İkimizin adına üzülüyorum günlerdir.
Belki de aylardır.
Takvimleri s.ktir ettim,
güneş her sabah aynı yerden doğup aynı yerden batıyor ne de olsa.
Sabah kalkınca aptallığımı güneşe bakınca gideriyorum,
güneşi gören bir pencerem var çok şükür.
Kirli camların ardından aç sokak kedilerini,
sokakta oyun oynayan burnu sümüklü çocukları ,
yüzleri dünya haritasına benzeyen yaşlı kadınları,
yaşlı adamları izliyorum.
Sahi bunlar da olmasa amatör fotoğrafçılar neyi, kimi çekecekti?
Belki duymuşsundur sigarayı bıraktım.
İki ay oldu ayrılalı onunla, seninleyse neredeyse 2 yıl.
Neyse…
Canım sigara çektikçe çay içiyorum
bu isteği bastırmıyor ama
sadece acımı dindiriyor biraz.
Çay ve rakı acı çeken adamlara placebo etkisi yapabiliyor.
“Unuttum” ya da
“vazgeçtim” diyorum seni soranlara.
Sezen müsaade etmiyor zaman zaman bu cümleyi eyleme dönüştürmeye.
Şarkılar seni unutmaya giden yollarıma düşen çığ gibi.
Mesela;
Ben seni hatırlatan ne varsa kaldırıp atıyorum hayatımdan,
kışlıkları naftalinleyip kaldırır gibi.
Ama kader tek bir şarkıyla, ,
o kazakları,
yaz günü de olsa,
bir bir giydiriyor yeniden!
Bu yüzden merak etme beni,
ben Ocak’ta bile üşümüyorum sayende.
Aklımdaki sesini bastırmak için
televizyon izliyorum
sesi sonuna kadar açıp.
Komşular kapıya dayanıyor,
kallavi bir küfür sallıyorum
ya da ölü taklidi yapıyorum gitsinler diye…
Belki de sahiden ölüyüm,
ben bilmiyorum,bilmiyorum…
Ağlıyorum, ağlayınca çirkinleşiyorum.
Beni böyle görme diye kırdım evdeki bütün aynaları.
Hem aynalar gereğinden dürüst
her sabah her yalnız adam için.
Hayır hayır, kimseyi suçlamıyorum.
Ne aynaları, ne Sezen’i, ne rakıyı, ne kemanı, ne de seni.
Herkesin hatası olabilir hayatta.
Aynalar "yalnızsın" der,
Sezen hatırlatır,
Rakı ağlatır,
Keman aptallaştırır,
Sen gidersin….
Fakat unutma; yollar sadece gitmek için değil,
gelmek için de var.
Oğuz Bal