Uyumakta tüm kelimeler.karanlığın içine sızan sonsuz nurdan gözleri kamaşarak bakıyorlar tozlu kamuslara..
İnceliği anlatıyor söz, serzenişi ve hiddeti…..
Liselinin beyaz sayfalarına düşüyor sonra, acemi kompozisyonların girdabında açıklanıyor ‘Söz ola kestire başı, söz ola kese savaşı’…
Talih ve tarihi karıştırıyor körpe algılar, sonra gür pir sesi yankı buluyor sağır kulaklarda
- Söyle ey Yunus
Sözlerini inceliğine sığdıran ; silme su bardağı ile sana yerimiz yok, tamamen doluyuz demek isteyen pir e karsı gül yaprağı koyarak suyu da sabrıda taşırmadan cevaplayan ketum Yunusun kilidi kırılıyor..
- Evladın bu dağda hiç eğri odun yok mu dur?
- Olmaz mı efendim ama bu kapıdan eğri odun geçmez.
- Söyle ey Yunus
Ruh da taşınan inceli kağıda düşüyor pirin kilidi kırmasıyla
- Söyle ey Yunus.
Asırlar eritiyor yunusun sözleri
- Söyle ey Yunus
Gönüllerde meltem estiriyor yunusun sözleri
- söyle ey Yunus
Atıldığı ırmakta eriyen mürekkebi bereket götürüyor boz topraklara.
- Söyle ey Yunus.
Kelimeler barışıyor usta dudaklarda
………………………
Bir atasözü yeşeriyor sahradan; ‘Söz gümüş ise sükut altındır’
Ardı söz ve sözsüzlük………….