Sen nerden bileceksin ki beni?
Kalabalıkların içinde sessiz ve gizemli tavrımı nerden bileceksin?
Koskoca dünyada yalnızlığa boğulan Hz. Adem’den sonra birkaç karışlık toprağa gömülü uçsuz bucaksız yalnızlığımı nerden bileceksin?
Onlarca insanın kanımı acıtarak beynimin kıvrımında dolanıp yüreğimi ne denli sızlattığını sen nerden bileceksin?
Acıların alfabesiyle doldurulmuş ömür defterimin her sayfasının sonuna ümidi nasıl karaladığımı sen nerden bileceksin?
Melankolik duygular içinde, sorgularla geçen bir yaşama karşın, cevapsızlıklara cevap arayışıma cevap olabilecek misin?
Uçurumdan düşmüş aynama tertemiz sayfalar ayırışımı, iliklerime kadar ıslatan kuvvetli bir sağanak yağışın ardından doğmak bilmeyen güneşi küskün bedenimle bekleyişime ne diyeceksin?
Sessiz ve yalnız hıçkırıklarımı karanlığa gömüp, kimseciklere hissettirmeyişimi, karakalemimde saklı tüm anlamsız sözcüklerime farklı anlamlar yükleyişimi merak edecek misin?
Yaşamımın her sinesine hapsolmuş sessizliğime ses bulabilecek misin?
İçimde yığılı enkazımın neden ruhuma dokunup gözlerimi ağarttığını sen nerden bileceksin?
Ancak ruhumu hisseden anlayabilir beni…
Ancak yüreğimin bağını çözen bilebilir hayatımın kalp atışlarındaki tınısını…
Ancak onlar bilebilir derin okyanusumdaki dalgaların ritmini…
Sen nereden bileceksin ki!