doğduğum, büyüdüğüm,okuduğum,çalıştığım, yaşadığım yer...
Bir Eliniz Bor’da Bir Eliniz Mor’da!
Yer altı ve yer üstü zenginlikleriyle geleceğin metropolü, bugünkü mimarisi ve yaşayışıyla tam bir Osmanlı kasabası görünümünde olan Emet, Kütahya’nın batısında 12.000 kişinin yaşadığı şirin mi şirin bir yerleşim yeri.
Topraklarında, Türkiye ‘Bor’ rezervinin % 70’ine yakınını barındıran Emet’in, kış aylarında ‘Mor’ renge bürünen zengin ormanları, yılın 8 ayı başından kar eksik olmayan 2 181 metre yükseklikteki Eğrigöz Dağı, Eğrigöz Kalesi, tablo gibi duran Krater Gölü, oksijen deposu yaylaları ve Kütahya’nın tek beş yıldızlı termal tesisleri ile şifalı termal suları gelenleri büyülüyor.
1406 km2 yüzölçümlü, 750 rakımlı Emet, aynı zamanda Bor’un ve Termal’in Başkenti olarak anılıyor.
Yazı: İbrahim Hügül
Fotoğraflar: Ali Şen
İlçenin tarihinin kalkolitik dönem sonrasında, ilk tunç çağına kadar uzandığı, tesadüfen bulunan yüzey kalıntılarından anlaşılmaktadır. Hititlerin Anadolu’ya gelip, Orta Anadolu Devletini kurdukları dönemde, Emet ve yöresinin, Başkentleri İlios (Troia) olan Wilusa Krallığına ait olduğu sanılmaktadır. Antik dönemdeki isminin Tiberiopolis olduğu bilinmektedir. Frigler döneminde önemli bir merkez olan Emet (Tiberiopolis)’in, Romalılar zamanında önemini koruduğu hamam buluntularından anlaşılmaktadır. Ayrıca civar köylerden Köprücek, Kırgıl ve Yenice Beldesinde de Roma dönemi kalıntılarına sıklıkla rastlanmaktadır.
Anadolu Selçuklu Devleti’nin ilk hükümdarı Kutalmışoğlu Süleyman Şah’ın kardeşi Melik Mansur, 1074 yılında Kütahya’yı ve Emet dahil tüm bu yöreleri fethetmiş ve uç şehri ilan etmiştir. Emet, Anadolu Selçuklu Devleti’nin önemli bir merkezidir artık.
1300’lü yıllarda I.Yakup Anadolu Selçuklu Sultanlığından ayrılarak Merkezi Kütahya’da bağımsız Germiyan Beyliğini kurmuştur. Emet de bu beyliğin sınırları içinde önemli bir merkez olarak yerini almıştır. Yakup Bey’den sonra yerine oğlu Mehmet Bey geçti (1340). Onun da 1363 yılında ölümü üzerine yerini oğlu Süleyman Şah aldı. Osmanlı Sultanı 1. Murat, oğlu Şehzade Bayezid’e Süleyman Şah’ın tek kızı Devlet Hatunu istedi. Süleyman Şah ise Devlet Hatun’u Bayezid’e verdi. Aynı zamanda Karamanoğullarının saldırılarına güvence temin etmek için kızının çeyizi olarak Kütahya ve Emet’i de Osmanlılara bırakarak Kula’ya çekildi.
Germiyan döneminden Emet’te kalan tek eser bugün hala ihtişamla ayakta duran, Hicri 835, yani 1419 yılında yapılmış olan Babuk Bey (Çarşı) Camii’dir. Eser, Yakup Bey oğlu Babuk Bey tarafından yaptırılmıştır.
1402 Ankara savaşında Timur Osmanlıyı yenerek, Yıldırım’ı esir alınca Osmanlı topraklarını eski beylerine geri verdi. Böylece Germiyan ülkesi ve dolayısıyla Emet, Yakup Bey’e geri döndü. Timur’un torunlarından Muhammed Mirza Yıldırım’ın büyük kızı ile evlendi ve iki cihangir dünür oldular. Timur Han’ın Anadolu fethindeki merkezi Kütahya ve Emet civarı idi. Yıldırım’ın oğlu Mehmet Çelebi 1414 yılında Osmanlı Devleti’nin başına geçti. Germiyanoğlu Beyliği de isyan eden beyliklere katılmayıp Osmanlı’ya bağlı kaldı.
