Okul öncesi eğitim alan çocuklar, akademik hayatta daha başarılılar. Ayrıca yetişkin olduğunda suç işleme oranları daha düşük oluyor, daha mutlu evlilikler yapıyorlar. Ekonomik gelir sağlama becerileri ise okul öncesi eğitim almayanlardan yedi kat daha fazla…
Yaşamın ilk 6 yılını kapsayan okul öncesi eğitim, akademik başarı başta olmak üzere, iş, arkadaşlık, evlilik gibi yaşamın tüm alanını etkiliyor. Yine oyun oynama olanakları sınırlı çocukların zihinsel gelişimlerinin ‘oyuncu’ yaşıtlarının yüzde 20-30 gerisinde kaldığı kaydediliyor. Bu durum, 2015 yılında nüfusunun üçte biri 15 yaş altında olması beklenen Türkiye için çok büyük önem taşıyor.
Bu nedenle Milli Eğitim Bakanlığı (MEB), son yıllarda okul öncesi eğitimle ilgili çalışmalarını hızlandırdı. 12 Mart 2010’da UNICEF’in teknik desteği ve Avrupa Birliği’nin (AB) finansal katkısıyla hayata geçirdiği Okul Öncesi Eğitimin Güçlendirilmesi Projesi ile Türkiye’deki okul öncesi eğitimde okullaşma oranını yüzde 38’den yüzde 64’e yükseltti. Önümüzdeki yıllarda bu oranın yüzde 100’e çıkarılması hedefleniyor.
Okul öncesi ve ilkokul çağı çocuklara yönelik yayın alanında
faaliyet gösteren YA-PA Yayınları’nın Kurucusu Turhan Özüduru Türkiye’de yüzde 1’lerde olan okul öncesi eğitimin, bugün yüzde 50’lerin üzerine çıkmasını olumlu buluyor. Ancak gelişmiş batı ülkelerinde okul öncesinde okullaşma oranının yüzde yüzlere vardığını kaydeden Özüduru’ya göre ülkemizde okullaşma oranı hâlâ çok düşük.
Bu alanda verilen eğitimin niteliğinin de tartışmalı olduğunu kaydeden Özüduru’nun bu konudaki tespitleri şöyle: “Okul öncesi eğitim kurumlarının il, ilçe, bölgelere göre dağılımları dengesiz ve düzensiz. Örneğin, özel anaokulları daha çok belirli semtlerde yoğunlaşırken, yeni yerleşim bölgelerinde son derece yetersiz. Devletin de bu konuda herhangi bir düzenlemesi bulunmuyor.”
Erken eğitim neden önemli?
Yaşam boyu gerçekleşen fiziksel ve zihinsel gelişimin yüzde 70’inin 0-6 yaş aralığında gerçekleştiğine dikkat çeken Turhan Özüduru, bu nedenle bu dönemdeki eğitimin yaşamın tümünü etkilediğinin altını çiziyor. 3 yaşına kadar ailenin verdiği eğitimin önemli olduğunu vurgulayan Özüduru, 3 yaşından sonra ise kurumsal eğitimin verilmesinin gerekliliğine belirtiyor ve ekliyor:
“Çünkü kurumsal eğitim çocuğun eğitimini tesadüflere bırakmaz. Gelişimin tüm alt yapısının bilinçli bir şekilde oluşturulmasını; toplumun geleceğine yön verecek davranışların ve alışkanlıkların yerleşmesini sağlar. Çocuğun güçlü ve sağlıklı bir kişiliğe sahip olmasını destekler. Gelecekteki sosyal ve ekonomik mutluluğun gerektirdiği becerilerin alt yapısını kazandırır.”
Okul öncesi eğitimin çocuğun tüm eğitim hayatındaki başarının temellerini oluşturduğuna değinen Özüduru, erken eğitimin sağladığı kazanımları şöyle sıralıyor: “Yapılan araştırmalar, okul öncesi eğitim almış çocukların yetişkin olduklarında suç işleme oranlarının daha düşük olduğunu göstermektedir. Evlilik hayatlarında daha başarılı olmaktalar. Okuldaki akademik başarıları belirgin şekilde yüksektir. Ekonomik gelir sağlama becerileri yaklaşık yedi kat daha fazladır.”
Yaşamın tümünü etkiliyor
Ayna Eğitim ve Psikolojik Danışma Merkezi’nden Uzman Psikolojik Danışman Nur Karaman da okul öncesi eğitimin, çocuğun akademik yaşantısını sağlam temeller üzerine inşa edilmesini sağladığını kaydediyor. Karaman, çocukların ilkokula başlamadan önce mutlaka okul öncesi eğitim almaları gerektiğini belirtiyor ve ekliyor:
“Çocuklar ilkokulda öğrenecekleri okuma yazmanın, dört işlem yapmanın, ödev yapmanın, etkili sosyal ilişkiler kurmanın temelini bu dönemde atarlar. Örneğin, yazmak için gerekli olan küçük kas becerilerini parmak boyası, oyun hamuru gibi çeşitli malzemelerle çalışarak, boyama ve çeşitli çizgi çalışmaları yaparak güçlendirirler. Böylece kalem tutması ve kalemi doğru kullanması daha kolay olur.”
Okul öncesi eğitim sürecinin kaçırılmaması gereken bir dönem olduğunu vurgulayan Bilfen Anaokulları Koordinatörü Damla Özyiğit, bu dönemdeki eğitimin ileride ne kadar özgüvenli, başarılı ve sosyal ilişkileri kuvvetli bir birey olacağını belirlediğini söylüyor ve ekliyor:
“Çocuk için okulda geçireceği bir yarım saati bile avantaja ya da dezavantaja çevirecek olan eğitim programıdır. Bu ay aralığında çocuğun gelişim basamaklarının hangi aşamalarında olduğundan eminseniz ve programınızı bu aşamalara göre yapılandırıyorsanız, her dakika çocuk için avantajdır” diye konuştu.
Nasıl bir eğitim verilmeli?
Amacına ulaşması için okul öncesi eğitimin, birçok bileşeni doğru bir şekilde bir araya getirmeyi gerektiğini belirten Turhan Özüduru, bu bileşenleri ise şöyle sıralıyor:
“Fiziki yapı ve donanım, eğitim araç-gereç ve materyali, kaliteli öğretmen, nitelikli bir eğitim programı, nitelikli eğitim ve işletme yönetimi.”
Özüduru, eğitim kurumunun çocukların özelliklerini karşılayacak özelliklere sahip olması, öğretmenin niteliği kadar, kitapların ve eğitim araçlarının da eğitimin önemli unsurlarından biri olduğunu söylüyor.
Son düzenlenmelerle MEB’in Okul Öncesi Eğitim Programı’nın en başına “kitap alınmaması” ile ilgili bir yönerge koyduğuna dikkat çeken Özüduru, eğitimde her şeyin öğretmenden beklenmesinin mümkün olmadığına değiniyor ve ekliyor:
“Öğretmenlerin yaptıkları işin kalitesini artırmak için bu tür eğitici araçların kullanılması kaçınılmazdır. Zira öğretmenin tüm okul öncesi eğitimin sorumluluğunu üstlenmesi, kitabın sağladığı yararı tek başına sağlaması mümkün değildir. Eğer, sektörde kitaplarla ve kitap satışıyla ilgili bazı kaygılar taşınıyorsa, bunun önüne geçmek, yayıncıyı ve kitapçıyı ortadan kaldırmakla mümkün değildir. Ayrıca okul öncesi eğitim programları sürekli geliştirilip güncellenmelidir.”
Mine Özdemir / Milliyet