Hayatımız tıpkı bir ağacın yaprakları gibi soluyor sararıyor sonra birere birer dökülüyor. Kaçımız ilerleyen koşarak giden zamanı geri getirebiliyor veya üzüntü keder dolu anlar ile ömrünü doldurarak gülümseyen tatlı gülüşler ile zamanı geçirmeden, hayatın kıymetini bilmeden hayatın sona doğru gittiğinin farkına varabiliyor?
Bazen acımasız olabiliyoruz çoğu zaman hatta bazen her zaman, dilimizin ayarını bilmeden sözlerimiz acımasız olabiliyor. Bazen karşımızdakini üzerek soğuk kış gününde üşüyerek titreyen bir şerçe gibi gönül kapımızın dışında, soğuk donduran bakış ve sözlerin altında bırakıyoruz ve hiçte farkında olamıyoruz pardon farkında olmak ayrı bir şey idrak edemiyoruz diyelim, evet evet idrak edemiyoruz maalesef.
Hiç idrak edemiyoruz sevgi bizler için bir gereksinim güzelliklerin bir bütünü bir demet çiçektir. Sevgi gönüle dokunmak, onu sarmak ona karşı ilgi duyduğunu göstermek onu sevdiğini hissettirmek değil midir?
Tüm bedenimizi de hücrelerimizde kıpır kıpır dolaşan, bedenin sağlıklı ve canlı kalması için gönülde bedende mutlaka sevgi olmalıdır, eğer bu sevgiye kapımızı kapatırsak hayatımız karanlıklar içinde cansız güzelliklerin tadını almadan yaşayan bir kişi olmaktan öteye gidemeyiz.
Mehmet Aluç