NECİP FAZIL KISAKÜREK


             

Ä°letiÅŸim


 05xx xxx xx xx


vbnetron


[email protected]

×

NECİP FAZIL KISAKÜREK

  • #1
    Emine TURAN TUNÇ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    21.Mart.2009
    Nereden
    İSTANBUL
    Mesajlar
    28,261
    @Emine TURAN TUNÇ



    NECİP FAZIL KISAKÜREK





    26 Mayıs 1905'te İstanbul'da doğdu. Çocukluğu, büyük babasının İstanbul Çemberlitaş'taki konağında geçti. İlk ve orta öğrenimini Amerikan ve Fransız Kolejleri ile Bahriye Mektebi'nde (Askeri Deniz Lisesi) tamamladı. Lisedeki hocaları arasında Yahya Kemal, Ahmet Hamdi(Akseki), İbrahim Aski gibi isimler vardı. Necip Fazıl hocalarından en çok İbrahim Aski'nin etkisinde kalmıştır. Tasavvufla ilk tanışması da hocası İbrahim Aski'nin verdiği kitaplarla olmuştur.

    Necip Fazıl Kısakürek, İstanbul Üniversitesi Edebiyat Fakültesi Felsefe Bölümü'nü bitirdikten (1924) sonra, Milli Eğitim Bakanlığı bursu ile gönderildiği Fransa'da, Sorbonne Üniversitesi Felsefe Bölümü'nde okudu. Türkiye'ye dönüşünde Hollanda, Osmanlı ve İş Bankalarında müfettiş ve muhasebe müdürü olarak çalıştı. Robert Kolej, İstanbul Güzel Sanatlar Akademisi, Ankara Devlet Konservatuarı, Ankara Üniversitesi Dil ve Tarih-Coğrafya Fakültesi'nde ders verdi(1939-43). Sonraki yıllarında edebiyata yönelerek fikir ve sanat çalışmaları dışında başka bir işle meşgul olmadı.

    Necip Fazıl, annesinin arzusuyla şair olmak istedi (bunu düşündüğünde henüz 12 yaşındaydı) ve ilk şiirleri Yeni Mecmua'da yayımlandı. Milli Mecmua, Anadolu, Varlık ve Yeni Hayat dergilerinde çıkan şiirleriyle kendinden söz ettirmeyi başardı. Daha sonra Paris'e gitti ve dönüşünde yayımladığı Örümcek Ağı ve Kaldırımlar adlı şiir kitaplarıyla edebiyat dünyasında patlama yaptı. Necip Fazıl bu eserleriyle genç yaşta şöhreti yakalayarak, çağdaşı şairlerin önüne çıkmayı başardı. Edebiyat çevrelerinde hayranlık aynı zamanda heyecan uyandırdı. 1932'de Ben ve Ötesi adlı şiir kitabını çıkardığında henüz otuz yaşına basmamıştı.

    Necip Fazıl için 1934 yılı hayatının dönüm noktası oldu. Çünkü hayat felsefesinin değişmesine neden olan ve Beyoğlu Ağa Camii'nde vaaz vermekte olan Abdülhakim Arvasi ile bu dönemde tanıştı. Ve bu kişiden bir daha kopmadı. Necip Fazıl'ın, üstün bir ahlak felsefesini savunduğu tiyatro eserlerini birbiri ardına edebiyatımıza kazandırması bu döneme rastlar (Tohum, Para, Bir Adam Yaratmak).

    Necip Fazıl aralıklarla gidip uzun sürelerle kaldığı Ankara'ya üçüncü gidişinde, bazı bankaların da desteğini sağlayarak 14 Mart 1936'da haftalık Ağaç dergisini çıkarmıştır. Yazarları arasında Ahmet Hamdi Tanpınar, Ahmet Kutsi Tecer, Mustafa Sekip Tunç'un da bulunduğu Ağaç dergisi, yeni kapanan Yakup Kadri'nin Kadro dergisi yazarları Burhan Belge, Vedat Nedim Tör, Şevket Süreyya Aydemir ve İsmail Hüsrev gibi yazarların savunduğu ve dönemin etellektüellerini hayli etkilemiş bulunan materyalist ve marksizan düsüncelerine karşı spiritüalist ve idealist bir çizgi izlemiştir. Ankara'da altı sayı çıkan Ağaç dergisi daha sonra İstanbul'a nakledilmiş ancak fazla okur bulamadığından haftalık Ağaç dergisi 17'nci sayıda kapanmıştır.

