyorum.
"Boşanmamışlar mı?" diyor ve bendeki bütün düğmeler devre dışı kalıyor.
Suratına bakakalıyorum.
Oysa o hiç de ne sorduğunun farkında değil ya da değilmiş gibi yapıyor!
Ben de gayet soğukkanlı bir ifade takınarak "hayır boşanmamışlar" diyerek konuyu kapatıyorum.
"Kırmızı başlıklı kız evlenmiş mi?" diye soruyor bu seferde.
"Bilmem, evlenmiştir herhalde" diye tırsak bir yanıt veriyorum.
Karşımdaki benim üç buçuk yaşındaki kızım değil galiba. İçine insan kaçmış bir yaratık olmasın bu?
"Avcıyla mı evlenmiş?" diyor.
Derhal en otoriter sesimi takınıp, "Geç oldu, hadi kapa gözlerini çabuk" diyorum ışığı kapatıp. O gözlerini kırpıştırırken ben de tavanda bir yanıt arıyorum.
Her masalın sonunda bir kurtarıcı olduğu doğru.
Masalın kahramanı prensesler de daima bu kurtarıcılarla evlenip "mutlu mesut" yaşıyorlar.
Doğal olarak kötü kurdun karnını yarıp kırmızı başlıklı kızı kurtaran avcının bu masalın kahramanı olarak kızla evlenmiş olması da bu akışın bir parçası sayılabilir...
Peki masallardaki gidişin tersine gerçek hayatın kadın ve erkekleri mutluluğu neden özgürlükte arıyorlar acaba?
Kızımı uyuttuktan sonra başucu lambamı yakıyorum tekrar. Kitaplığa gidip eski bir kitabımı çıkarıyorum. Murathan Mungan'ın eski bir öyküsüdür kızımın asıl sorusunun yanıtı...
Öyküde yüz yıl uyuyan güzeli öpmek için eğilirken prens bir an durup düşünür, uyandırırsa olacaklar geçer aklından...
Bütün masallar "gerçeğin" çürük kokusundan uzaktadır.
Bu yüzden masallarda mutlu mesut yaşarken gerçek hayatta boşanır prens ve prensesler...
Bu yüzden kafası karışıktır hep kızların...
İclal Aydın
Ben beğenerek okudum ...Sizlerlede paylaşmak istedim....