Sevgili öğretmenim!
Bugün çocuklarımızı teslim ediyoruz size öğretmenim…
Hayatımızın en değerli varlıklarını siz devralacaksınız.
Bir kısmı ağlayıp sızlayacak, bir kısmı kürsünüzde zıplayacak, biri okuldan kaçacak belki, diğeri altına kaçıracak.
Tanıdık manzaralar sizin için…
Bundan böyle anne babalarından çok sizinle olacaklar; ışığa koşan pervaneler gibi etrafınızda dolanacak, her sözünüze inanmaya hazır bir sevdalılar ordusu halinde gözünüze bakacaklar.
***
Haddim değil size öneride bulunmak; olsa olsa temenniler sıralayabilirim:
Keşke onları eğlenceli bir partiyle karşılayabilseniz; okulu ilk günden sevdirebilseniz.
Sınıfta yerlerini gösterirken iyi bir sıra arkadaşının, hayatlarında güzel bir kitap kadar ebedi olabileceğini söyleseniz.
Körpe beyinlerini lüzumsuz bilgiler, basmakalıp fikirlerle doldurmak yerine, bilgiye nasıl ulaşılacağının ipuçlarını verseniz.
Bilgiyi iyi ezberleyenlerin değil, onu süzüp analiz edebilenlerin başardığını ilk dersten öğretseniz.
Kör inancın, insanoğlunun ezeli düşmanı olduğunu, yerküreyi itaatin değil sorgulamanın değiştirdiğini anlatsanız.
Gücü silahta, cazibeyi markada arayan kuşaklara gerçek kudretin bilgide, asıl cazibenin bilgede olduğunu belletseniz.
Güçlü olmanın değil, güçlüyken iyi kalmanın zorluğundan söz etseniz.
***
Hoşgörün saçlarının, etek boylarının uzunluğunu, yüreklerinin coşkunluğunu… Sevgiden zarar gelmez. Asıl şiddete çare bulun siz…
Çeteleşmenin değil, sevmenin her zorluğu yenebileceğini söyleyin.
İlmin de aşk kadar sonsuz olduğundan bahsedin.
Eğitimin ömür boyu süreceğini, öğrendikçe cehaletlerini fark edeceklerini, kendini bilmenin, insanlığı anlamanın önkoşulu olduğunu belletin.
“Her türlü servetin kökeninde alın teri olması gerekir. İnsanı bencillik değil, bonkörlük zenginleştirir” deyin onlara…
Bir eser vermenin ölümsüzlüğe eş olduğunu, cehaletin insanı karanlığa gömdüğünü ezberletin.
Sürüye uyanların hiçbir iz bırakmadan kaybolduğunu, tarih yazanların farklılar olduğunu söyleyin. Farklılıklarını kabullenin.
İçindeki yeteneği dışarı vurması için cesaretlendirin onları…
Kanatlarını kırmayın, kanatlandırın.
Filmlerden farklı olarak hayatta bazen kötülerin de kazanabileceğini, ama bunun ilelebet süremeyeceğini, iyiliğin eninde sonunda galip geleceğini anlatın, umutlandırın.
Haksızlık karşısında boyun eğmeyip, tevazu karşısında eğilmelerini tavsiye edin.
Kalemin kılıçtan keskin, sabrın öfkeden baskın olduğunu gösterin.
Bağışlamanın kin tutmaktan, paylaşmanın kıskançlıktan üstün olduğunu belletin.
Hiç tanımadıklarının acısını çekmenin, insanı büyüttüğünü öğretin.
***
Arada kırlara çıkarın onları; doğanın kokusunu alsınlar; otların cinsini tanısınlar.
Uslu arkadaşlarını örnek verip ezmeyin uluorta…
Yüreklendirin. Korkularını yenmelerine, cesareti öğrenmelerine yardımcı olun. Karamsarlığın kuyularında boğulmasınlar.
Dayanışmayı özendirin, yarışma yerine… Dostunu ihbar edeni değil, ele vermeyeni ödüllendirin.
Ötekini sevmeyi, hataları hoşgörmeyi, vefayı, esnekliği öğretin.
Ütopyalarını kaybettiler fırtınada; onlara ideallerini geri verin.
Zamanın hakemliğine güvenmeyi ve sabrı telkin edin.
***
İlkin kıymetiniz bilinmeyecek, sözleriniz boşlukta yitecektir belki…
Başkalarını aydınlatma uğraşında kendini tüketen mumlarsınız siz..
Ama biliriz ki, eriyen her mum, ışıttıklarında yaşar.
Sizler de o milyonlarca yürekte, ebediyen yaşayacaksınız, sevgili öğretmenim…
Can Dündar