Önümüzdeki yıl en küçük oğlumun anaokulundaki son senesi olacak. Bu, benim de anaokulundaki son senem olacak anlamına geliyor. Üç tane çocuğum var ve neredeyse koca bir on seneyi bir anaokulu velisi olarak geçirdim. Ve size şunu söylemeliyim ki bunu çok özleyeceğim. (Ama pulları değil. Pulları asla özlemeyeceğim.) Anaokulunu özleyeceğim çünkü çocuklarımın öğretmenleri sadece çocuklarıma öğretmenlik yapmadılar. Tüm bu yıllar boyunca aynı zamanda bana da öğretmenlik yaptılar.
Öğretmenlerin çocukları yetiştirmesini, onları rahatlatmasını ve onlara bağırmamasını (ki eminim bazen gerçekten bağırmak istiyorlardır) izlemekten çok şey öğrendim. Nasıl oluyor da seslerini yükseltmiyorlar? Hayatınızda hiç üç yaşındaki bir grup çocukla bir saatinizi geçirdiniz mi? Pek hoş bir şey değil. Kavga var. Ağlama ve öfke nöbetleri var. Burun karıştırmalar ve garip öksürükler ve anlaşılmaz talepler var. Halının üzerinde oturmamayı seçmeler var. Sessiz ağlama, sesli ağlama ve normal ağlama var. Kırılan pastellerle ya da verilmeyen bir yapıştırıcı ile incinen duygular var. Uzun sıkıcı hikayelerle yarıda kesilen başka uzun sıkıcı hikayeler var. Dökülen içecekler ve öğle yemeğini reddetmeler var. O kokunun popodan gelmediğini inkar etmeler var. Ve bolca anneyi ve babayı özleme var.
Elbette sesini yükseltmemek, bütün anaokulu öğretmenlerinin yaptığı bir şey değil. İşte bu yüzden bunu yapabilenlere “iyi öğretmenler” diyorum. Ve ben çok şanslıyım ki çocuklarımın sadece iyi öğretmenleri oldu. Çocuklarımın öğretmenleri beni yaratıcılıklarıyla da çok etkiledi. Üstelik Pinterest’i henüz duymadan çok önce başardılar bunu. Ve onlar, bir çocuğu aşırı derecede övmemek gerektiği fikri bu kadar popüler olmadan önce de çocukları aşırı övmemek gerektiğini biliyorlardı.
Peki başka neler var?

Çok dikkatliler.

Oğlumu almaya gittiğimde, ben onların yerinde olsam aklımda asla tutamayacağım bir sürü ayrıntıdan bahsederler: “Yoğurdunun sadece yarısını yedi.” “Oyun alanında bir kelebek gördü.” “Sınıftakilere önümüzdeki hafta Havai’ye gideceğini söyledi.” (Ve sonra sizin de önümüzdeki hafta ya da belki de hiçbir zaman Havai’ye gitme planınız olmadığını anlatmanız gerekiyor.)


Teşhiste bulunurlar.
Geçenlerde oğlumun öğretmeni bana bir email gönderdi. Oğlum sanki biraz “keyifsiz” gibiydi. Oysa bana iyi gibi görünüyordu, ateşi de yoktu. Ama yine de doktora götürdüm çünkü daha önce öğretmeni bana hiç böyle bir uyarı da bulunmamıştı. Gerçekten de hasta olduğu ortaya çıktı. Boğaz enfeksiyonu geçiriyordu.


Topluluk yaratırlar.

Bir çocuğa bakmak için bir köyün seferber olması gerekirdi ama çoğumuz köyde yaşamıyoruz. Anaokulu sınıfları bana küçük köyleri hatırlatıyor. Anaokulu sınıfında sıcak ve insanı rahatlatan bir şeyler var. Ve bu öğretmenlerin görünmez çalışmalarından ve çabalarından kaynaklanıyor.

Her çocuğun ne dediğini çözerler.
Kendi çocuğumu anlama konusunda bazen problemler yaşarım. Bazen söylediği şeyleri tamamen yanlış anlarım ve ona kızarım. Oysa o bambaşka bir şey söylüyordur. Ancak çocuğumun öğretmeni onu gayet iyi anlıyor gibi görünür. Üstelik sadece onu değil, çeşit çeşit konuşma ve telaffuz şekilleriyle sınıftaki bütün diğer çocukları anlarlar. Bunlar büyülü insanlar size söyleyeyim.

Çocuklara güvenirler ve onları güçlendirirler.
Oğullarımdan birinin anaokulu sınıfını ziyaret ettiğimde ve oğlumun oyuncakları mutlu mutlu temizlediğini, bir masayı kurduğunu ya da sandalyeleri sildiğini gördüğümde çoğunlukla “Bu çocuk da kim?” diye düşünürüm. Sonra evde bir “temizlik şarkısı” söylemeye başlarım ve sadece tek bir şey olur: “Şarkı söylemeyi kesebilir misin anne, kafamız şişti.”

Sabırlı ve azimlidirler. Eskiden öğretmen olmayı düşünmüştüm, ama sonra farklı bir mesleki yolu seçtim. Öğretmenlikte oldukça iyi olabileceğimi düşünüyorum. Ama sadece iki gün kadar! Sanırım okula saçım başım dağılmış ve perişan bir halde gelmeden önceki iki günde yeterince enerji, konsantrasyon ve sabır gösterebilirim. İşte bu yüzden peş peşe üç gün ya da daha fazla ders veren anaokulu öğretmenleri… Hepinizin önünde şapka çıkarıyorum.
Biliyorum, hala bir sene daha var. Ama anaokulunu tatilde bile çok özlüyorum. Hatta pulları bile…
Kaynak:www huffingtonpost com