Modaya Damgasını Vurmuş Filmler
Sinema tarihinde oyuncuların görünümü, kıyafetleri, saç biçimleri vs. ile birer "fenomen" haline geldiği, toplumda "ben de aynısından istiyorum!" duygusunu uyandırdığı pek çok film mevcut bildiğiniz gibi. Bunlardan en popüler olanlarını sizin için derledik.
A Place in the Sun (1951)
Usta yönetmen George Stevens'ın yönetmenliğini yaptığı, Dostoyevski'nin Suç ve Ceza romanından (en azından onun temalarından) büyük oranda etkilendiği belli olan gerçek bir klasik. Menekşe gözlü Elizabeth Taylor, Montgomery Clift ile dans edeceği şık yaz partilerinden birinde göğsü papatyalarla süslü, bele oturan o straplezi giydiğinde Amerika’daki her genç kız aynısından bir tane istemişti.
Breakfast at Tiffany's (1961)
İsminden bile modayla ne kadar yakından ilgili olduğu açıkça belli olan ve dünya üzerinde kadınların en çok sevdiği filmlerden biri. 2000'lerde yeniden modanın baş tacı edilen efsanevi tek parça elbiseleri yaratıp, fincan biçiminde şapkalar ve incilerle görüntüyü tamamlayan kişiler, kostüm tasarımcıları Givench ve Edith Head'di. Bunlar zamana meydan okuyan elbiseler oldu ama bugüne kadar onları üzerinde Audrey Hepburn kadar güzel taşıyan birisi hiç olmadı, o ayrı konu.
Bonnie and Clyde (1967)
Sinema tarihinin en iyi ve unutulmaz filmlerinden biri, kendinden sonraki birçok mükemmel filme de ilham kaynağı olmuştu. Bu gangster klasiğinde gençliğinin baharında, boylu poslu, alımlı güzel Faye Dunaway'in banka soymak ve Warren Beatty'yi baştan çıkarmak için üzerine giydikleri, kostüm tasarımcısı Theodora Van Runkle'ın (ödüllü) çalışmasıydı ve onun tarafından 30'ların stiline bir övgü şeklinde tasarlanmıştı. Dar ve uzun etekler, ipekli eşarplar gibi ayrıntılar, 1960’ların refah yıllarında Buhran Dönemi Modasını yeniden canlandırmıştı.
Annie Hall (1977)
Woody Allen'ın en başarılı işi, aynı zamanda sinema tarihinin de en iyilerinden biri kabul edilen bu benzersiz filmde tüm dünya, Diane Keaton'a ve onun, Katherine Hepburn'ün izinden giden tarzına aşık olmuştu. Erkek gömlekleri, boyun bağları, yelekler, 60'ları hatırlatan güneş gözlükleriyle toprak renkleri Keaton'ın üzerinde mükemmel duruyordu.
Flashdance (1983)
9.5 Hafta, Öldüren Cazibe, Ahlaksız Teklif, Lolita ve Sadakatsiz gibi filmlerin ünlü yönetmeni Adrian Lyne tarafından çekilen bu filmin gösterime girdiği yıl, Michael Kaplan'ın gündüzleri kaynakçılık, geceleri dansçılık yapan Jennifer Beals için tasarladığı kıyafetler büyük bir olay olmuştu. Öyle ki, buna benzer şeyler giyip de dans etmek için ahşap döşemeli bir salon aramayan kadın kalmadı desek, yeridir.
Out of Africa (1985)
Sinema tarihinin en çok hatırlanan aşk filmlerinden biri, 7 Oscar kazanmış bir yapım. İki muhteşem oyuncu Meryl Streep ve Robert Redford'ın kırışık ketenler, toprak tonlarındaki ipekli boyun bağları ve geniş kenarlı şapkalarla ne kadar da şık ve güzel göründükleri göz önüne serilince, Banana Republic mağazaları dolup taşmaya başlamıştı.
Desperately Seeking Susan (1985)
Madonna'nın oynadığı sinema filmleri arasında hâlâ en başarılılarından biri kabul edilen sıcacık bir film. Gerçi gösterime girmesinden 1 yıl önce piyasaya sürdüğü başyapıtı "Like a Virgin" albümüyle, zaten dantelli iç çamaşırları konusunda ciddi bir akım başlatmıştı pop müziğin kraliçesi. Kostüm tasarımcısı Santo Lugano bunun üzerine sadece eski moda ceketler ve etekler ekleyerek görüntüyü tamamladı.
Top Gun (1986)
Gençliğe geçiş evresini 80'lerde yaşamış her çocuğun rüyalarını süsleyen, onlarca kez seyrettiği bir film. Tom Cruise'un da geri dönülmez bir şekilde dünyanın en büyük film yıldızı olmasını sağlamıştı. Eğer insanların külot giymelerini sağlamak gibi bir lüzum olsaydı ve bunun için moda yaratılması gerekseydi bu film bunun için tüm işlevi yerine getirirdi. Ama asıl bombayı Val Kilmer, Tom Cruise ve Kelly McGillis'in giydiği uçuş montlarıyla patlattı.
Pulp Fiction (1994)
Yine sinema tarihinin en iyi filmlerinden biri, her yönüyle unutulmaz bir klasik. "Rezervuar Köpekleri" ile sinemaya sıkı bir giriş yapan Tarantino'nun, artık bir deha olarak anılmasını sağladığı gibi bir zamanların efsane oyuncusu ama artık unutulmuş olan John Travolta’nın sinemaya dönüşünü sağlamıştı. Ve 70'lere özgü ne varsa hepsini geri getirmişti: Büyük beden beyaz gömlekler, siyah takım elbiseler, ince kravatlar, paçalara doğru bollaşan dar pantolonlar ve belirttiğimiz gibi, John Travolta.
Clueless (1995)
Uzaydan biri gelse ve "90'ları nasıl bilirsiniz?" diye sorsa muhtemelen bu filmi göstermek yeterli olacaktır. O zamanlar moda olan her şeyle ilgili olduğu gibi kendi modasını da yaratmıştı Clueless: Zengin kızı Alicia Silverstone ve etrafındakiler, o renkli ve neşeli kıyafetler içinde Barbie'nin gardırobundan giyinmiş gibi görünüyorlardı. Kısa ekose etekler, dize kadar çoraplar, spor ceketler ve dar süveterler giymeyi yeniden bir tür kız eğlencesine çevirmeyi başarmıştı film.
kaynak:istegenc