    Necip Fazıl, 1943 yılında dinsel ve siyasal kimliği ön plana çıkan Büyük Doğu adlı dergiyi çıkardı. 1978 yılına kadar aralıklarla haftalık, günlük ve aylık olarak çıkarılan Büyük Doğu'da iktidarlara cephe alan Kısakürek, yazı ve yayınları yüzünden mahkemelik oldu, hapse girdi ve dergi birçok kez kapatıldı. Sultan Abdülhamit taraftarı olan Necip Fazıl giderek İslamcı kesimin önderlerinden biri oldu. Ağaç dergisinde olduğu gibi, Büyük Doğu'nun ilk sayılarında da yazar kadrosu hayli kozmopolittir. Bedri Rahmi, Sait Faik gibi yazarların imzası dergi sayfalarında görülmektedir. Ancak, Büyük Doğu, dinsel bir kavga organı durumuna gelince bu yazarların bir kısmı ayrılmıştır. Necip Fazıl 1947 yılında Büyük Doğu toplatılınca Kasım-Aralık ayları arasında üç sayı devam eden Borazan adlı siyasal mizah dergisini çıkarmıştır. Sık sık kapatılan veya toplatılan Büyük Doğu'nun çıkmadığı dönemlerde günlük fıkra ve çesitli yazılarını Yeni İstanbul, Son Posta, Babialide Sabah, Bugün, Milli Gazete, Hergün ve Tercüman gibi gazetelerde yayımlayan Necip Fazıl, Büyük Doğu'da çıkan yazılarında kendi imzası dışında Adıdeğmez, Mürid, Ahmet Abdülbaki gibi takma isimler kullandı. 1962 yılından itibaren de hemen hemen tüm Anadolu şehirlerinde konferanslar verdi.

    Necip Fazıl, Sabır Taşı adlı oyunuyla 1947 yılında C.H.P. Piyes Yarışması Birincilik Ödülü'nü almış, doğumunun 75. yıldönümünde Kültür Bakanlığı'nca "Büyük Kültür Armağanı" ödülünü (1980) ve Türk Edebiyatı Vakfı'nca "Türkçenin Yaşayan En Büyük Şairi" ünvanını almıştır.

    Necip Fazıl Kısakürek yazılarını yazmaya devam ederken uzun süren bir hastalık dönemi geçirdi ve sonra 25 Mayıs 1983'te Erenköy'deki evinde öldü. Fatih'te düzenlenen cenaze merasiminden sonra Eyüp sırtlarındaki (Piyer Loti'deki) kabristana defnedildi.

  • #2
    Emine TURAN TUNÇ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    21.Mart.2009
    Nereden
    İSTANBUL
    Mesajlar
    28,261
    @Emine TURAN TUNÇ







    Zindan Mehmed'e Mektup

    Zindan iki hece.Mehmed'im lafta!
    Baba katiliyle baban bir safta!
    Bir de, geri adam, boynunda yafta...
    Halimi düşünüp yanma Mehmed'im!
    Kavuşmak mı?... Belki... Daha ölmedim!

    Avlu... Bir uzun yol... Tuğla döşeli,
    Kırmızı tuğlalar altı köşeli.
    Bu yol da tutuktur hapse düşeli...
    Git ve gel... Yüz adım...Bin yıllık konak.
    Ne ayak dayanır buna, ne tırnak!

    Bir âlem ki, gökler boru içinde!
    Akıl, olmazların zoru içinde
    Üstüste sorular soru içinde:
    Düşün mü, konuş mu, sus mu, unut mu?
    Buradan insan mı çıkar, tabut mu?

