Akşamüstü 5'te evinden çıkıp üç otobüs aktarmasıyla dağ başındaki kampusuna giden öğrenci demektir.
Sabahtan beri ders vermekten baygın düşen, günde beş kez aynı şeyi anlatan ve bildiğini bile unutan hocalar demektir.
Saat 10'a varırken üniversiteden evine doğru yola çıkan; sokak köpekleriyle mücadele eden; kapkaççı korkusuyla yüreği ağzına gelen gençler demektir.
Kendini çok "uyanık" sayan YÖK'ün daha az puan tutturmuş öğrencilere takındığı "bununla idare edin, hatta bu sıkıntıları çekip yol yakınken çekip gidin" tavrıdır.
Şimdi kalkmış bu haksızlık için 2500 TL harç ödeyeceksin, diyorlar!
Yani koca koca adamlar, gencecik çocuklara "öyle yaptık böyle yaptık, yine de bırakmadınız üniversiteyi, artık şimdi bırakırsınız" diyorlar.
Üniversite öğreniminin kalitesinin birinci öğretimi, ikinci öğretimi olmaz.
Üniversite öğrencisi aldığı puana göre yerleştirilir ama o öğrencinin eğitimden, bilgiden ve üniversite olanaklarından yararlanma hakkı aldığı puana göre belirlenemez.
Bizim yüksek öğrenim sistemimizde bin türlü yanlış var.
Hiç değilse...
Bu yanlışlar için bir de üste para almayın!
Bu paraları alarak üniversite kapısına yığılmaları önleyeceğiniz zannına da kapılmayın!
Olup olacağı şudur...
Daha kırgın; hayal kırıklığı daha da artmış öğrenciler ve mütevazı aile bütçeleri yüzünden çocukları karşısında mahcubiyeti iyice artan anne babalar...
Ey YÖK, istediğin bu mu?
Morali bozuk, umutları sönmüş bir ülke mi istediğin?
sabah