!!!KORKMA!!!
Korku kelimesini okuduğunuzda korktunuz mu?
Peki siz çocuğa korkma dediğinizde çocuğun korkması da normal değil mi?
Çocukla iletişiminizdeki en önemli unsurlardan biri olumlu dildir.
"Korkuyor musun?" yerine "Heyecanlı mısın?" cümlesinin kullanılması bile çocuktaki korkunun etkisini azaltır.
3 idiots adlı hint filmini seyretmişsinizdir. (Seyretmediyseniz mutlaka seyretmelisiniz) Ne diyor o filmde Aamir KHAN? "All is well" (Herşey yolunda)
İnsan kalbi kolay korkar. Özellikle de çocuksan. Fakat kolay korkan bu kalp çok daha kolay kandırılabilir.
Ne demiştik? "All is well" (Her şey yolunda)
Peki çocuğa korkma dediğimizde çocuk ne düşünür? Kendimizi çocukların yerine koyalım. "Korkma" denildiğinde "Acaba korkacak bir şey mi var ya da olacak?" ya da "Demekki korkmam gerekiyor. Acaba az sonra ne olacak ki korkmam gerekiyor?" diye düşünürüz.
Aynı şekilde:
"Merak etme" okuldan sonra seni almaya geleceğim. denildiğinde çocuğun düşüncesi "Evet merak etmen gerekiyor okuldan sonra seni almayabilirim"
"Üzülme" , "Ağlama" denildiğinde çocuk Okulda üzülmesini , ağlamasını gerektirecek şeyler olduğunu düşünür.
"Okuldan sonra seni almaya geleceğim. Ama ben gelemesem de abin ya da baban gelir." denildiğinde çocuğun düşüncesi "Ben seni almayı unutursam birisi gelir alır inşallah"
"Öğretmenini üzme" , "Yaramazlık yapma" denildiğinde çocuğun düşüncesi "Sen yaramaz bir çocuksun herkesi üzüyorsun. Sınıfta da öğretmenini üzeceksin"
"Arkadaşlarına vurma" denildiğinde çocuğun düşüncesi "Sınıftaki arkadaşların sana vurabilir ama sen onlara vurma"
???PEKİ NE YAPMALIYIZ???
Daha okul başlamadan aileleri tarafından çocuklara okulun güzellikleri anlatılmalı. Varsa kendi güzel anıları ve arkadaşlıkları anlatılmalı.
Çocuklara okulda kazanacakları arkadaşlıktan bahsedilmeli.
Çocuklara okulda öğrenecekleri şeylerden bahsedilmeli. Fakat "Okulda resim yapacaksınız , etkinlik yapacaksınız , şarkı söyleyeceksiniz , şiir okuyacaksınız" şeklide değil de "Okulda resim yapmayı öğreneceksiniz , etkinlik yapmayı öğreneceksiniz , şarkılar söylemeyi , şiirler okumayı öğreneceksiniz.") şeklinde bahsedilmeli. Yoksa çocukta "Ben bilmiyorum ; ben yapamam" korkusu oluşabilir. Çocuklara Bilmemelerinin normal olduğunu ve öğretmenlerinin onlara öğreteceği ve bütün çocukların öğrenip yapabileceği söylenmelidir.
Bu ilk uyarılardan sonra konumuza dönelim...
Okul öncesi öğretmeni olarak hepimiz neredeyse her yıl görürüz bu korkuları ve çocuklardaki etkilerini. Bazı çocuklar hiç durmadan ağlar. Bazı çocuklar annelerinin , babalarının paçalarına yapışır ve bırakmaz. Bazı çocuklar çekilir bir köşeye tek kelime etmez...
Çocukların ilk gün korkularını yenmelerinde onlara yardımcı olabilmemiz için öncelikle bu korkularını bilmemiz ve tabi ailelerine de bu korkuları anlatıp aileleriyle uyum içinde çalışmamız gerekmektedir.
Öncelikle çocuklar neden korkar ya da neden ağlarlar?
1: Bu korkuların belki de en büyüğü ayrılma korkusudur.
Bu korkuyu daha çok ailesi ile birlikte yaşayan çocuklar yaşarlar. Ailesi çalışan sürekli olarak işe gidip gelen çocuklara oranla , ailesi daha çok evde olan çocuklar ayrılma korkusunu daha derinden yaşar. Bu ayrılık onlar için biraz daha bilinmezdir. Özellikle de aile arada bir de olsa "senden bıktım" "yeter artık çok yaramazlık yapıyorsun" tarzında cümleler kurmuşsa çocukta "Acaba beni burada bırakırlar mı?" şeklinde düşünceler oluşabilir ve muhtaç olduğu ailesini bir daha görememe ihtimali çocuğun sert tepkiler vermesine sebep olabilir.