    Bir idamlık Ali vardı,asıldı;
    Kaydını düştüler, mühür basıldı.
    Geçti gitti, birkaç günlük fasıldı.
    Ondan kalan, boynu bükük ve sefil;
    Bahçeye diktiği üç beş karanfil...

    Müdür bey dert dinler, bugün "maruzat"!
    Çatık kaş... Hükümet dedikleri zat...
    Beni Allah tutmuş, kim eder azat?
    Anlamaz; yazısız, pulsuz, dilekçem...
    Anlamaz! ruhuma geçti bilekçem!

    Saat beş dedi mi, bir yırtıcı zil;
    Sayım var, maltada hizaya dizil!
    Tek yekun içinde yazıl ve çizil!
    İnsanlar zindanda birer kemmiyet;
    Urbalarla kemik, mintanlarla et.

    Somurtuş ki bıçak, nara ki tokat;
    Zift dolu gözlerde karanlık kat kat...
    Yalnız seccademin yönünde şefkât;
    Beni kimsecikler okşamaz madem;
    Öp beni alnımdan, sen öp seccadem!

    Çaycı, getir ilaç kokulu çaydan!
    Dakika düşelim, senelik paydan!
    Zindanda dakika farksızdır aydan.
    Karıştır çayını zaman erisin;
    Köpük köpük, duman duman erisin!

    Peykeler, duvara mıhlı peykeler;
    Duvarda, başlardan yağlı lekeler.
    Gömülmüş duvara, baş baş gölgeler...
    Duvar, katil duvar, yolumu biçtin!
    Kanla dolu sünger... Beynimi içtin!

    Sükut...Kıvrım kıvrım uzaklık uzar;
    Tek nokta seçemez dünyadan nazar.
    Yerinde mi acep, ölü ve mezar?
    Yeryüzü boşaldı, habersiz miyiz?
    Güneşe göç var da ,kalan biz miyiz?

    Ses demir, su demir ve ekmek demir...
    İstersen demirde muhali kemir,
    Ne gelir ki elden, kader bu, emir...
    Garip pencerecik, küçük, daracık;
    Dünyaya kapalı, Allaha açık.

    Dua, dua, eller karıncalanmış;
    Yıldızlar avuçta, gök parçalanmış.
    Gözyaşı bir tarla, hep yoncalanmış...
    Bir soluk, bir tütsü, bir uçan buğu;
    İplik ki incecik, örer boşluğu.

    Ana rahmi zahir, şu bizim koğuş;
    Karanlığında nur, yeniden doğuş....
    Sesler duymaktayım: Davran ve boğuş!
    Sen bir devsin, yükü ağırdır devin!
    Kalk ayağa, dimdik doğrul ve sevin!

    Mehmed'im, sevinin, başlar yüksekte!
    Ölsek de sevinin, eve dönsek de!
    Sanma bu tekerlek kalır tümsekte!
    Yarın elbet bizim, elbet bizimdir!
    Gün doğmuş, gün batmış, ebed bizimdir!

  • #3
    Emine TURAN TUNÇ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    21.Mart.2009
    Nereden
    İSTANBUL
    Mesajlar
    28,261
    @Emine TURAN TUNÇ







    MUHASEBE ..

    Ben artık ne şairim, ne fıkra muharriri!
    Sadece beyni zonklayanlardan biri!

    Bakmayın tozduğuma meşhur Babialide!
    Bulmuşum rahatımı ben bir tesellide.

    Fikrin ne fahişesi oldum, ne zamparası!
    Bir vicdanın, bilemem, kaçtır hava parası?

    Evet, kafam çatlıyor, güya ulvi hastalık;
    Bendedir, duymadığı dertlerle kalabalık.

    Büyük meydana düştüm, uçtu fildişi kulem;
    Milyonlarca ayağın altında kaldı kellem.

    Üstün çile, dev gibi geldi çattı birden! Tos!!
    Sen cüce sanatkarlık, sana büsbütün paydos!

    Cemiyet, ah cemiyet, yok edilen ruhiyle;
    Ve cemiyet, cemiyet, yok edilen güruhiyle...

