İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı
İslamiyet Öncesi Türk Edebiyatı, Türklerin İslamiyet ile tanışmalarından önceki dönemde verilen edebi eserleri içermektedir. Bu şekilde dönemsel bir isim alan İslamiyet Öncesi Türk edebiyatı, Türklerin yazıyı kullanma özelliklerine göre Sözlü ve Yazılı Dönem olarak ayrılmaktadır. Her iki dönem de Türklerin İslamiyet’i kabul etmelerinden önceki sosyal, kültürel, ekonomik özellikleri ve yaşam biçimleri hakkında ipuçları vermektedir.
Sözlü Türk Edebiyatı
Türkler, İslam öncesinde Budizm, Şamanizm, Manihaizm gibi dinlere inanmıştır. Bu şekilde faklı dinlere inanılmasının doğal bir sonucu bu durum olarak birçok kültür öğesini de beraberinde getirmiştir. Bunun yanı sıra bu dönemde Türklerin göçebe bir yaşam sürdürmeleri de savaş, göç vb. olaylara neden olmuş ve bu durum da yine kültürel bir etki yaratmıştır. İnandıkları dinlerin de gereği olarak Türkler bu dönemde “”yuğ”” adı verilen cenaze törenlerinin yanı sıra eğlence törenleri de düzenlenmektedir. Bu törenlerde “kam, ozan, baksı” adında kişiler tarafından şiirler okunmaktadır. Kopuz eşliğinde okunan şiirler anonimdir. Sözlü Dönemde Türklerin ulusal ölçüsü olan hece ölçüsü kullanılmaktadır. Bunun yanında söz konusu şiirlerde nazım birimi dörtlüktür ve oldukça sade bir dil kullanılmaktadır. Bu dönem edebi ürünlerinde aşk, doğa ve ölüm konuları ağırlıktadır. Şiirlerin uyak düzeni ise “aaab, cccb, dddb” şeklindedir.
Sözlü Türk Edebiyatı’nda koşuk, sav, sagu ve destan türleri bulunmaktadır. Koşuk, Türklerin “Sığır” adındaki av törenlerinde söyledikleri şiirlerdir. Yiğitlik, aşk, savaş ve doğa konularından oluşan koşuklar, edebiyatımızın ileriki dönemlerini de etkilemiştir. Yuğ adı verilen ve bir kimsenin ölümünün ardından düzenlenen törenlerde ölen kişilerin yiğitlikleri, onun ölümüne duyulan acı “Sagu” adındaki şiirlerle dile getirilir. “Sav” ise günümüzün atasözleri olarak açıklanmaktadır. Bu dönemin en dikkat çeken sözlü ürünlerinden olan “Destan” en uzun nazım türüdür ve söz konusu döneme ait tüm yaşam özelliklerini içinde barındırmaktadır. Sözlü Türk Edebiyatı’n’da destan türü oldukça önemlidir ancak bu dönemde yazıya geçirilmeyen Türk destanları Çin, Arap ve İran kaynaklarından öğrenilmektedir. Destanlarda milli nazım ölçüsü kullanılmıştır ve destanlar olağanüstü olayları anlatmaktadır. Toplumu derinden etkileyen göç, savaş, yangın gibi olaylar bu döneme ait destanlarda sıra dışı anlatılmaktadır.
Türk Destanları ve İçerikleri
Göktürk Destanları:
1)Bozkurt Destanı: Göktürklerin dişi bir kurttan türeyişleri anlatılır.
2)Ergenekon Destanı: Türklerin Ergenekon’a sığınarak demir bir dağı eritmeleriyle özgürlüklerine kavuşmaları anlatılır.
Saka Destanları:
1) Şu Destanı: Türk hakanı Şu’’nun büyük kahramanlıkları dile getirilmiştir.
2) Alp Er Tunga Destanı: Alp Er Tunga’’nın Türk- İran savaşlarından yaptığı kahramanlıklar anlatılır.
Hun Destanları:
1) Oğuz Kağan Destanı: Mete Han’ın Orta Asya’da kurduğu Türk Birliği ve Hun Devleti’ndeki yönetimi anlatılmaktadır.
Uygur Destanları:
1) Göç Destanı: Uygur halkının anayurtlarından göçü dile getirilir.
2) Türeyiş Destanı: Uygurların eken bir kurttan türeyişleri anlatılır.
Yazılı Türk Edebiyatı
Türkler tarafından yazının kullanılması ile başlayan Yazılı Türk Edebiyatı’nın ilk örnekleri Yenisey Yazıtları’dır. 5. veya 6.yüzyıllarda Yenisey Kırgızları tarafından Göktürk Alfabesi ile yazılan bu yazıtlar tam olarak okunamamışlar’dır. Mezar taşlarına yazılan Yenisey Yazıtları bu yüzden de ilk örnek olarak kabul edilmemektedir. Yazılı Türk Edebiyatı’nın en önemli örneği olarak Göktürk Yazıtları kaynaklarda yerini almaktadır. Orhun Abideleri olarak da adlandırılan bu kitabeler, Moğolistan’da ki Orhun Irmağı üzerinde dikili taşların üstüne yazılmıştır. Göktürk Alfabesi ile yazılan söz konusu yazıtlar, bu özellikleri ile Türk Edebiyatı’’nın bilinen ilk yazılı belgeleri olama niteliği taşımaktadır. Orhun Yazıtları’nın içeriğinde ise milli birliğin korunması ve ulusal benlik karşısında yapılan mücadelelerin haklılığı gibi birçok önemli konu yer almaktadır. Bu özellikleri ile yazıtlar tarihi, sosyal, siyasi, sosyolojik birçok değeri de bünyesinde taşımaktadır.
Yazılı Dönem’de Türklerin ilk alfabesi olan Göktürk Alfabesinin yanı sıra Uygur Alfabesi de kullanılmıştır. Uygur Devleti de bu dönemde kendi alfabeleri ile bazı eserler oluşturmuştur. Manihaizm ve Budizm dininin özelliklerinin anlatan eserlere imza atan Uygurlar, aynı zamanda kâğıda basma tekniğine de kullanmışlardır. Edebi eserlerin yanı sıra bu dönemde Uygurlar tiyatro türünde de eserler vermişlerdir.
Yazar: Canan Yıldırım