2009’un en iyi 20 yabancı filmleri - 2
Kerem Akça, 2009’un en iyi 20 yabancı filmini seçti. İşte geçtiğimiz günlerde ilk kısmı yayınlanan listenin ikinci bölümü
Yılın bitişini fırsat bilerek 2009’un en iyi 20 yabancı filmini seçtim. İlk onluğunu iki hafta önce gördüğünüz ve “Alacakaranlık”ın zirve yaptığı listenin ikinci kısmına bu hafta ulaşabilirsiniz!
Sürekli 10 film listeleri yapılsa da aslında bu sayıyı 20’ye çıkarınca o senelerin portrelerinin daha iyi ortaya çıktığını düşünmekteyim. Bu sebeple de gördüğünüz listenin bu ikinci kısmı, sözünü ettiğim durumu açığa çıkarır nitelikte aslında. Bağımsız filmler, bilimkurgu, korku ve kara film örnekleri derken yine farklı alanları yenileme çabası güden başarılı eserler var elimizde...
Sinemanın ne gibi şeylere açık olabileceğini anlamak için bu seçkiyi takip etmenizi öneririm!
11-Tabu (Towelhead)
“Amerikan Güzeli”nin (“Ameican Beauty”, 1999) Oscarlı senaristi Alan Ball’un Amerikan taşrasını eleştirmenin dibine vurduğu filmi, meseleyi Afganistan, tecavüz, genç yaşta ilişki gibi temalar üzerine de götürüyor. Birçok kesmin tepkisini çeken bu yapıtı ‘tartışmalı’, ‘cüretkar’ ve ‘cesur’ olarak yorumlamak mümkün...
12-Sahtekar (Changeling)
Clint Eastwood’un ‘kaybolan çocuk filmi’ formülüne el attığı yapıt, mekan olarak 30’lar Amerika’sını seçer. O dönemin Büyük Buhran dönemini, o yılların film grameriyle sinemalaştıran eser, tür kırması iskeletiyle dikkat çekmeyi başarır. Angelina Jolie’nin de kariyerinin en başarılı performansını sunması, filmin değerini perçinleyen noktalardan biridir aslında...
13-Avatar
Sinema tarihinin en yüksek bütçeli ve en çok hasılat yapan filmi! “Avatar”, uzay operası alt türünde varlık gösteren bir bilimkurgu. Üç boyutlu teknolojiye getirdiği detaycılıkla sinema dünyasını çalkaladığına şüphe yok. “Yıldız Savaşları”nın (“Star Wars”) 2000’ler şubesi bir bakıma...
14-Yalnızlık Çökünce (O’Horten)
Norveç sanat sinemasının en önemli yönetmenlerinden Bent Hamer’in filmi, kondüktörlük yapan alt sınıf bireyi bir adamın dramını ele alır. Minimalist çerçeveleri ve yönetmenlik gözüyle dikkat çeken yapım, tepeden tırnağa bir ‘sinema eseri’dir. Abrüd tonuyla da dikkat çeker.
15-Dönüşüm (Ne Te Retourne Pas)
Marina De Van imzalı bu psycho-noir’ın başrollerinde Monica Bellucci ile Sophie Marceau var. Fransız yönetmen Marina De Van’ın ikinci filmi, sinemacının ne kadar ilginç şeylere imza atabilecğeini kanıtlayan aile, kimlik arayışı, geçmiş ve parçalanmayla ilgili bir de dramatik yapı sunar aslında. Kara film üzerinden çok şey anlatır yani! Aynen David Lynch’in yaptığı gibi...
16-Karanlıklar Ülkesi: Lycan’ların Yükselişi (Underworld: Rise of the Lycans)
‘Karanlıklar Ülkesi’ serisinin üçüncü halkasında vampirler ile kurtadamların çekişmesi Orta Çağ’a uyarlanıyor. Böylece fantezi-epik alt türüne yakın seyreden bir kurtadam filmi izliyoruz. Dokusuyla, görkemiyle, efektleriyle ve stiliyle dikkat çeken bir eser bu! Serinin en iyisi denebilir rahatlıkla...
17-Halk Düşmanları (Public Enemies)
1931 tarihli “Halk Düşmanı” (“The Public Enemy”) adlı ilk gangster filmine atıfta bulunan eser, John Dillinger’ın hayat hikayesini anlatır. “Büyük Hesaplaşma” (“Heat”), “İnsan Avcısı” (“Manhunter”), “Köstebek” (“The Insider”) gibi filmlerin usta yönetmeni Michael Mann, HD ile 30’ların ruhunu günümüze taşıyor burada. Böylece klasik gangster filmine sınıf atlattığı da kaçınılmaz bir gerçek! Johnny Depp ile Christian Bale başrollerde...
18-Soysuzlar Çetesi (Inglorious Basterds)
Tarantino’nun kariyerinin bu yegane savaş filmi, aslında Nazi filmlerinin, spagetti westernlerin, macaroni combat filmlerinin ve Yeni Dalga döneminin toplamından bölük pörçük bir yapı çıkartmıştır. Diyalogları, stil oyunları ve eğlenceli karakterleriyle bir sinefil bulmacasıdır aslında! İleride Brad Pitt ile Oscarlı Christoph Waltz’un oyunculuklarıyla da hatırlanacağına şüphe yok “Soysuzlar Çetesi”nin...
19-Kana Susadım (Jennifer’s Body)
Şeytan filmini gençlik filminin içine sokan yapıt, Megan Fox ile Amanda Seyfried’ın performanslarıyla da dikkat çekiyor. “Juno”nun senaristi Diablo Cody yine gençlik filmi kalıplarını bozup yeniden oluşturuyor burada. “Alacakaranlık”ın da kardeşlerinden biri olduğunu ekleyelim filmin...
20-Yolcular (The Passengers)
Sinemaya “Dokuz Hayat” (“Nine Lives”, 2005) adlı başyapıtı armağan eden Rodrigo Garcia imzalı eser, ‘ölüm-yaşam arasında kalmışlık’ meselesine özgün bir yorum getirirken gotik alt türü ile psycho-noir formülü arasında gidip geliyor. Özellikle yönetmenlik konusundaki başarısıyla zirve yapıyor “Yolcular”. Başroldeki Anne Hathaway’in performansına da dikkat derim.
habertürk.