    Çok var ki, bu hınç bende fikirdir, fikirse hınç!
    Genç adam, al silahı; iman tılsımlı kılınç!

    İşte bütün meselem, her meselenın başı,
    Ben bir genç arıyorum, gençlikle köprübaşı!

    Tırnağı en yırtıcı hayvanın pencesinden,
    Daha keskin eliyle, başını ensesinden,

    Ayırıp o genç adam, uzansa yatağına;
    Yerleştirse başını, iki diz kapağına;

    Soruverse: Ben neyim ve bu hal neyin nesi?
    Yetiş, yetiş, hey sonsuz varlık muhasebesi!

    Dışımda bir dünya var, zıpzıp gibi küçülen,
    İçimde homurtular, inanma diye gülen...

    İnanmıyorum, bana öğretilen tarihe!
    Sebep ne, mezardansa bu hayatı tercihe?

    Üç katlı ahşap evin her katı ayrı alem!
    Üst kat: Elinde tespih, ağlıyor babaannem,

    Orta kat: (Mavs) oynayan annem ve aşıkları,
    Alt kat: Kızkardeşimin (Tamtam) da çığlıkları;

    Bir kurtlu peynir gibi, ortasından kestiğim;
    Buyrun ve maktaından seyredin, işte evim!

    Bu ne hazin ağaçtır, bütün ufkumu tutmuş!
    Koku iffet, dalları taklit, meyvesi fuhuş...

    Rahminde cemiyetin, ben doğum sancısıyım!
    Mukaddes emanetin dönmez davacısıyım!

    Zamanı kokutanlar mürteci diyor bana;
    Yükseldik sanıyorlar, alçaldıkça tabana.

    Zaman, korkunç daire; ilk ve son nokta nerde?
    Bazı geriden gelen, yüzbin devir ilerde!

    Yeter senden çektiğim, ey tersi dönmüş ahmak!
    Bir saman kağıdından, bütün iş kopya almak;

    Ve sonra kelimeler; kutlu, mutlu, ulusal.
    Mavalları bastırdı devrim isimli masal.

    Yeni çirkine mahkum, eskisi güzellerin;
    Allah kuluna hakim, kulları heykellerin!

    Buluştururlar bizi, elbet bir gün hesapta;
    Lafını çok dinledik, şimdi iş inkilapta!

    Bekleyin, görecektir, duranlar yürüyeni!
    Sabredin, gelecektir, solmaz, pörsümez Yeni!

    Karayel, bir kıvılcım; simsiyah oldu ocak!
    Gün doğmakta, anneler ne zaman doğuracak?

  • #4
    Emine TURAN TUNÇ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    21.Mart.2009
    Nereden
    İSTANBUL
    Mesajlar
    28,261
    @Emine TURAN TUNÇ







    en sevdiğim şiirlerinden iki tanesini de paylaşmak istedim

  • #5
    KPSS2012... - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    21.Mart.2009
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    457
    @KPSS2012...







    SAKARYA TÜRKÜSÜ

    İnsan bu, su misali, kıvrım kıvrım akar ya;
    Bir yanda akan benim, öbür yanda Sakarya.
    Su iner yokuşlardan, hep basamak basamak;
    Benimse alın yazım, yokuşlarda susamak.
    Her şey akar, su, tarih, yıldız, insan ve fikir
    Oluklar çift; birinden nur akar, birinden kir.
    Akışta demetlenmiş, büyük, küçük, kâinat;
    Şu çıkan buluta bak, bu inen suya inat!
    Fakat Sakarya başka, yokuş mu çıkıyor ne,
    Kurşundan bir yük binmiş, köpükten gövdesine;
    Çatlıyor, yırtınıyor yokuşu sökmek için.
    Hey Sakarya, kim demiş suya vurulmaz perçin?
    Rabbim isterse, sular büklüm büklüm burulur,
    Sırtına Sakarya'nın, Türk tarihi vurulur.
    Eyvah, eyvah, Sakaryam, sana mı düştü bu yük?
    Bu dava hor, bu dava öksüz, bu dâva büyük!..