Kahraman ve Gazi
Emet, Milli Mücadele dönemindeki kahramanlığı ile de Genelkurmay kayıtlarına “Emet Olayı” diye geçen ve “Gazilik” ünvanı bekleyen bir şehrimizdir. Tıp öğrenimi sırasında “Türk Ocakları”nın temelini oluşturan ekip içersinde yer alan Dr. Fazıl Bey askerlik sonrası gönüllü olarak Emet’e gelerek “Emet Milli Müfrezesi”nin temellerini atmıştır. Daha sonra 15 Mayıs 1919’da İzmir’in işgalinden sonra Ege Bölgesinde kurulan ilk cemiyet olan “Emet Müdafa-i Vatan Cemiyeti”ni kurmuştur. Sonraları “Emet Müdafa-i Hukuk Cemiyeti” adını alan bu oluşum üstün hizmetlerinden dolayı 1926’da TBMM tarafından taltif edilmiştir. Asırlardır her yıl 17 Aralık’ta Söğüt’te kutlanan “Osmanlı’nın Kuruluş Şenlikleri” Dr. Fazıl Bey’in gayretleri ile Söğüt dışında ilk defa 1919 yılında Emet’te yapılmış ve Yörük Boylarının desteği alınarak Emet Milli Müfrezesi daha güçlü hale getirilmiştir.
Emet Milli Müfrezesi Kurtuluş Savaşı yıllarında, Gediz, Alaşehir, Gördes, Demirci gibi yerlerin kurtarılmasında ve Simav isyanının bastırılmasında aktif olarak görev almış ve daha sonra “Kuvvay-ı Seyyare”ye bağlanmıştır.
Gazi Emet 14 Ağustos 1921’de Yunanlılar tarafından işgal edilmiştir. Gelişen olaylar neticesi 20 Şubat1922’de Emet’e 40 kişilik bir kuvvet gönderip Hükümet Binasına yerleşirler. İşgal kuvvetlerinin çekilmez istekleri sonucu Eğrigözlü seymenler, Sülye Balalı (Günlüce) ve Emet’li Efeler 24 Nisan 1922 günü Hükümet Konağını ateşe vererek işgalcileri yok ederler. Ancak buradan kaçmayı başaran bir işgalci önce Tavşanlı sonra Kütahya’ya ulaşarak durumu haber verir. Bunun üzerine Kütahya’daki karargâhtan bir tabur asker Tavşanlı üzerinden Emet’e yönlendirilir. 26 Nisan gecesi Emet’li efeler bugün şehitler anıtı bulunan “Cevizderesi” denilen yerde mevzilenirler. O günlerde 14 yaşında olan Porsuk Ahmet’in Yunan Komutanını vurması ile başlayan çarpışma kahramanca bir mücadele sonucu işgal kuvvetlerinin yok edilmesiyle sonuçlanmıştır. Batıda hiçbir bölgede bu tarihe kadar Yunanlılara ağır darbe vurulmamıştı. Akşama dek süren mermi tufanı sonucu işgalcilerin silah ve mühimmatı da Emet’lilerin eline geçmişti.
Bu olay sonucu Yunanlılar iki alay Kütahya’dan, uçak takviyeli iki alay da İzmir’den olmak üzere dört alayını Emet üzerine gönderdiler. Bu kuvvetler 24 Mayıs 1922’de Emet ve 14 köyünü taş taş üzerinde bırakmayacak şekilde yakmışlar ve bir çok kişiyi şehit etmişlerdir. Bazılarını da esir alarak Korfo Adasına ve Atina’ya götürmüşlerdir. İbrahim Ethem Akıncı’nın, Türk Tarih Kurumu tarafından bastırılan “Demirci Akıncıları” kitabının 239. ve 240. sahifelerinde “Emet Vekayi ve Fecayii” başlığı altında ve 250. sahifesinde bu olaylar etraflıca anlatılmaktadır.
Emet’in bu kahramanlık destanı Yunanlıların savunma hattını zayıflatmış ve dört Alay Yunanlıyı üzerine çekerek Kuvay-ı Milliye’nin bir çok bölgede ilerlemesini ve rahatlamasını sağlamıştır. Bazı çevrelerce Emet’in bu konuda aceleci davrandığı ileri sürülse de 7. Tümen’den gelen Yüzbaşı Reşit’in (Ahmet RAGIP) “Büyük Taarruz”un Nisan, Mayıs aylarında yapılacağını söylemesine rağmen hazırlıkların yetiştirilememesi sebebiyle birkaç kez ertelendiği bilinmektedir. Emet Milli Mücadelede tam ve zamanında yapması gerekeni yapmış ve canı pahasına topraklarında bir tek işgalciyi bırakmamıştır. 3 Eylül Emet’in kurtuluşu olup her yıl büyük bir coşkuyla “Emet Bor, Kültür ve Termal Turizm Festivali” adı altında kutlanmaktadır.
