mesleğimin ilk yılı, Maraş'ın bir köyündeyim. birleştirilmiş sınıflı bir okul. ilk kez anasınıfı açtık. caminin eski halılarını serdik. köyü gezip, yaşa falan bakmadan 15 öğrenci topladık. zaten ekimin başında göreve başlamışım. eğitime başlamak ekimin sonunu buldu. o zamanlar üniteler var. ben kimim ve ailemi atlayıp direk Atatürk ünitesinden başlamak zorunda kaldım, tam 10 kasıma doğru çünkü. sınıfa kocaman bir Atatürk resmi getirdim, yeşil tahtanın önüne koydum. (müdür vekili tahtayı kaldırırsak altını boyamak gerekir dedi de! ben de kaldırmadım.)
"çocuklar bu resimdeki kişiyi tanıyor musunuz? diye sordum. tabi ben kocaman bir eeeeveeeeet bekliyorum ama sınıfta yaklaşık 40-45 saniyelik derin bir sessizlik oldu. aRdından yaşı küçük aklı büyük çıtı pıtı bir öğrencim kendinden emin bir edayla el kaldırdı( o zamanlar el de kaldırıyorlardı. şimdi hem kaldırıp hem bağırıyorlar) Güllü, canım benim.
"öğretmenim o benim dayım" dedi......
aynı 45 saniyelik derin sessizlik bu defa bende tabii. gülmemek için çaba sarfederek yaklaşık yarım saat bu kişinin Atatürk olduğunu ve bizim için neden önemli olduğunu anlatmaya çalıştım. basit bilgiler vermeyi de ihmal etmedim (doğum yeri yılı anne babasının adı gibi..). ardından klasik öğretmen edasıyla, güya pekiştirmek için tekrar sordum: "eveeet, kimmiş bakalım bu resimdeki kişi?" veee bütün sınıf adeta öğrenmenin verdiği mutlulukla!! gözleri parlayarak hep bir ağızdan cevap verdi:
GÜLLÜ'NÜN DAYISIIIII