    Ne ağır imtihandır, başındaki, Sakarya!
    Binbir başlı kartalı nasıl taşır kanarya?

    İnsandır sanıyordum mukaddes yüke hamal;
    Hamallık ki, sonunda, ne rütbe var, ne de mal.
    Yalnız acı bir lokma, zehirle pişmiş aştan;
    Ve ayrılık, anneden, vatandan, arkadaştan;
    Şimdi dövün Sakarya, dövünmek vakti bu an;
    Kehkeşanlara kaçmış eski günleri an!
    Hani Yunus Emre ki, kıyında geziyordu;
    Hani ardına çil çil kubbeler serpen ordu?
    Nerede kardeşlerin, cömert Nil, yeşil Tuna;
    Giden şanlı akıncı, ne gün döner yurduna?
    Mermerlerin nabzında hâlâ çarpar mı tekbir?
    Bulur mu deli rüzgâr o sedayı: Allah bir!
    Bütün bunlar sendedir, bu girift bilmeceler;
    Sakarya, kandillere katran döktü geceler.

    Vicdan azabına es, kayna kayna Sakarya,
    Öz yurdunda garipsin, öz vatanında parya!

    İnsan üçbeş damla kan, ırmak üçbeş damla su;
    Bir hayata çattık ki, hayata kurmuş pusu.
    Geldi ölümlü yalan, gitti ölümsüz gerçek;
    Siz, hayat süren leşler, sizi kim diriltecek?
    Kafdağını aşsalar, belki çeker de bir kıl!
    Bu ifritten sualin, kılını çekmez akıl!
    Sakarya, sâf çocuğu, mâsum Anadolu'nun,
    Divanesi ikimiz kaldık Allah yolunun!
    Sen ve Ben, gözyaşıyla ıslanmış hamurdanız;
    Rengimize baksınlar, kandan ve çamurdanız!
    Akrebin kıskacında yoğurmuş bizi kader;
    Aldırma, böyle gelmiş, bu dünya böyle gider!
    Bana kefendir yatak, sana tabuttur havuz;
    Sen kıvrıl, ben gideyim, Son Peygamber Kılavuz!

    Yol onun, varlık onun, gerisi hep angarya;
    Yüzüstü çok süründün, ayağa kalk, Sakarya!..

    NECİP FAZIL KISAKÜREK

  • #6
    Emine TURAN TUNÇ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    21.Mart.2009
    Nereden
    İSTANBUL
    Mesajlar
    28,261
    @Emine TURAN TUNÇ







    ezbere bildiğim şiirlerinden biri
    paylaşımın için sağol cnm

  • #7
    KPSS2012... - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    21.Mart.2009
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    457
    @KPSS2012...







    Rica ederim...
    ...KPSS2012İSTANBUL...

  • #8
    KPSS2012... - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    21.Mart.2009
    Nereden
    İstanbul
    Mesajlar
    457
    @KPSS2012...








    CANIM İSTANBUL

    Ruhumu eritip de kalıpta dondurmuşlar;
    Onu İstanbul diye toprağa kondurmuşlar.
    İçimde tüten birşey; hava, renk, edâ, iklim;
    O benim, zaman, mekân aşıp geçmiş sevgilim.
    Çiçeği altın yaldız, suyu telli pulludur;
    Ay ve güneş ezelden iki İstanbulludur.
    Denizle toprak, yalnız onda ermiş visale,
    Ve kavuşmuş rüyalar, onda, onda misâle.

    İstanbul benim canım;
    Vatanım da vatanım...
    İstanbul,
    İstanbul...

    Tarihin gözleri var, surlarda delik delik;
    Servi, endamlı servi, ahirete perdelik...
    Bulutta şaha kalkmış Fatih'ten kalma kır at;
    Pırlantadan kubbeler, belki bir milyar kırat...
    Şahadet parmağıdır göğe doğru minare;
    Her nakışta o mâna: Öleceğiz ne çare?..
    Hayattan canlı ölüm, günahtan baskın rahmet;
    Beyoğlu tepinirken ağlar Karacaahmet...