Kaplıcalar Şehri
17 Ekim 1993 tarihinde 93/483 nolu Bakanlar Kurulu Kararıyla “Termal Turizm Merkezi” ilan edilmiş olan Emet, bu konudaki yatırımları ve tesisleşmesi ile bugün bölgenin tek beş yıldızlı Termal Tesisleri ile iç ve dış turizme hizmet vermektedir.
Emet’te sülfatlı, bikarbonatlı, kalsiyumlu, mağnezyumlu, hipertermal ve hipotonik özellikler taşıyan kaplıcalar bulunmaktadır. Kaplıca suları içme kürü olarak uygulandığında mide, bağırsak sistemi, karaciğer ve safra kesesi üzerinde kuvvetli etkileri bulunduğu sindirimdeki safranın akımını hızlandırıcı, bağırsak hareketlerini düzenleyici kronik spastik, kabızlık gibi fonksiyonel bozuklukları tedavi edici, suyun alkali ve sülfat içeriği sebebiyle böbrek fonksiyonlarını düzenleyici ve bu nedenle böbrek taşları ve nekahetinde yarar sağladığı belirlenmiştir. Kür olarak romatizma, eklem kireçlenmeleri, cilt hastalıkları, kaza sonrası vücut hasarlarında, kısırlık tedavisinde, selülit tedavisinde, dolaşım sistemi rahatsızlıklarında ve bir çok hastalığın iyileşmesinde şifa kaynağı olduğu bilinmektedir.
Mülkiyeti Belediyeye ait olan ve özel sektörce işletilen beş yıldızlı Emet Termal Resort Otel bünyesinde Fizik Tedavi ve Kür Merkezi, SPA, Yosun Havuzları, Fitness Center, Spor Sahaları, Koşu ve Yürüyüş Yolları, Kır Kahveleri yanı sıra Bülbül sesleri eşliğinde ciğerlerinize bol oksijen çekeceğiniz doğal sessizlik ve yemyeşil parkları gelen misafirlerin müdavimi olduğu yerlerdir.
İlçeye 13 km. mesafedeki Eğrigöz Beldesinde bulunan Eğrigöz Kalesi misafirlerin en çok rağbet ve ziyaret ettiği yerdir. Kazıklı Voyvoda’nın esir tutulduğu rivayet edilen Kale harabelerinin izleri bugün bile durmaktadır.
15 km. mesafedeki Yenice Beldesinin ‘Tahtalı Yaylası’ her yıl Hıdrellez şenliklerinde binlerce yerli yabancı misafirlerle yöre halkının buluşma merkezidir. Çam ağaçları arasında seyrine doyum olmayan Tahtalı Baraj Gölü inanılmaz güzelliktedir.
Emet’in 2 km. batısındaki Emet Çayı, balık meraklılarının gözdesi, ilçe tarımının belkemiğidir. Ayrıca bu Emet Çayı’nın birçok yerinde Rafting’e uygun alanlar bulunmakta ve ülke turizmine hizmet vermeyi, keşfedilmeyi bekleyen bakir durumdadır. Çayın hemen yanında yükselen 2181 Metre yükseklikteki muhteşem Eğrigöz Dağında ise senenin birkaç ayı hariç, devamlı kış turizmine hizmet verebilecek nitelikte kayak yapmaya uygun alanlar ve kar bulunmaktadır. Aynı zamanda bu bölgede gelecek yıllarda çim kayağı yapılabilmesi için uygun mekânlar da hazırlanmaktadır. Dağın her bir yanı piknik yapmaya müsait doğal ortamlarla doludur.
Eski adı Azant olan, Umutlu Köyü dağlarında ise yazın hiç boş kalmayan Güzle Yaylası, Sarı Alan ve Sarı Su Piknik Alanları bulunmaktadır. Burada kurulan çadırlarda insanlar doğanın, buz gibi sindirimi kolaylaştıran suların ve oksijenin keyfini sürmekte ve haftalarca yerleşik kalmaktadırlar.
Sarıayak Köyünde bulunan ‘Gencel’ piknik alanı, Kayı Köyünde bulunan Kayı Barajı piknik alanı, Çerte Beldesinde bulunan Çerte Göleti Piknik alanı, Esatlar Köyü Baraj Gölü, Alabalık yetiştirme tesisleri ve piknik alanı görülmeye ve yaşanmaya değer yerlerdir.
