Saniye varınca akrebin yanına yelkovan ağlarmış… Oysa bilmezmiş, Akrep Saniye için ne ise Yelkovan da oymuş…/



Biliyorum, hak etmediğim bir boşlukta bile bile kayboluyorum bulundukça… Değersiz olan ben oldum, haksız olan hep bendim aklımca… Yanlış adamı sevdim; suç benimdi… Ölümüne sevmek biz mutluluk fakiri insanlara haramdı… Bile bile daldım denize… Bile bile yuttum aşkın sarhoş eden sularını… Ve ayılmakta bize göre değildi… Ağladığımda yağmurların yağması bundandır… Bu hayatın yalan olduğuna inandım ömrümce… Yaşamak onunla var zannettim…


/Ne çok yanılmışım/


Bilseydim; dışarıda bedava mutluluk dağıtan dünyanın olduğunu, İstanbul’un sadece hüzün şehri olmadığını bilseydim eğer, yaşardım belki de… Beni hep hayat yaşadı oysa ben ona elimi uzatmadım… Ama istesem yapardım… Yapmadım… Bir yalanı sevip ona kandım…



/Ölüm olsa işin sonu, yaşardım bir saniyede tüm ömrü/



Pişmanım… Keşke ellerimdeyken yaşama imkânı, kullansaydım… Şimdi saniyeler benim için var… Bunu hiç bilmezdim eskinden… Hiç ateşten alamadım gönlümü… Onun için ben herkes gibiydim, ben onun için gece karanlığında parıldayan milyonlarca yıldız arasında saklanandım… Onun kutup yıldızı vardı ve o geceleri sadece onu görüp, gündüzleri onu özlerdi… Bilemedim…



/Şimdi ise…/



Yaşamayı dalında duran güle benzetiyorum artık koparılmıyor yapraklarım… Dalımda oldukça yaşıyorum... Uzun uzadıya varlığıma doyuyorum… İçimi ne hırpaladıysa sildim artık kendi yoluma bakıyorum…



/Anladım ki…/



O sevgili “yar” değilmiş… Boşlukta kaybolmayı hak edenmiş… Zor oldu; bitirip adının üstüne çizik atmak… Zor oldu bendeki varlığını sonlandırmak… Ama fırtına sonrası bir sessizlik hâkim benliğime… Bunu seviyorum işte…



/Hikâyemin sonu/



Düşünüyorum da yaşamak beni sevebilen insanların arasında güzel, yaşamak böyle anlamlı… “eski aşklara küsüp yenilerini yüz çevirme” demişler… O misal… Seveni seveceğim bundan sonra… Varlığıyla gökyüzüme bedel insan kaydı tek kalemde ve şimdi ise; YAŞAMA SIRASI BENDE…