Çözümler:
Öncelikle ailelerin tutmayacakları/tutamayacakları sözler vermeleri engellenmelidir. ("Bir saat sonra alacağım seni" "Kapının önünde bekleyeceğim") Eğer bu sözler gerçek değilse; aile bir saat sonra almayacaksa ya da kapının önünde beklemeyecekse bu sözler verdirilmemelidir. Zira çocuklarda aileye , öğretmene ve verilen sözlere karşı güvensizlik oluşur. Çıkış zamanı çocuklara anlayabilecekleri şekilde anlatılmalıdır. ("Hava kararınca" "8 defa zil çaldıktan sonra" vb.)
Ayrıca bu korkuyu yaşayan çocukların ailelerinin uyum haftasında bahçede beklemeleri sağlanabilir ve ailelerinin telefon numarası alınabilir.
2: Belirsizlik korkusu
Belirsizlik korkusu özellikle çocukların çok az olduğu ya da olmadığı ; oyun arkadaşlarının büyükler olduğu , farklı sosyal ortamlara girmemiş çocuklarda görülebilir. Bu çocuklar yeni ortama alışmakta zorluk yaşayabilirler. Okulu bina olarak bilseler bile içinde ne yapacaklarını bilemeyebilirler. Öğretmenler aileden ayrılmanın sebebi ve yeni çocuklar potansiyel tehlike olarak görülebilirler.
Çözümler:
Aileler çocuklarına okul ortamının güvenli bir ortam olduğunu anlatmalıdır. Okulda iyi çocuklar olduğunu ve onlarla güzel oyunlar oynayabileceklerini söylemelidir. Öğretmenlerinin aynı aileleri gibi onları sevdiğini ve her konuda yardımcı olacaklarını anlatmalıdırlar.
Öğretmenler çocuklara sürekli güler yüzle davranmalıdırlar. Özellikle uyum haftasında okulu tanıtmalı , okulda ve sınıfta yapılacakları çocuklara örneklerle anlatmalıdır. Ayrıca öğretmenler özellikle ilk haftalarda eğlenceyi daha da ön plana almalı ve olabildiğince hareketli ve eğlenceli oyunlar oynatıp etkinlikler yaptırmalıdır. İlk haftaların planlarına uzun süre hareketsiz kalınan ve sabır gerektiren etkinlikler mümkün olduğunca az alınmalıdır.
3: Dikkat çekme isteği
Neredeyse bütün çocuklar özellikle kalabalık yerlerde ağladıklarında istediklerinin yapılacağını bilirler ve bunu ailelerini karşı bir koz olarak kullanırlar. Özellikle yeteri kadar ilgilenilmeyen çocuklar ya da evinde sadece kendisi ile ilgilenilen çocuklar bu yeni ortama girdiklerinde bunu kendileri için kullanabilirler. Bu silahlarını istedikleri bir şeyi aldırmak için kullanabilecekleri gibi sadece ilginin kendi üzerlerinde kalması için de kullanabilirler. (Sınıfta bir çocuğun ağlamaya başlamasıyla diğerlerinin de daha sesli bir şekilde ağlamaya başlamasının da temel sebebi budur.)
Çözümler:
Öncelikle aileleri çocuğum ağlıyor ele güne karşı rezil oluyorum diye düşünmemeli ve bu ağlama durumunun normal olduğunu bilmelidirler. Çocuklarına , sırf ağladıkları için , bir şeyler almamalı ya da fazladan ilgi göstermemlidirler. Çocukların ağlama silahlarına karşı dirençli olmalıdırlar. Ve sınıfa ağlayarak giren çocuklarının ilk zamanlarda en fazla 1 saat ileriki günlerde ise en fazla 3-5 dakika ağladığını bilmelidirler.
Öğretmenler ailelere ilk olarak yukarıda yazdıklarımızı anlatmalıdırlar. Çocuklarının daha fazla ilgi görmek için ağladıklarını ; sınıfa girince gün boyu ağlamadıklarını , aileler gittikten kısa bir süre sonra sustuklarını anlatmalıdırlar. Ayrıca öğretmen sınıfta , ağlayan ağlamayan , her çocuğa ilgi göstermelidir -hatta ağlamayanlara çok daha fazla ilgi göstermelidir- ki çocuklar ağlamadıklarında da istedikleri ilgiyi göreceklerini bilsinler.