Termal yönden çok zengin olan ilçe merkezinin yanı sıra, Dereli Hamamları, Yenice Hamamı ve Samrık Hamamı her yıl ziyaretçilerine hizmet sunmaktadır.
Binyılların Kültür Merkezi / Aizanoi
Emet İlçesine 38 km. uzaklıktaki Çavdarhisar’ın tarihi, yapılan kazılardan elde edilen bilgilere göre M.Ö. 3000’li yıllara dayanmaktadır. İlk yerleşme tabakalarının bundan yaklaşık 5500 yıl öncesine ait olduğu görülmektedir. Hz. İsa’nın doğumundan sonraki ilk çeyrekte büyük bir deprem ile yıkılmasına karşın Romalıların şehri yeniden onarmak için büyük çaba sarf ettikleri, 13.000 kişilik stadyum, 20.000 kişilik anfi-tiyatro inşa ettikleri, tarihin ilk Borsa Binası’nı Aizanoi’ye yaptıkları görülmektedir. Bu yatırımlar sonrasında Aizanoi’nin yaklaşık 150.000 nüfusa sahip bir yerleşim yeri olduğu tahmin edilmektedir.
Selçuklular döneminde (13 ncü yy.) Çavdar Tatarlarının buraya yerleşmesi ile bugünkü ismi olan Çavdarhisar adını almıştır.
Aizanoi, 1824 yılında Avrupalı gezginlerce yeniden keşfedilmiş ve 1830-1840 yıllarında incelenmesi tamamlanmıştır. 1926 yılından itibaren de Alman Arkeoloji Enstitüsü tarafından kazı çalışmalarına başlanılmıştır.
Aizanoi’den bugüne kalan yapı kalıntıları incelendiğinde büyük bir kısmının Roma İmparatorluk dönemi eserleri olduğu görülmektedir. Antik kentte bulunan Zeus Tapınağı, Dünyanın ilk Borsası, Sütunlu Yol, Dünyada bir eşi daha bulunmayan Stadyum, Anfi-Tiyatro kombinasyonu, günümüzde halen hizmet veren Antik Köprüler, Mozaikli, Hamam ile Roma Hamamı görülmeye değer olduğu kadar, Ülkemiz Turizmine hizmet vermesi için tanıtılmaya muhtaç eserlerdir.
Bugün eski görkeminden uzak olmakla birlikte yenilenen Kütahya-Uşak yolunun bitirilmesiyle hareket kazanan Çavdarhisar Aizanoi Antik Kenti’nin dünyaya tanıtılması ve bölgede bugüne kadar eksikliği çekilen konaklama tesislerinin imarı ile yeni bir atılım içine gireceği muhakkaktır.
Salı günleri Emet İlçesinde Pazar kurulmaktadır. Dışarıdan gelen sebze ve meyvelerin yanı sıra aynı gün ilçe merkezinde kurulan Köylü Pazarında tamamen yöreye özgü organik ürünler satılmaktadır. Yöreye has Küreci Elmasının, kendine özgü tadı ve kokusuyla Eğrigöz Bahçelerinde ve Yenice Belesinde yetiştirilen Domateslerin tadı doyumsuzdur. Başta Umutlu Köyü olmak üzere, İkibaşlı, Yenice, Günlüce, Malı ve birçok köyde üretilen Peynirler bu Organik Pazarın vazgeçilmez ürünüdür. İlçede yeni yeni başlayan Bal, Polen ve Arı Sütü üreticiliği de kayda değer oranda artmış ve alıcılarıyla buluşmaktadır. Yıllar öncesinin Ağda ve Pekmez Merkezi olarak bilinen Emet’te günümüzde bu sektörler ölmüş ise de yerel bazda üretim yapılan üzüm çeşitleri hala bulunabilmektedir.
Sanayinin Tuzu / Bor
Dünya Bor rezervinin % 70’i ülkemizde, ülkemiz rezervinin ise % 70’e yakını Emet’tedir. Son yıllarda yapılan sondajlarda 1000 yıl yetecek miktarlara varan Bor rezervleri tespit edilmiştir. 1958 yılında Dr. Gawlik tarafından bulunan Bor Madeni bugün Eti-Maden İşletmeleri tarafından işletilen stratejik bir madendir. Sanayinin hemen her alanında kullanılmasından dolayı “Sanayinin Tuzu” olarak adlandırılan Bor Minerali sayesinde ilçede 130.000 ton/yıl kapasiteli “Borik-Asit Fabrikası” tam kapasite üretime devam etmektedir. Yine aynı kapasitede ikinci fabrikanın ise yapımına başlanmıştır. Hisarcık ve Espey Ocaklarında yapılan üretim sınıflandırılıp, zenginleştirme işleminden sonra fabrikada kullanıldığı gibi bir çok yabancı ülkeye de ihraç edilmektedir. Bor konusundaki Ar-Ge çalışmaları ve yapılacak yeni ve ek tesisler ile Emet, turizm kenti olmanın yanında aynı zamanda bir sanayi kenti olma yolunda da emin adımlarla ilerlemektedir.