    O mânayı bul da bul!
    İlle İstanbul'da bul!
    İstanbul,
    İstanbul...

    Boğaz gümüş bir mangal, kaynatır serinliği;
    Çamlıca'da, yerdedir göklerin derinliği.
    Oynak sular yalının alt katına misafir;
    Yeni dünyadan mahzun, resimde eski sefir.
    Her akşam camlarında yangın çıkan Üsküdar,
    Perili ahşap konak, koca bir şehir kadar...
    Bir ses, bilemem tanbur gibi mi, ud gibi mi?
    Cumbalı odalarda inletir "Kâtibim"i...

    Kadını keskin bıçak,
    Taze kan gibi sıcak.
    İstanbul,
    İstanbul...

    Yedi tepe üstünde zaman bir gergef işler!
    Yedi renk, yedi sesten sayısız belirişler...
    Eyüp öksüz, Kadıköy süslü, Moda kurumlu,
    Adada rüzgâr, uçan eteklerden sorumlu.
    Her şafak Hisarlarda oklar çıkar yayından
    Hâlâ çığlıklar gelir Topkapı Sarayından.
    Ana gibi yâr olmaz, İstanbul gibi diyar;
    Güleni şöyle dursun, ağlayanı bahtiyar...

    Gecesi sünbül kokan
    Türkçesi bülbül kokan,
    İstanbul,
    İstanbul...

    NECİP FAZIL KISAKÜREK/1963
    ...KPSS2012İSTANBUL...

  • #9
    Emine TURAN TUNÇ - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    21.Mart.2009
    Nereden
    İSTANBUL
    Mesajlar
    28,261
    @Emine TURAN TUNÇ







    ahhhhh ahhhhh en güzel şiirlerden biri

  • #10
    Kübra AKÇİMEN - ait Kullanıcı Resmi (Avatar)
    Üyelik tarihi
    16.Haziran.2009
    Nereden
    umut şehrii
    Mesajlar
    16,879
    @Kübra AKÇİMEN







    Bir Necip Fazıl şiiri de benden olsun
    BEKLENEN
    Ne hasta bekler sabahı,
    Ve ne genç ölüyü mezar,
    Ne de şeytan bir günahı,
    Seni beklediğim kadar
    Geçti artık istemem gelmeni,
    Yokluğunda buldum seni
    Bırak vehmimde gölgeni
    GELME ARTIK NEYE YARAR..

  • YORUM BIRAKMAK İÇİN ÜYE OLMALISINIZ !

    ÜYE OLMAK İÇİN TIKLA

    Benzer Konular

    1. NECİP FAZIL KISAKÜREK
      Konu Sahibi merthasret Forum YAZARLAR VE ŞAİRLER
      Cevap: 3
      Son Mesaj : 17.Nisan.2012, 21:36
    2. NECİP FAZIL ..............
      Konu Sahibi elif.sahin Forum ŞİİRLER-YAZILAR
      Cevap: 1
      Son Mesaj : 25.Ağustos.2010, 21:25
    3. NECİP FAZIL KISAKÜREK\\ HATIRINA DÜŞECEĞİM
      Konu Sahibi Kübra AKÇİMEN Forum ŞİİRLER-YAZILAR
      Cevap: 9
      Son Mesaj : 14.Haziran.2010, 19:18
    4. NECİP FAZIL KISAKÜREK\BEKLEYEN
      Konu Sahibi Kübra AKÇİMEN Forum ŞİİRLER-YAZILAR
      Cevap: 4
      Son Mesaj : 02.Kasım.2009, 22:07
    5. NECİP FAZIL KISAKÜREK
      Konu Sahibi Kübra AKÇİMEN Forum EDEBİYAT
      Cevap: 2
      Son Mesaj : 30.Eylül.2009, 17:08

    Yetkileriniz

    • Konu Acma Yetkiniz Yok
    • Cevap Yazma Yetkiniz Yok
    • Eklenti Yükleme Yetkiniz Yok
    • Mesajınızı Değiştirme Yetkiniz Yok
    •  

    Giriş

    Facebook ile Baglan Giriş