Öğretmen çocuklara ağlamanın normal bir şey olduğunu anlatmalı ve ağlayan çocukları susturmaya çalışmamalıdır. Her ne kadar çok etik olmasa da ağlayan ve dövünen çocuklar diğer çocuklara zarar vermemesi ve onları rahatsız etmemesi için diğer çocuklardan ayrılabilir. Burada istedikleri kadar ağlayabilecekleri , ve istedikleri zaman da gözlerini silip buradan çıkabilecekleri söylenmelidir. Fakat bu ayırma sadece yer olarak olmalıdır. İlgi , alaka ve sevgi tüm çocuklara yeterince verilmelidir. Ayrıca ağlayan çocuklar sınıfın dışına ya da çok tenha köşelerine çıkarılmamalıdır. Öğretmen ağlayan çocukları susturmaya çalışmamalıdır. Ağlayan çocuklarla , ağlamayan çocuklar kadar ilgilenmelidir. Fakat bu ilgilenme çocuğun önüne oyuncakları serip onlarla oynatmaya çalışma şeklinde olmamalıdır. Ağlayan çocuğun ağlaması azaldığında çocukla sohbet edilebilir. (Eve gidince ailene ağladığını mı anlatmak istersin yoksa sınıfta oynadığın oyunları mı?) Gibi cümleler kurulabilir.
Dövünen , kendine ya da arkadaşına zarar veren çocukların yanında durarak kendilerine ve başkalarına zarar vermelerini engellemelidir. Bu çocuklara bedenen yakın olsa da yine ağlamayanve güzel oynayan çocukları takdir etmeli ve sık sık onları övmelidir.
4: Rutininin bozulması
Özellikle ana okulu yaşındaki çocuklar rutinlerine bağlıdırlar. Bildikleri ve yapabildikleri şeyleri yapmayı severler. Misalen geç saatte uyanıp , kahvaltısını edip , televizyon izleyip , parka çıkan. Sonra öğle yemeğini yeyip çizgi film izleyen , sonra ailesi işten dönen ve ailesiyle akşama kadar oynayan çocuk buna alışmıştır ve hep bunun olmasını ister. Susadığında su içer , tuvaleti geldiğinde tuvalete gider...
Okula başladığında ise rutini tamamen değişir. Ve çocuk yeni rutinine alışmaya çalışır. Fakat okulda ve sınıfında bir rutin olmazsa çocuk bocalayabilir.
Çözümler:
Sınıfın az çok bir rutini olmalı ve öğretmen dengeli olmalıdır.
Çocuklar her zaman güler yüzle karşılanmalı ve öğrenme merkezlerinde oyun zamanı her gün olmalıdır. Ayrıca öğrenme merkezlerinde oyun günün başında ve belirli bir süre olmalıdır. Öğrenme merkezlerinde oyun zamanı ile etkinlik zamanı belirli bir şekilde ayrılmalıdır. (Kahvaltı ile ayrılabileceği gibi sınıfı toplama ile ya da belirlenmiş bir oyun ile de ayrılabilir.) Etkinlik zamanında etkinlikler belli sıraya göre yapılabileceği gibi karışık da yapılabilir. Eğer öğle yemeği varsa her zaman aynı saatte olmalıdır.
Ayrıca çocuklar su içmek istediğinde ya her seferinde hemen gönderilmeli ya da her seferinde etkinliğin bitmesi bekletilmelidir. Tuvalet isteklerinde de aynısı yapılmalıdır. Her etkinlikten önce çocuklara tuvaletlerinin olup olmadığı sorulmalı ve hatırlatılmalıdır.
Gün bitiminde aileler geldiğinde eğer aileler geldikçe ailesi gelen çocuk gönderildiyse her gün ailesi gelen gönderilmeli ; tam çıkma saati beklendiyse her gün çıkma saati beklenmeli , etkinliğin bitirilmesi beklendiyse ise her gün etkinliğin bitirilmesi beklenmelidir. Bir gün etkinliğin bitirilmesi beklenip , 3 gün çıkma saatinde verilip , 2 gün ailesi gelen çocuğun gönderilmesi çocukların okula alışmasını zorlaştırabilir.
Mustafa ERİŞKİN & Canan SARI ERİŞKİN
Diğer Etkinlik Ve Makaleler:
https://geleceginsesleri.blogspot.com/2013/09/okul-oncesi-cocuklarnda-ilk-gun-korkusu.html