Birini sevmiyor olmak özgürlüktür. Hiç kimseyi sevmiyor olmak mükemmel bir özgürlüktür.
Ama birini seviyor olmak büyük sorumluluktur. Sorumsuz olmak isterdim oysa. Dağınık yaşamak isterdim..
Seni öptüğüm gibi öpmek isterdim herkesi sevgilim.
Yani öpebilmek isterdim.
Sen bir gün bana bir "hoşçakal" dedin, sonrası büyük sessizliktir vedaların bilirsin. Vedalar sonradan vurur beynine beynine..
Birlikte içtiğimiz uyuşturucular gibi işte.
Önce sessizlik kaplar şehri. Kulaklarında ekşimci bir uğultu.
Önce düşmek istersin, kapaklanmak istersin yere, en dipte olmak istersin, kanasın istersin.. Sonra yükselmek, yükselmek. Sonra dokunmak istersin Allah'a.
Hesap sorarcasına.
Sorarcasına neden yaratıldığını "özlemlerin".
Ben tüm bunları bilmek istemezdim.
Başkası bilsin isterdim..
Başkası düşlesin isterdim kefenleri..
Ben olmak istemezdim yani senin "hoşçakal" diyebildiğin..
Bir sevgiliye "hoşçakal" demek sevgilim, farklı değil bir sevgilinin ölüsünü çiğnemekten..
Sen bana bir gün "hoşçakal" diyebildin diye ben kimseye "merhaba" diyemedim..
Sen bana bir gün "hoşçakal" dedin ve ben annemin bugün beni hiç aramadığını gecenin bilmem kaçında farkettim.
Annem ölmüştü belki.
Ölmeseydi beni arardı.
Eğer annem ölmediği halde beni aramıyorsa senden hiçbir farkı yoktu.
Sen bana bir gün "hoşçakal" dedin diye ben her elini uzatanın ellerini havaya astım.
Senin kadar güçlü sıkamayacaklarından korktum ellerimi..
Senin gibi dik duramayacaklarından karşımda.
Belki senin kadar şevkatli değil diye sesleri, konuşmalarından korktum benimle..
Birini seviyor olmak diyordum; çok fiyakalı acı...
Nurşen Yıldırım