Hünnap reçeli kavanozu ve kayısı reçeli kavanozu
Osmanlı'da reçel yapamayan kadınların ayıplandığını belirten Yazar Alus'a göre Osmanlı'da bir kadının reçeli çarşıdan alması onun namusunu lekeleyecek kadar ayıp bir durum.
Yazar Sermet Muhtar Alus'a göre Osmanlı'da döneminde bir kadının reçeli çarşıdan alması onun namusunu lekeleyecek kadar ayıp bir durum. Bir Osmanlı hanımefendisi mutlaka reçelini evinde kendisi yapmalı ve Ramazan gelince ev halkına ve misafirlerine sunmalı. Reçel o dönemde en çok Ramazan'da tüketiliyor.
1952 yılında vefat eden Alus, bir eserinde bu durumu şöyle anlatıyor: "Reçeller, kadın kadıncık hanımefendiler tarafından bizzat veya nezaretleri altında yapılıp Ramazan'a saklanır, pasaklı ve terelelli hatuneli yerlerde de Ramazan kapıya çattığı sıralar Bahçekapısı'ndaki Hacı Bekir'e, Meydancık'taki Rifat'a, Şehzadebaşı'ndaki Udi Cemil'e, Fatih'teki şekerci güzeline başvurulurdu."
Reçel, aslında halktan ziyade sarayda daha çok değer görüyor. İtibarı yüksek bir yiyecek. Çünkü 10 bölümden oluşan saray mutfağında pilavhane ya da çorbahane gibi bölümlere rastlanmıyor ama helvahane adı verilen yer sadece tatlılara ayrılmış. Helvahanenin içinde 49 metrekare genişliğinde ve 8,5 metre yüksekliğindeki reçelhanede ise neredeyse gece gündüz reçel kaynatılıyor. Reçeller sadece helvahanede değil, Gülhane bahçesi denilen, sarayın Marmara denizine bakan yamaçlarındaki ikinci bir yerde de yapılıyor. Ama burada yapılan reçellerin farklı bir özelliği var. Zamanında bahçeye bir köşk inşa edilmiş. III. Selim zamanında yenilenen köşkte sadece padişah için gül reçelleri yapılırmış.