Takvimler 17 Ağustos’u gösterirken; deprem, olanca hızıyla vurdu balyozunu. Mutluluk gecede asılı kaldı.Gece ise, bir uğultu canavarının dişleri arasında, sabaha ulaşamadan birçok hayallerle birlikte enkaz altına gömüldü.
Öğretmen arkadaşlarım, öğrencilerim, komşularım ve nice insanlardan geriye yırtık fotoğraflar, pencerelerden sahibini ararcasına sarkan perdeler ve duvarlarda asılı takvimler kaldı. 17 Ağustos 1999
Durdu saatler… Durdu dünya… Bir yerde hayat gemisinin rotası yön değiştirdi. Yıldızlar kaydı gökyüzünden. Ölenlerin yıldızlarıydı belki; tıpkı inanışlarımızdaki gibi. Kurudu göz pınarlarımızdaki yaşlar, yüreklerimiz ağladı. Bir sis bulutunun arkasına gizlendi umutlarımız. Acı çığlıklar, dünyanın başka başka yerlerinde çınladı.
Ayakta kalanlar, bir yerlere tutunma, bir yerlere sığınma ihtiyacı duydular.Yaşam savaşı vermeye başladılar küf kokan çadırlarda. Geceleri yaktıkları ateşin alevlerinde, uzadı gitti bilinmezliklere doğru düşünceleri.
Dün hiç yaşanmamıştı.Yarının ne getireceği meçhuldü. Bugün ise, alevlerin yarattığı aydınlığın dışında, geceyle karanlığa kavuşuyordu.
En çok hırpalanıp acı çekenler, hiç şüphesiz çocuklar oldu. Hepimizin çocuklarıydı onlar. Depremi yaşayanlar kadar olmasa da bütün çocuklarımızın yüreği sızladı.Kimi kumbarasında biriktirdiği harçlığını verdi, kimi sattığı simitlerin o günkü hasılatını… Kimisi de oyuncaklarını satarak katıldı bu kervana.
Uzattılar minik ellerini deprem çocuklarına. ”Sizleri unutmadık.” dediler. ”Acılarınızı bizler de yüreklerimizde duyduk.”
ÜLKÜ DUYSAK
Bilim ve Aklın Aydınlığında Eğitim
Ağustos 2001,Sayı:18
KAR TANELERİ
(1999 depremi sonrasında çadırda kalırken )
Gece ayaz.
Yaşlı dedem sarılmış yorganına.
Bulutlara yol almış alaca şafak,
Kar düşmüş ninemin saçına.
Üşüyor çocukların minik bedenleri.
Gelmeseniz,
Mola verseniz ne olur sanki
Kar taneleri.
Gece ayaz.
Buz tutmuş düşünceler.
Bir bebek ağlıyor mecalsiz.
Acılar nöbet bekler.
Naylonlar rüzgâra dirençsiz.
Acı dolu anaların sözleri.
Buz tutmuş yürekte ümit,
Buz tutmuş gecede sevgi…
Gelmeseniz,
Mola verseniz ne olur sanki
Kar taneleri.
ÜLKÜ DUYSAK
Kasım 1999