Yol ve ulaşım konusunda fazlaca bir yatırım alamamış olan Emet’e, Marmara Bölgesi tarafından Bursa-Harmancık veya Domaniç’i takiben Tavşanlı üzerinden, İç Anadolu Bölgesi tarafından Kütahya, Çavdarhisar veya Tavşanlı üzerinden, Ege ve Akdeniz istikametinden Uşak, Gediz ve Balıkesir, Simav üzerinden ulaşılabilinir. Yolar dar ve virajlı olmasına karşın seyirlik tabir edilebilecek güzelliklere ve manzaralara sahiptir. Kütahya Coğrafyasında merkezi bir konuma sahip olan Emet, komşu ilçeleri Tavşanlı, Gediz, Simav ve Çavdarhisar’a 40’ar km. mesafede bulunmaktadır.
İlçenin kendine has ‘Fırın Kebabı’ ve belirli mevsimde tuzsuz peynirden yapılan ‘Peynirli Pidesi’ çok meşhurdur. Emet’e geldiğinizde ilçe merkezinde bulunan bu otantik dükkanlara mutlaka uğramalısınız. Evlerde Erkeç ve Dana etinden yapılan Güveçler inanılmaz lezzettedir. Bu Güveçlerin özelliği içinde sadece et, soğan, salça ve domates bulunmasıdır. Yöre şivesiyle ‘Aktana’ denilen tarhanası, Kızılcıktan yapılan ve “Eştana Çorbası” denilen ekşi tarhanası, soğanlı yağ ile pişirilip, kıkırdak veya sarımsaklı olarak servis edilir. Bunun yanında mantısı ve keçi peynirinden yapılan Höşmerim tatlısı ünlüdür. Düğünlerde yapılan Keşkek yemeğine mutlaka Cerp suyu katılır. Cerp Suyu Fırın Kebabının altına konulan kaplarda toplanan su ve yağlardan oluşmaktadır. Ayrıca yöre halkınca evlerde hamur ve et ile yapılan “Comcom”, “Sarma Hamur Dolması” gibi hamur yemekleri İtalyanların makarnalarına taş çıkartır. Mahalle fırınlarında yapılan ve yöre halkınca “Haşhaşlı Lokum” tabir edilen sarı ve siyah haşhaşlı ekmeği kahvaltı sofralarının vazgeçilmezidir.
Bugünlerde değişime uğrasa da, kadınlarımızın yerel kıyafeti “Örtme-Peştamal” denilen örtünme şeklidir. Belden aşağıya Lacivert ve Kırmızı renkte olan “Peştamal” tutunulur, üzerine ise siyah renkte “Örtme” örtünülür. Yeni gelin olanların Peştemalinde Kırmızı renk yerine Turuncu ve parlak renk kullanılır. Bunun yanında çok değerli el işlemesi “Üç Etek”, “Taka”, “Şalvar”, “Ağırlık” gibi giysiler genç kızlarımızca üretilir. Yazma kenarlarına çekilen İğne Oyası, yapılan yüzlerce farklı oyalar arasında en zor ve en pahalı olanıdır. Hemen bütün genç kızlar küçük yaşlardan itibaren çeyizinde bulundurmak üzere bu giysi ve oyalardan yapar. Düğünlerde kadınlar bir günü “Kına” olmak üzere 3 gün boyunca eğlenirler. Erkeklerin eğlencesi kendi aralarında ve sadece 1 gündür. Damat Hamamı uygulaması ise hala yaşatılmaktadır.
Dünyaca ünlü Çocuk Kitapları Yazarı Gülten Dayıoğlu, Ressam Mehmet Tabanlıoğlu, yıllar öncesinin ünlü müzisyenleri Beyaz Kelebekler Emet’lidir.
Yaşamınızda tatlı bir anı olmasını arzuluyorsanız, mutlaka Emet’e yolunuzu düşürün. Düşürün ki ülkemizin farklı ve özel bir renginden mahrum kalmayın!
alıntı
Bu yazı, Gezgin dergisinin 2010 yılının Nisan sayısında yayımlanmıştır