çocuksu sevdamıza bir tutam hüzün bulaştırdık biz...ve aşkı kaf dağının ardına attık...
uçurum diplerinde gezinen yaşlı bir sevinci kucaklıyor şimdilerde gözlerim...kendimi kardelen sanmışlığım, asiliğim, ve utandığım diğer yanlarım...hepsi gizleniyor gözlerimden dökülenlere...
bir insan yakmak nasıl zorsa düşlerinde bir insan yıkmak da aynı kalitede öksüzlük oluyor bağrımda...
seni özlemek...katili olduğumuz hayallerin içinde gömülü bir an gibi...
seni sevmek...bilmediğimiz bir tümcenin faili olmak gibi...
cürmüm sana eksik...seni kaybetme korkusuyla verdiğim savaş kendime yenik...
ganimeti yok bu aşkın...hep hüzünlü akşam üstleri kalıyor bize...hep bir veda geçiyor hayat önümüze...bir veda farkla alıyor aşkımızı birbirine haram ellerimizden....
yar çocuksu sevdamıza bir tutam hüzün bulaştırdık biz...ve artık rüzgarsız kaldık....
ilk defa savrulamıyoruz...ilk defa başımızı döndürmüyor yetimliğimize katık ettiğimiz...sevgimiz...dilimiz...
biz adını andığımızda kalbimizi titreten o şeyi unutunca düştük sevdanın yamacından...kanatlarımızın çıkmasına ramak kala döküldü kalbimizdeki rahmet katreleri...sandık ki aşk tutuşturur bizi birbirimize...
aramızdaki şey tenimize yapışan günahımızdan gayrısı değilmiş günyanığım....
aşk terkedeli çok olmuş limanlarımızı...
can; çocuksu sevdamıza bir tutam hüzün bulaştırdık biz...ve yandık...
yanmaya da razıydık oysa...yandık...
çocuksu sevdamıza bir tutam hüzün bulaştırdık biz... ve dönemedik hiç bir köşe başından...kala kaldık...sahipsizlik iliğimizdeyken bile aldırmadık vebalini yüklendiğimiz şeye...biz bir imtihandık....ve sınıfta kaldık...
düşlerden ve varsayımlardan yapılma bir darağacına astık aşkı...ispiyon gibi bir intiharın eşiğinde bile ihanet ettik içimizdekine...dilimize doladığımız terkedince bizi yırttığımız uçurum yamaçlarının toprakları tırnaklarımıza doldu...düşerken avuçlarımıza aldığımız umudu kalbimize koymayı unuttuk biz...unutulduk...
çocuksu bir sevdaya bir tutam ihanet bulaştırdık biz...ve satıldık günahlara...
(alıntı)